Çünkü caydırıcı yasalar olsa, kimse örneğin Antalya’daki katliamı yapmaya cesaret edemezdi. Sahibine kızıp eşeğin gözünü tornavida ile oyamazdı, köpeğin bacağını kesip yavrusunu gözü önünde yakamazdı, kedi yavrularının gözlerine asit dökemezdi. Peki, gerçekten önlemler ne zaman alınacak, vahşete uğrayan hayvan sayısının kaç olması gerek? Dahası gerçekten önlemler alınsa, Öznur Karaca kangren riski nedeniyle bir bacağını kaybetme korkusu yaşamayacaktı, evladını korumak isteyen anne, kendisini köpeğin önüne atıp ağır yaralanmayacaktı, Ardahan’da köpek, atı boğarak öldürmeyecekti.
Hayvanları koruma kanunundan bihaber hakim ve savcıları da ayrı bir yere not edelim. Yani, önce yasalar ve bu yasaları işletecek olan kadro şart. Haydi buradan devam edelim ve gelelim, ormanlık alanlara bırakılan hayvanlar sorununa. Ormanlık alanlar özellikle büyük şehirlerde ve yine özellikle köpekler için tam bir cehennem, hatırlayın bu alanlara atılan köpekler vahşileşmiş, açlıktan birbirini yemişti. Onları kamyon kasalarına tıkıştırıp bu vahşetin içine, ölüme atanlara da, onları oralara terk eden sahiplerini de aynı akıbeti diliyorum. Amin!
Peki, hayvan hakları söz konusu olduğunda akla gelen ilk çözüm barınaklar, gerçekten çözüm mü?
Barınaklara vatandaşın, gönüllülerin maddi- manevi desteği ortada. Vatandaş, örneğin çuvallarca mama gönderiyor ama fısıltı haberlerine göre, birileri, bu gönderileri ona – buna satıyor. Peki, belediyeler- yerel yönetimler bu arada ne yapıyor. Kulağının üstüne yatmış, vicdanlı insanlar maddi- manevi sömürülürken, hayvanlar perişanlık içinde ölürken, onlar uyuyor numarası yapıyorlar. Çünkü bu konu onlara kar getiren bir durum değil, dahası bahaneleri de hazır: Bu işlere ayıracak kadroları, veterinerleri, elemanları vs yok.
Yıllarca bu konuda hayvanların ivedilikle kısırlaştırılması ve popülasyonun dengelenmesi gerektiğini söyledikçe bazı kendini hayvan sever zanneden embesiller tarafından linç edildim. Vay efendim onların üremesi sana mı kalmış v.s. laf dalaşına girdiğim çok oldu. 1 kap su ve mama verip başını okşamakla hayvansever olunmuyor. Gerçi bunu bile yapabileni tebrik etmek lazım ama bizim insanlarımızı bu konuda eğitmek imkansız.
Keşke hayvan sevginiz sadece sokaktaki kedi ve köpeklerden ibaret değil de, deney adı altında işkence gören, av adı altında katledilen, spor adı altında esir alınan, insan yayılmacılığı yüzünden nesilleri tükenen, insanların süs diye evine alması yüzünden ömürleri fanuslarda kafeslerde geçen hayvanları da kapsayan bir sevgi olsa. Varsa yoksa kedi köpek, artık takıntılı, obsesif bir durum aldı kedi köpeklerle uğraşanların durumu.
İnsan güvenliği ile hayvan özgürlüğü arasında denge kurulmalı.Bir taraf fazla ağır basınca gemi yan yatar...