Hayri Cem Yazio: Üfürükçüler ve Sülükçüler ile Sağlıkçıların Savaşı

Sağlık emekçilerine yönelik, ölüme kadar varan, şiddet olayları her geçen gün hızla artıyor. Sağlık çalışanları için geliştirilmiş, ‘Beyaz Kod’ adlı bir uygulama var. Bu kod, sağlık çalışanlarına karşı gerçekleşen şiddet olaylarının önlenmesi, bu tür bir olay gerçekleştiğinde ise yetkili mercilere şiddetin bildirilmesi için kullanılan bir araçtır. Bu kod kullanılarak 2020'de 11 bin 942 şiddet ihbarı yapılmış. Bu ihbarlar 2021'de 29 bin 826'ya yükselmiş. Son on yılda kayda geçen toplam vaka sayısı ise 110 bin. Bu rakamlar, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının artışını çok net olarak göz önüne seriyor.

Dr. Ekrem Karakaya’nın katledilmesinden sonra, Türk Tabibler Birliği iki günlük iş bırakma eylemi başlattı.

Bu haklı eylem iktidar partilerine mensup siyasiler tarafından şiddetle kınandı. Oysa bu eylem sırasında doktorlar, sürekli bakım gerektiren hastalarının başındaydılar. Yoğun bakım ve acil servisler rutin işlerinin başındaydı. Eyleme, genel olarak, poliklinik doktorları katıldı. TTB’nin kamuoyu duyurusunda bu konu şöyle açıklanıyor; “7-8 Temmuz 2022 tarihlerinde sağlık hizmetlerinin resmî tatillerdeki gibi sunulacağı, bu nedenle acil durumlar dışında sağlık kurum ve kuruluşlarına başvurulmaması kamuoyuna duyurulmuştur.” Açıkça, resmi tatillerde nasıl çalışıyorsak, öyle çalışacağız diyorlar. Yani hastalar açısından bir mağduriyet yaratmıyorlar.

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, siyasilerin sağlık çalışanları aleyhine verdiği demeçler, emniyet güçlerinin yeterli önlemleri almayışı, yargının yeterince caydırıcı cezalar vermemesi bu tür saldırıları özendiriyor.

Kaba kuvvet kullanıp, sonu yaralama ile biten saldırıların failleri kısa zamanda, denetimli serbestlik şartı ile serbest kalıyorlar. Katiller ise haksız tahrik indirimi, mahkemedeki iyi hali gibi muğlak yasal uygulamalar sayesinde birkaç yıl hapishanede kaldıktan sonra, tekrar günlük yaşama karışıyorlar.

Konya’da bir imam, Cuma hutbesinde, “Dün hastanelerin hiçbir tanesi görev yapamadı. Bu doktorların daha fazla öldürülmesini getirir, tahriktir' dedi. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine, Diyanet İşleri Başkalığı, imam hakkında soruşturma başlattığını açıkladı. Bu imamın hutbesi pek çok açıdan alenen suç içeriyor. Bu yazı yayınlanana kadar bir savcının soruşturma başlattığını duymadım.

Bu olaydan bir gün sonra Adana Çukurova Devlet Hastanesi Acil Servisi hasta yakınları tarafından basılmıştır.

Medyada çıkan haberlere göre, doktorlar öldürülmeye çalışılmış, hastaneye maddi zarar verilmiştir. Bu olayla ilgili de, bu yazının yazıldığı tarihe kadar, tek bir kişinin gözaltına alınıp alınmadığı ile ilgili resmi bir açıklama yapılmamıştır. Sadece hastane başhekimliğinin idari soruşturma başlattığı haberleri yayınlanmıştır.

Bu olaylar vasıtasıyla, doktorlara yönelik kinin ilkokul çocuklarının hikaye kitaplarına kadar girdiği ortaya çıktı. “Bekir Dede’nin Şikâyeti” adlı hikaye kitabında, ilkokul çocuklarına, doktorların güvenilmez olduğu, hiçbir geçerli bilgileri olmadığı anlatılıyor. Üstelik bu kitap on yıldır kitapçılarda satılıyor.

Tüm bu verileri üst üste koyduğumuzda, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin gittikçe bireysel saldırılardan, sistemli bir saldırıya dönüştüğü ortaya çıkıyor.

Peki bu şiddetin nedeni ne? Kimler bu şiddeti körüklüyor?

Sağlıkla ilgili meslekler, pozitif bilimleri uygarlık tarihinde ilk kullanan mesleklerin başında gelmektedirler. Pozitif bilimleri kullanarak gelişmiş ve pozitif bilimlerin gelişimine de katkıda bulunmuşlardır. Bu açıdan bakıldığında, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, ülkemizdeki bir hesaplaşmanın parçasıdır.

Bir yanda ülkenin 99 yıllık rotasını sürdürmek isteyenler, diğer yanda ise bu rotayı yanlış bulup, değiştirmek isteyenler var. Rotayı yanlış bulanların büyük çoğunluğu bilime, insan haklarına ve demokrasiye inanmıyorlar. Onların hayal ettiği dünyada bilime ve dolayısıyla doktorlar ihtiyaç yok. Son yirmi senede kendilerine inanılmaz bir refah alanı yarattılar. Sülükle, hacamatla tedavinin, ‘nefesi güçlü’ hocaların hastaları okuyup, üflemesinin daha etkili olacağına inanıyorlar. Bu konuda hem siyasilerden hem de halkın bir kısmından ciddi destek buluyorlar. İşte bu kesim, kendi itibarlarını artırıp, başvuru merkezi haline gelebilmek için, doktorluk mesleğini ve sağlık çalışanlarını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Sağlık sektörü iyi gelir getiren bir sektör; üfürükçüler, sülükçüler, hacamatçılar bu pastadan pay almak istiyorlar.

İşi özü de budur. Bu savaş üfürükçüler, sülükçüler, hacamatçılar ile bilim arasındadır. İktidardaki zihniyet değişmedikçe de dengeler her geçen gün bilim aleyhine bozulmaya devam edecektir.

Instagram

Popüler İçerikler

Eskişehir’de Belediyenin Kurduğu Yeni Yıl Pazarına Saldırı: "Burası Şeriat Ülkesi" Diyerek Bağırdı
Asgari Ücretin Açıklanmasından Sonra Cumhurbaşkanı’na Mesaj Atan Kadir İpek Gözaltına Alındı
DEM Parti’den Abdullah Öcalan Görüşmesi Sonrasında Açıklama: "Devir Demokrasi ve Kardeşlik Devridir"
YORUMLAR
18.07.2022

Demek ki toplum olarak hâlâ ergen olduğumuz gibi, gelişimimiz de hâlâ ortaçağ.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ