Hayri Cem Yazio: TFF, MHK ve Beşiktaş Arasındaki Savaş

Aslında sezon başından beri devam etmekte olan TFF-Beşiktaş arasındaki gerginlik, Ahmet Nur Çebi’nin kulüpler birliği başkanı olması ile birlikte savaşa dönüştü.

Hiç lafı uzatmadan, bu savaşın nedenlerini anlamaya çalışalım:

Sezon başından beri, GS lobisi ve FB lobisi, hakemler üzerinde baskı kurarak, kendi takımlarının şampiyon olması için faaliyet gösteriyorlar. Sezon başında Beşiktaş, performansı düşük olduğundan, bu şer lobilerinin dikkatini çekmiyordu. O dönemde hakemler, her iki kulübe de hak etmediği puanlar kazandırdılar, sezon başı olduğu için de unutuldu, gitti.

Kulüpler Birliği, hakemlerin ve VAR hakemlerinin hatalarının iyi niyetli olmadığı kanaatine vardığından, TFF’ye bir ültimatom yolladı. Bu ültimatomda, hakemlerin tarafsızlığını yitirdiği açıkça belirtilmekte ve MHK yönetiminin değiştirilmesi istenmekteydi. Aksi takdirde, Kulüpler Birliği olarak, alternatif çözümler üretecekleri belirttiler. Bu alternatif çözümlerin başında, tüm TFF kurullarının, Genel Kurulda, kulüplerin temsilcileri tarafından seçilmeleri gelmektedir.

Hali hazırda, TFF başkanı bu kurulları belirleyip, yönetim kurulunun önüne getirmekte, yönetim kurulu da onaylamaktadır. Yine aynı şekilde, başkanın teklifi ile yönetim kurulu tarafından görevden alınabilmektedir. Yönetim kurulu, ne kendi başına bir kurulu seçebilmekte, ne de görevden alabilmektedir. Başkan tarafından atanmış bu kurulların bağımsız olması elbette beklenemez. Dolayısı ile Kulüpler Birliğinin bu önerisi oldukça mantıklıdır.

Bu karardan rahatsız olan GS başkanı, derhal yönetim kurulundan istifa etmiştir. Konu ile ilgili olarak da hiçbir açıklama yapmamıştır. Rahatsızlığının temel nedeni, görevlendirdikleri lobileri vasıtasıyla bu kurulların oluşumuna doğrudan etki ediyor olmalarıdır.

Kulüpler Birliğinin bu kararı üzerine MHK, PFDK, Gözlemciler, Uyuşmazlık Kurulu gibi kurullar topyekûn Beşiktaş’a savaş açtılar. MHK, Beşiktaş’ın istenmeyen adam ilan ettiği Halil Umut Meler’i iki hafta üst üste Beşiktaş maçlarına vererek kılıcını alenen çekti.

Halil Umut Meler, bu iki maçta, Beşiktaş’a toplam 5 puan kaybettirdi. Bu sezon Halil Umut Meler 5 kez, Halis Özkahya ise 4 kez Beşiktaş maçlarını yönettiler. Bu iki azılı Beşiktaş düşmanı 9 maçta toplam 12 puan kaybına neden oldular. Bu arada Yaşar Kemal Uğurlu, Ali Palabıyık gibi Beşiktaş düşmanları da Beşiktaş ile az uğraşmadılar. Beşiktaş bu hakemlere rağmen lider, GS ve FB ise bu hakemler sayesinde bulundukları yerdeler.

Bu kurullar başka neler yaparlar?

Mesela PFDK, Beşiktaşlı futbolculara ceza yağdırır, Tahkim kurulu ise bu cezaları onar. Mesela, kaleci Ersin’e verilen kırmızı kartta, Ersin’in hiçbir kusuru olmadığı görüntülerle belgelenmiş olmasına rağmen cezasını onarlar. İş GS ve FB’ye gelince, bonkörce, ceza indirimi uyguluyorlar.

Hakemlerin ne kadar tarafsız ve adil olduklarını şu son iki haftaya bakarak hatırlayalım:

Kasımpaşa maçında, hakem Halil Umut Meler, Beşiktaş’ın net iki penaltısını vermediği gibi rakip oyunculardan birinin de kırmızı kartını göstermedi. Beşiktaş kötü oynadı diye bu haksızlıkları görmezden mi geleceğiz?

Aynı hafta, Fenerbahçe - Gaziantep maçını yöneten Mete Kalkavan, resmen Gaziantep’in üç puanını alıp, Fenerbahçe’ye hediye etti.

Galatasaray - Karagümrük maçını yöneten Ali Palabıyık, tüm çabalarına rağmen Galatasaray’a 1 puan kazandırabildi. VAR hakeminin müdahalesi ile bir golü, bir penaltıyı ve bir kırmızı kartı iptal etmek zorunda kaldı. Bir maçta bu derece önemli üç hatası düzeltilen bir hakemin, normal şartlarda, derhal hakemliği bırakması gerekirdi.

Halis Özkahya’nın, Beşiktaş-Ankaragücü maçında, Beşiktaş’ın bir nizami golünü iptal etmesi, iki penaltı yaratması, Geraldo’nun Rıdvan’a tokat atmasını görmezden gelip, ikinci sarı karttan ihraç etmemesi, onun, bu maça gelirken sağlam yerlerden talimat alarak geldiğini göstermektedir. Bu kararlar asla ‘hata’ statüsünde değerlendirilemez. Zira, VAR’a gitme zahmetini bile göstermedi. VAR’a gitse Welinton’un pozisyonunun penaltı olmadığını görecek, Gökhan Töre’nin rakibin omuzuna dokunmasının ise ceza sahası dışında başladığını, rakibin ceza sahasına girdikten sonra kendini yere attığını tespit edebilecekti.

Bir başka adaletsiz durum da fikstür hazırlanırken yaşanıyor. Sözde maç eşleşmeleri kura (!) ile yapılıyor. Ama ne hikmetse, Beşiktaş Galatasaray ile oynadığı maçlarını hep son 3-4 hafta içerisinde deplasmanda oynuyor. Bu durum yaklaşık 10 sezondur böyle gidiyor.

Beşiktaş bu hafta Cuma günü oynadı, Salı tekrar oynayıp, üç gün sonra Sivas’a deplasmana gidecek. Fenerbahçe ise bu haftayı bay geçmesine rağmen Pazar günü oynayacak. FB en son maçını 18 Nisan’da Başakşehir’e karşı İstanbul’da oynadı.  Bir sonraki maçı ise 25 Nisan’da İstanbul’da oynanacak. Yani Beşiktaş bir sonraki maça 3 gün sonra çıkarken Fenerbahçe 7 gün sonra çıkacak. Şampiyonluk yarışındaki iki takımın bu fikstürüne adil diyenin alnını karışlarım! (Bu maçın şaibeli olduğu konusunda haklı çıktım. Bir sonraki yazımda bu konuya detaylıca değineceğim)

TFF Beşiktaş’ın üzerine dört bir koldan saldırıyor. Bir başka örnek ise, TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulunun, Beşiktaş’ı, Abdullah Avcı’nın sözleşmesini fesih etmekten dolayı, 17.3 milyon TL tazminat ödemeye ve 530 bin TL yargılama gideri ödemeye mahkum etmesidir. Bu karar nihai bir karar değil. Beşiktaş’ın Tahkim Kuruluna gitme hakkı var. Ama bu derece yüksek tazminat bile TFF kurullarının Beşiktaş’a karşı ne kadar düşmanca tavır içinde olduklarının göstergesidir.

Beşiktaş tüm bunları aşacak güce sahiptir. Bugüne kadarki tüm şampiyonluklarında benzer saldırılar yaşamıştır. Bu sezon da, bu pislikleri tarihin çöplüğüne süpürerek şampiyon olacağına inanmaktayım.

Instagram

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı