Bazı saha içi ve saha dışı faktörler, takım ne kadar adanmış, dengeli ve yetenekli olursa olsun takımın moral ve motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Örneğin, maç öncesi medyada rakip takımın favori gösterilmesi, maç esnasında rakip seyircinin baskısı, hakem hataları, rakip oyuncuların provokatif davranışları ya da takımda üst üste yapılan hatalar takımın moralini bozup, performansını düşürebilir.
Böyle durumlarda liderler ortaya çıkar ve duruma el koyarlar. Takım arkadaşlarını motive edip, oyuna döndürür, ortaya koyduğu oyunla arkadaşlarını galibiyete inandırır ve onların da galibiyet için oynamalarını sağlarlar.
Lider oyuncular özel kişilerdir. Yetenek, adanmışlık ve denge unsurları yukarıda saydığım durumlarda başarı için yeterli olmayabilir. Dolayısıyla her takımın mutlaka en az bir lider oyuncusu olmalıdır.
Elbette teknik direktör de liderlik özelliklerine sahip olmalıdır. Takımla birlikte
motivasyonunu yitiren, kulübede yıkılmış bir vaziyette oturan bir teknik direktörün takımını ateşlemesi beklenemez.
SEÇKİN TEKNİK DİREKTÖR: Teknik direktör geminin kaptanıdır. Gemi çalışanları ne kadar yetenekli olursa olsun, ne kadar canla başla çalışırsa çalışsın, kaptan olmadan ne yol alabilir ne de gemiyi güvenle limana getirebilirler.
Soriano, adanmışlık duygusunun bulaşıcı olduğunu vurguladıktan sonra, “özellikle de teknik direktör veya takımın liderlerinden kaynaklandığında daha da bulaşıcıdır” diyor. Soriano’ya göre teknik direktör; “Takımının başarısına odaklanan, en adanmış kişi olmak zorundadır. Kendisi kulübe ilk gelen ve eve son giden kişi olmak durumundadır.”
Arsen Wenger ise Teknik direktörü şöyle tanımlıyor; “Teknik adam seçkin bir sporcu gibi davranmalıdır. Bakımlı olmalı, içki veya sigara kullanmamalı ve renkli gece hayatı olmamalıdır. Aksi takdirde, sporcuların böyle davranmasını sağlamak zorlaşır.”
Futbolcuların, kulüp tercihleri yaparken dikkate aldıkları önemli koşullardan biri teknik direktördür. Futbolcular en yetenekli ve seçkin teknik direktörlerle çalışmak isterler. Dolayısıyla teknik direktörün özgeçmişi futbolcular için çok
önemlidir. Teknik direktörün geçmiş başarıları onlar için önemli bir işbirliği
koşuludur. Geçmişinde büyük başarılar elde etmişse daha çok saygı duyar, daha disiplinli davranır ve verilen her görevi tam bir ‘adanmışlık’ duygusu ile yerine getirmeye çalışırlar.
Teknik direktörün geçmişinde takımına kazandırdığı şampiyonluklar ve kupalar çok önemlidir. Morinho gibi pek çok uluslararası başarı kazanmış teknik direktörlerin sporcuları da yerel liglerindeki şampiyonluklarla yetinmez, uluslararası başarılar hedeflerler. Teknik direktör olarak geçmiş başarısı olmayan, ancak aktif futbol hayatında önemli başarılara imza atmış Rijkaard gibi eski futbolcuların da prestiji oldukça yüksektir. Barcelona’nın emektar futbolcularından biri, Rijkaard ile çalışmasını şöyle anlatıyor; “Sürekli bağırmasına karşın Van Gaal’e pek kulak asmazdım. Ancak Frank Rijkaard soyunma odasına girip konuştuğunda kendisini hep dinlerim, çünkü onun omuzunda üç yıldız taşıdığını bilirim. O, şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu üç kez elde etmiş ve ben bunu hiç yaşamadım… İşte bu nedenle onu dinlerim.”
Bu sözler futbolcunun teknik direktörüne bakış açısını çok güzel özetliyor.
Teknik direktör, özgeçmişi parlak olduğu kadar, aldığı kararlarla takımın adanmışlık duygusunu yaratacak, takımda dengeyi sağlayacak ve onlara liderlik edecek kişi olmalıdır. Adil olmalı ve verdiği kararların takımı başarıya taşıyacak kararlar olduğuna futbolcular inanmalıdır.
Yani, teknik direktör, başarılı bir takım yaratma formülünün en temel ve değişmez elemanlarından biridir.