Spor, içinde yapıldığı topluma bağlı ve ondan beslenen bir süreçtir. “Toplumun egemen ideolojisinden bağımsız, belirgin bir spora bakış açısından söz edilemez. Spor, önce siyasal ideoloji tarafından kendi iktidarının meşruiyeti için kullanılmış ve bir nevi propaganda aracı haline getirilmiştir.
Bu konuda Mussolini tek örnek değildir. Hitler Almanya’sı, Franco İspanya’sı ve Salazar’ın Portekiz’i de aynı dönemde futbolu siyasi amaçlar için kullanmıştır.
1942 yılında Kiev’i işgal eden Almanlar, Dinamo’yla bir maç yapmak istemişlerdi. Seyircilerin hepsi, elleri makineli tüfekli alman askerleriydi ve Ukraynalılar öne geçince askerler oyuncuların bacaklarına ateş etmeye başladılar. Birkaç oyuncu yere yıkılsa da Dinamo maça devam etti ve kazandı. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte bütün takım oracıkta kurşuna dizildi. Kısaca söylemek gerekirse, Zafere Kaçış filminin mutsuz sonla biten bir örneği de burada yaşanmıştı.
Spor, özellikle de futbol, Latin Amerika ülkelerinde iktidarı ele geçiren Askeri iktidarların en sık başvurduğu alandır. 1978 Arjantin Dünya kupası, Arjantin’de yapılan askeri darbenin etkilerinin hafifletilmesinde, askeri iktidarın dünya kamuoyundaki imajının düzeltilmesinde kullanılmıştır.
Ayrıca, 1978 Dünya Kupası rüşvetle kazanılmış ilk kupadır. Rüşvetin hikayesini de anlatayım:
Arjantin, 1978 Dünya Kupasında ikinci turda Peru’yla karşılaşacaktı ve finale çıkabilmek için Peru’yu en az 4-0 yenmek zorundaydı. Bu iş çok zor görünüyordu, çünkü Peru oldukça iyi bir takım kurmuştu. Ama Arjantin, Dünya Kupası’nı kazanmak zorundaydı ve Peru’nun darbeci generalleri de para sıkıntısı çekiyorlardı. Bu yüzden dost bir cuntaya yardım etmeye karar verdiler. Arjantin, Peru’ya acilen 35.000 ton bedava tahıl ve büyük olasılıkla bir miktar silah verdi.
Bu arada Arjantin Merkez Bankası da dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık krediyi, Peru’ya ödenmek üzere serbest bıraktı. Arjantin çalıştırıcısı Cesar Luis Menotti, maçtan önce yaptığı konuşmaya, kalecisiyle yedek oyuncularını almadı. Sonuçta Arjantin Peru’yu, finale çıkmasını mümkün kılacak bir sonuçla, 6-0 yendi. Bu, belki de şimdiye kadar rüşvetle kazanılan ilk Dünya Kupası’ydı.
Amaç, tüm halkı sokaklara döküp insanların ‘Argentina, Argentina!’ diye bağırmalarını sağlamaktadır. Generallerin tek politikası, kendilerini elde edilen zaferlerle bağdaştırmaktı. Programladıkları en büyük zafer, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapıp bu kupayı kazanmak ve Falkland Adaları’nı işgal etmekti.
Falkland Savaşı’nı bitiren de bir anlamda futbol olmuştu. Söylentilere göre, askeri rejimin Mayıs 1982’de Britanya’ya teslim olmasının asıl nedeni, savaşın uzaması halinde Arjantin’in İspanya’daki 1982 Dünya Kupası’na katılma hakkını kaybedecek olmasıydı.
Futbol ve siyaset hep iç içe olmuşlardır. Ülkemizde de eskiden beri siyaset futbola ve genel olarak spora müdahale etmektedir. Liglerimizdeki kulüplerin başkan ve yöneticilerini incelediğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.