Öte yandan sık sık sağlıkta şiddet olaylarının yaşandığı Şanlıurfa'da, dadece Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin hekimsiz kalan dokuz bölümünün kapandığı ve hastaların çevre illere taşındığı öğrenildi. Üstelik kapanan bölümlerin romatoloji, göğüs cerrahisi, onkoloji, hematoloji, nefroloji, patoloji, çocuk hematoloji, çocuk onkoloji ve organ nakli gibi özellikli bölümler olduğu belirtildi.
Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Dr. Bulut Ezer, kentin mecburi hizmet bölgesi olduğunu ve görevi biten hekimlerin kalmayı değil, başka yerlere gitmeyi tercih ettiğini söyledi. Ezer, “Ciddi bir hekim sirkülasyonu var” dedi.Tabip odası başkanı hekim hareketliğinin birçok nedeni olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
'Hekimler yöneticilerin mobbingiyle karşı karşıya kalıyor. İdari sıkıntılar var. Bu da yöneticilerin liyakatsizliğinden kaynaklanıyor. Urfa gibi illerde hekimleri tutmak için onlara baskı kurmamak lazım. Çalışma ortamları iyileştirilmeli. Fakat bu konuda hiçbir kaygı duyulmuyor. İdareciler bulundukları alanları kullanarak hekimler, sağlık çalışanları üzerinde baskı kuruyor. Hekimler de görevleri bittiğinde ya özele ya da farklı illere geçiyorlar.'
'Sağlıkta Dönüşüm Programı' ile hasta-hekim ilişkisinin 'müşteri' ilişkisine döndüğünü vurgulayan Ezer, 'Beklenti arttı ve karşılanamayacak durumda. Vatandaşa ‘büyük hastaneler kurduk’ algısı oluşturuluyor fakat duvarların içi boş. Sağlık çalışanı mutsuz, sayısı yetersiz. Özlük haklarındaki gerilemeler malum. Hekimler de kamu alanlarından çekiliyor, yurt dışına göçüyorlar' dedi. Merkezden uzak çalışan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sorunları, karşılaştıkları yetersizliklerin her zaman daha fazla olduğunu söyleyen tabip odası başkanı, ortamı şöyle anlattı:
“İktidarda şiddet dili, ‘Ne verdiysek doymadılar’ tarzı bir yaklaşım var. ‘Beş dakikada sağlık hizmeti vermek istemiyoruz’ diyoruz, anlamıyorlar. Hekimler, sağlık çalışanları sadece maaşlarının yükseltilmesini istiyorlar gibi algı yaratıyorlar. Güneydoğuda zaten yetmezlikler vardı. Üstüne sağlık politikalarının yetmezlikleri de eklenince sorunlar katlanmaya başladı. Bu da sağlıkta şiddetle karşımıza geldi. Günde 100-150 hasta bakan bir hekim nasıl nitelikli sağlık hizmeti verebilir? Kaldı ki ancak 15-20 gün sonraya randevu bulunuyor.”
Ajanslar ve Diken
Bu tarz şehirler hakediyor umarım beter olursunuz !
Köle gibi ayarsız çalışma saatleri, enflasyon altında ezilmiş maaş, doktor başına günde ortalama 100 hasta düşen bu bozuk sağlık sisteminde ülkede kaliteli doktor bırakmadılar. Son 1 yıldır 4 farklı devlet hastanesinde çözemedikleri bir böbrek rahatsızlığı çekiyorum. Hangi hastaneye gidersem gideyim, hangi doktora görünürsem görüneyim hiçbiri sorunumun ne olduğunu bulamadı. Son doktor böbrek taşından emin oldu, ameliyat etmeye karar verdi ama son anda dedi ki taşın düşmüş gözün aydın akljsdakjsda Olmayan taşı düşürmüşüm ve ben hala böbrek rahatsızlığı çekiyorum. Böyle yapmaya devam etsin bu mağara insanları, kendi sonlarını kendi elleriyle getirecekler...
Fahrettin Koca: "Unutmayınız, hekimlerimiz en zengin ülkelerin alıcı gözlerle baktığı, en iyi yetişmiş hekimlerdir." Ayda yaklaşık 80 hekimin istifa ettiği açıklanmıştı. Sürekli popülist söylemlerle itibarsızlaştırılmaktan herkes payını aldı. Siyasette iyi rant kazandıran öfke ve kutuplaştırma dilinin nasıl kontrolden çıkan sonuçlara yol açtığını izliyoruz. Yöneticiler ve artık doktor dövebiliyorum diyen çomarların eseridir. Aselsan, sagem ve tai gibi kuruluşlarda çalışan bir çok mühendis ülkeyi terk etmişti şimdide doktorlar terk ediyor. Sanıyorlar ki ülkeyi terk edenler sadece para için gitmekte. Hastanede kafası yarılmasın diye, kartopu oynadığı için bıçaklamasın diye, trafikte koruma arabası tarafından yolun dışına atılmasın diye, evladı safsatalarla dolu eğitim anlayışının kurbanı olmasın, etek giydiği için tecavüze uğramasın diye. Yani can güvenliğin yok, sosyal hayat adalet yok, emeğinin karşılığı ve liyakat yok kısaca insanın kendini değerli hissedeceği hiçbir şey yok.