Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) heyetini makamında kabul eden Kılıç, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
YAŞAM ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BİLE ÖNEMLİDİR
Kılıç, ifade özgürlüğü konusunda yargıya büyük görevler düştüğünü söyleyerek, şöyle konuştu:
“En önemli, birinci derecedeki özgürlük, ifade özgürlüğüdür. Hatta bence aşırı olacak ama yaşam hakkından bile daha fazla değere sahiptir. 2004’te Anayasa’nın 90. Maddesinde yapılan değişiklikle, temel hak ve özgürlükler konusunda yerel hukuk ile imzalanan uluslararası anlaşmalar arasında çatışma olduğunda, uluslararası anlaşmaların esas alınması öngörüldü. Bu bir dönüm noktasıdır, devrim niteliğindedir. Ancak buna rağmen bugün ifade özgürlüğünde sorun yaşanıyorsa bu maddenin uygulamaya geçirilememesinden kaynaklanıyor. Bu konuda en büyük görev yargıya düşüyor. Sıkıntının temel kaynaklarından birisi, temel haklar konusunda davalara bakan yargı mensuplarının bu algıya sahip olmaması.”
AİHM İLE TÜRKİYE ARASINDA CİDDİ ANLAYIŞ FARKLILIKLARI VAR
Kılıç, Türkiye’deki yargı mensuplarının Avrupa standartlarını içselleştiremediğini belirterek, şöyle devam etti:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Türk yargısı arasında ciddi anlayış farklılığı çıkıyor. Avrupa hukuku, ifade özgürlüğünün sınırlarını çok şok edici, rahatsız edici, huzur kaçırıcı ifadeleri de kapsayacak şekilde çizer. Sıkıntı son tahlilde bu davaların Türkiye’de bu anlayışı içselleştirememiş yargı mensuplarının önüne gelmesiyle çıkıyor. Avrupa Konseyi ile Türk hakim ve avukatların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları konusunda bilgilendirilmesi için 3 yıllık bir projeye başlıyoruz. Yargı mensupları konusunda dile getirdiğim sorunun böyle çözüleceğini ümit ediyorum.”
KORKU İKLİMİNE ÖZEL VURGU
Kılıç, AYM’nin ifade özgürlüğüne bakışının AİHM ile benzerlik gösterdiğini vurgulayarak, şunları dile getirdi:
“2010 anayasa değişikliği ile AYM’ye bireysel başvuru hakkı tanınması bir şanstır. Çünkü AYM’nin ifade özgürlüğü meselesine bakışı tam da AİHS ile AİHM’nin bakışıyla örtüşüyor. Twitter ve Youtube kararları buna örnektir. Özgürlük alanlarını açtıktan sonra kapatmak zordur. Ben arkadaşlarıma güveniyorum; bizden sonra da AYM’nin görevi özgürlük alanını genişletmek olacaktır. Beni endişelendiren konu, Türkiye’de giderek artan kin ve nefret söylemi. Bu iklimin oluşmasında siyaset kurumlarının sorumluluğu var. Bu sorunun siyasi tansiyonun düşmesiyle azalacağını tahmin ediyorum. Bu ortamda oluşan korku iklimi gazetecileri de etkiliyor. Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir. Gazeteciler direnmeli, pes etmemeli.” (Burcu KARAKAŞ / MİLLİYET)