Hasat Mevsiminin Bana Hatırlattıkları…

Sonbahar hasat mevsimidir, onun da sonuna geldik. Son dönemde pek çok arkadaşım, sosyal medyada bağ bozumu şenliklerinden anılar paylaştı. Kasımda zeytin hasadı şenliklerine şahit olduk, şimdi de narenciye hasadı başladı.  Eskiden hasat zamanı çiftçiye aitti ama artık sosyetik ve politik makyaj da yapılmaya başlandı. Neredeyse her yerde, her mevsimde bir ürünün hasat şenliği yapılıyor.

Büyüklerimiz doğum, düğün anılarını paylaşırken hasat ile zamanlamasını yaparlardı.

“Harman zamanı doğdu, bağ bozumunda evlendi, kirazlar olgunlaştığı günlerde geldi, elmalar kızardığında gitti” gibi… Hasat zamanı hem bereketin hem de şükranın bir sembolü olmuştur. 

Hasat, geleneksel olarak Türk köylüsünün yılbaşısıdır. Düğünü hasada göre planlar, yıllık alışverişlerini verime dayalı yapar. Altın fiyatları yazları artmasının sebebi hasattan elde edilen paraların ya düğüne ya da altın yatırımına gitmesi geleneğinden kaynaklanır.

Hasat, aynı zamanda, birlik, dayanışma, paylaşma, sevinç ve umut gibi değerleri de pekiştirmiştir. Hasat kültürü, farklı coğrafyalarda, farklı ürünlerle, farklı ritüellerle ve farklı isimlerle yaşatılmıştır. Türkiye’de hasat şenlikleri gibi Orta Asya’da toy, Afrika’da yam, Güney Amerika’da chicha, Çin’de ay festivali gibi çeşitli adlarla anılmıştır. Bu kültür, aynı zamanda, sanat, edebiyat, müzik, dans, folklor, mutfak gibi alanlarda da kendini göstermiştir. Hasat kültürü, insanlık tarihinin ortak mirasıdır.

Anadolu yollarında giderken, yol kenarlarında hasadın sonuçlarını göreceğimiz basit tezgâhlar kurulur. Bir sepette, iki kasada, bir bohçada bir şeyler vardır. Canımız çeker, arabamızı yanaştırıp, tadına bakmak isteriz. Çoğu kere de markette bulamayacağımız yerel çeşitler de karşımıza çıkar. İşte hasadın bilmemiz gereken bir yönü de bu olmalıdır:  Yerel tatlarımızı, ürünlerimizi kaybetmemek…

Yaz tatiliniz için Fethiye’de Ölüdeniz’e giderken, Kayaköy’den geçersiniz, tam deniz mevsimidir ama Kayaköy Nohutu ve Kayaköy İnciri’nin hasat zamanıdır. Bulursanız kaçırmayın. 

20 sene önce Siyez Buğdayının adını bilmezdik. Bilenler Kastamonu’ya gittiklerinde yol kenarlarında bulurlarsa alırlardı. Kavlıca Buğdayı gibi Siyez Buğday ürünlerini artık marketlerde bulabiliyoruz ama bulamadıklarımız hâlâ o kadar çok ki. 

Geçen hafta Ankara’nın Ayaş Domatesi’ne, Avrupa Birliği tarafından coğrafi işaret verildi. AB nezdinde coğrafi işareti bulunan 15 yerel ürünümüz oldu. Diğer ürünleri de hatırlamak gerekiyor: Antakya Künefesi, Ayaş Domatesi, Aydın İnciri, Aydın Kestanesi, Bayramiç Beyazı, Çağlayancerit Cevizi, Edremit Zeytinyağı, Gaziantep Baklavası, Gemlik Zeytini, Giresun Tombul Fındığı, Malatya Kayısısı, Milas Zeytinyağı, Milas Yağlı Zeytini, Suruç Narı, Taşköprü Sarımsağı.

Bilmediğimiz, tanımadığımız, tatmadığımız o kadar çok yerel lezzetler var ki...

Kaçımız bilir Fransız mutfağının vazgeçilmezlerinden olan Eşalot soğanının aslının, tohumunun bizim Şalot Soğanı olduğunu… Peki, Şalot Soğanı’nı nerede bulabiliriz?

Buyurun size bir demet lezzet kendi hoş adlarıyla: Divle Obruk Peyniri, İsli Çerkez Peyniri, Kargı Tulumu, Sürk Peyniri, Hurma Zeytin, Antakya Halhalı Zeytin, Cunda Dönderme, Gömbe Tarhanası, Çanakkale Domatesi (kuru), Tirebolu Çayı, Kopanisli Peyniri, Botani Balı, Trilye Zeytini, Afyon Kaymağı ve daha onlarcası say say bitmez…

Ege'de 400 üzüm çeşidi varmış. Hangisi sofranıza ulaşıyor? Kemalpaşa'da numune bahçesinde 200 çeşit zeytin yetiştiriliyor. Edremit'te, Zeytincilik Araştırma Enstitüsünde 90 çeşit zeytini bulmak mümkün. Foça Karası Üzümü’nü görmeye her yıl onlarca otobüs yabancı turist geliyormuş. Ben bile ilk defa duydum.

Leblebi der geçeriz. Ona verilen emeği düşününce fiyatına bakıp utanıyor insan. Leblebinin üretim süreci 41 gün, çerkez peyniri ocağın kenarında hafif ateşte 14 gün süren bir emekle ortaya çıkıyor. Hele Kopanisli Peynire 4 kişi 1,5 ay vaktini, ustalığını vermeli… Ama bu yerel ürün ve lezzetlerin yaşaması için mutlaka sahip çıkılmalıdır. 

Ancak, hasat kültürü sadece bir gelenek olarak kalmamalıdır. Hasat, aynı zamanda bir planlama sürecidir. Bu süreçte, üreticiler, ürünlerini nasıl üreteceklerini, nasıl toplayacaklarını ve nasıl değerlendireceklerini önceden planlamalıdır. 

Çiftçi dertlidir ama sesini duyuramaz, ürünü para etmez ama toprağından ayrılamaz, çiftçi yaşlıdır mirası sahipsizdir. İklim değişikliğidir, afettir, enflasyondur derken karmaşa içinde varlığını sürdürmeye çalışır. İşte hasat zamanı bunları da hatırlayalım. 

Hasat kültürü, bir gelenek ve geleceğin ihtiyacıdır. Çiftçinin geçim derdi, bizim ağzımızın tadıdır. Çiftçinin varlığı, ülkenin zenginliğidir. 

Linkedln

Facebook

X

Instagram

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'       

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman