Hepimiz birer canavarız.
Yin-Yang’da olduğu gibi “Her aydınlığın içinde karanlık, her karanlığın içinde de aydınlık vardır.” saçmalığından bahsetmiyorum. Elbette söz konusu insan olduğunda hiçbir şey siyah-beyaz ve yukarıda yazdığım cümle kadar basit değil.
İnsan; tecrübeleri, bilinci, perspektifi, takıntıları, sevdikleri, tiksintileri ve ikilemleriyle tarif edilemeyecek ölçüde karmaşık bir olgu. Peki neden cinselliği ağzımıza sokarak bize jip satmaya çalışan pahalı markalar gibi “ucuz” bir başlık attım? Birincisi merak edip okumanızı istiyorum, ikincisi ise ucuz başlığımın arkasındayım.
Marvel filmlerinden yüksek ölçekte hoşlanmam. Fakat filmlerden birinde kızdığı zaman yeşile dönen ve İskandinav tanrılarını toz bezi gibi silkeleyen Hulk’ın harika bir repliği vardır: Filmin final sekansında kahramanlarımızın başı beladadır ve dünyayı kurtarmaları için astronomik oranda kaba kuvvete ihtiyaçları vardır.
Dr. Jekyll’dan “esinlenerek” yazılmış karakterimiz Bruce Banner’ın, Mr. Hulk’a dönüşebilmesi içinse sinirlenmesi gerekmektedir. Ekibin lideri Kaptan Amerika, Bruce Banner’a şöyle der: “Bu sinirlenmek için çok iyi bir zaman, Dr. Banner”. Banner’ın cevabı ise harikadır: “Sana bir sır vereyim, Kaptan. Ben zaten her an sinirliyim.”
İşte bu yüzden hayatı boyunca ezildikten sonra kafayı sıyıran palyaçoları, kızdığı zaman taş üstünde taş koymayan kaba kuvvet abidelerini, ailesine para bırakmak için metamfetamin satarak insanların hayatlarını karartan lise öğretmenlerini ve köpeği öldürüldüğünde Rus mafyasının kanıyla vaftiz olan seri katilleri sevmeden duramıyoruz. (Son örneğin “nefes kesici” Keanu Reeves olduğu gerçeğini bir kenara koyalım.)
“Ben Joker’i değil, Batman’i seviyorum. Adamın en azından kuralları var, kimseyi öldürmüyor, efendi biri.” diyorsanız, çocukluk travmasını geceleri yarasa kılığına girip insanların kemiklerini kırarak atlatmaya çalışan birinin akıl sağlığını bir kere daha gözden geçirin derim. Fakat merak etmeyin, Bruce Wayne ile tahmin ettiğinizden çok daha fazla ortak yönünüz var. Evet, dolar milyarderi bir intikam savaşçısı değilsiniz ve pahalı oyuncaklarınız yok. Fakat elbette hayatınızın çoğu yerinde adaletsizliğe uğruyorsunuz ve bu adaletsizliğe karşı bir şeyler yapamıyor olmak içinizi kapkara bir öfke ile dolduruyor. Bu gri bölgelerde duran karakterler, seksüel fantezilerimizin bile üzerinde olan bir ihtiyacı karşılıyorlar: Güçsüzlük ve çaresizliğin bedelini ödetme ihtiyacı. En son aşağılandığınız, mobbinge maruz kaldığınız, itilip kakıldığınız zaman eve döndüğünüzde kendi kendinizle ettiğiniz kavgaları hatırlıyor musunuz? Aklınıza gelen “Keşke şunu deseydim.” yankılarını?
Peki bu anti-kahramanlarda başka ne görüyoruz?
İçeriye atmayacaklarını bilsek sanırım hepimizin hayatında bir hayli biçilip gebertilecek insanlar mutlaka vardır.