6 Madde ile Harry Potter’ın Asıl Konusu: Mahvolan Çocukluk

Çoğu insan merdiven altında yaşamış ve Hogwarts’a giden çocuğun hikayesini bilir. Benim teorim bu çocuğun bir deli olduğu ve aslında bir akıl hastanesine gittiği yönünde. Nasıl mı? İşte kanıtlarım:

1. Harry Potter serisi bir akıl hastalığı hakkında ve Hogwarts tam bir akıl hastanesi.

Sabredin. Açıklıyorum. 

Tüm Harry Potter serisi, ciddi bir akıl hastalığı olan, sanrılar çeken bir çocuk hakkında uzatılmış bir metafordur. Filmde betimlenen her şey, akıl hastanesindeki birinin acı gerçekliklerle başa çıkma girişimleri olarak yorumlanabilir. Kitaplardaki her büyük olay bir çocuğun akıl hastanesine yerleştirilme ve akıl hastalığı için zorla tedavi edilme sürecinde karşılaştığı deneyimlerin bir fantezisi/sanrılı versiyonudur.

2. Ana karaktere hiç dikkat ettiniz mi?

Genellikle bu tarz bir hikayenin giriş sahnesi gerçek dünyada geçer. Sonra, kahramanı, önceki yaşamının alışıldık kurallarının uymadığı yeni bir dünyaya gönderecek bir şey olur.

Bu hikayelerin gerçek dünya kısmında ana karakter, özellikle aşağılanma, reddedilme ya da sosyal dışlanma durumunda genellikle bir çeşit psikolojik travma yaşar. Kahraman kendini kimliksiz, terkedilmiş, bir kenara atılmış ya da aşırı bir şekilde sosyal olarak bağımlı bulur. Luke Skywalker’a çiftliği terkedemeyeceği söylenir. Dorothy’e köpeği öldürülmek üzereyken büyüklerin işine karışmaması gerektiği söylenir. Dövüş Kulübü’ndeki anlatıcı gerçek anlamda kimliksizdir ve kurumsal bir cehennemde yaşar.

Sonra dışarıdan bir aracı gelir ve kahramanı bu travmalara tepki vermesi için güçlendirir. Ortaya çıkan kahramanlık her zaman baştaki güçsüzlüğün, reddedilmenin veya aşağılanmanın tam tersi olur.

3. Harry tam bir akıl hastası, buna hiç şüphe yok!

Harry Potter’a gelince, ailesi, Harry’e olan benzersiz sevgilerinden dolayı dünyaca tanınan büyücülerdir. Bu durum –öldürülmeleri, oğullarını yara izli bir yetim olarak bırakmaları- tüm seriyi harekete geçirir (Bu, çocukların suistimal ve ihmal sonucu genellikle yara aldıkları durumların tam tersi olarak yaratılmış bir fantezidir).

Eğer hikayeyi Harry’nin fantezisi olarak yorumlarsak, o zaman Dursleyler Harry’nin gerçek ailesi, Potterler ise hayal ürünüdür. Dursleyler ya beraber yaşadıkları, sanrıları gittikçe artan çocukla başa çıkamamaktadırlar, ya da kendileri zaten çocuğu suistimal etmektedirler ve sanrılarının sebebi bu suistimaldir. Her halükarda ebeveyn figürleri sürekli olarak ona kötü davranmakta, abisini kayırmakta ve Harry’yi bitmek bilmeyen bir zalimliğe ve aşağılamaya maruz bırakmaktadırlar.

Bir gün Harry kendini kaybeder ve Dudley (aslında Harry’nin abisidir) hastanede düzenli tedavi gerektirecek, ciddi biçimde yaralanır (sanrıda Harry, Dudley’in kalçasından bir domuz kuyruğunun sihirli bir şekilde büyüdüğünü hayal eder). Bu olay sonunda Harry “özel bir okula” götürülür.

Teorime göre, bu olay örgüsü, şiddetli taşkınlıklara kalkışan ve sonuç olarak bir akıl hastanesine gönderilen sanrılı bir çocuğun şifreli izahı. Bundan sonra olan her şey gittikçe gerçeklikten kopar ve izleyici olarak gördüğümüz, Harry’nin akıl hastanesine yatırılma deneyiminin bir tür maceraya dönüştüğü sanrısıdır.

4. Akıl hastalığı ve delilik temasına dikkat!

Akıl hastalığı seride neredeyse her yerde belirtilmektedir ve delilik teması oldukça göze çarpar. Akıl hastalığının, sanrılar, paranoya ve çoklu kişilik bozuklukları gibi bilinen özellikleri olay örgüsünde gittikçe büyük bir önem kazanır. İşte bunlara ait birkaç örnek:

1. İlk kitap Harry’i yeni “okulunda” gösterir. Bir aynaya takıntılı hale gelmiş, başında oturup mükemmel ebeveynlerini hayal ederek günler geçirmektedir (tabi onlar ölüdür, bu da onların tamamen hayali olduğunu gösteren bir metafordur). Dumbledore -ebeveyn sevgisinin yerini tutan en iyi örnek- Harry’i aynanın insanları delirttiği konusunda uyarır, zira tüm zamanını fantezi dünyasında geçirmek insanı gerçek dünyadan uzaklaştırır ( Serinin geri kalanı boyunca Harry’nin başına gelen tam olarak da bu olur).

2. Okul kilitlidir. Aynı zamanda herkesin son derece normal olarak kabul ettiği gelişigüzel, çılgınca tehlikelerle doludur –hareket eden merdivenler, konuşan tablolar, etrafta gezinen ölümcül yaratıklar. Tımarhaneler, çılgınca durumların aslında sıradan olduğu tehlikeli yerlerdir.

3. Ateş Kadehi yarışması, açıkça hayati tehlike barındıran yarışmalarda öğrencileri birbirine düşürür. Bu durum, şiddet eğilimli, akli dengesi yerinde olmayan öğrenciler için olan bir okulda öğrencilerin düzenli olarak tecrübe ettiği bir olaydır.

4. Efendi görünümlü Cedric Diggery (Harry’in akli sorunları olmasaydı dönüşebileceği popüler, başarılı çocuk imajı olarak), Harry’in bilinçaltı ve öfke ve sinirinin yansıması olan “Voldermort” tarafından öldürülür. Bu olay, Harry’in son derece mükemmel olan, onun istediği ama sahip olamadığı sevgi ve rahatlık dolu hayata sahip olduğu için nefret edilen bir çocuğu öldürmesi üzerine bir metafordur. Bu yüzden “Voldemort”un yaptığını hayal eder.

Kimsenin ona inanmaması, herkesin cinayeti Harry’nin işlediğini bildiğine yönelik gizli bir metafordur. Cedric Diggery’nin ölümü gerçek bir olay değil de tamamen Harry’nin zihninde hayal edildiyse, o halde normal bir çocuğun ölümü, Harry’nin normal bir hayata sahip olmak için son şansını kaybedişinin bir metaforu olur.

5. Beşinci kitap Harry’nin yeniden abisi/kuzeni Dudley’e saldırıp bir travmaya sebep olmasıyla başlar. Bu olay, Harry tarafından, normal insanların göremediği “Ruh Emiciler” tarafından bir saldırı olarak yorumlanır. Bu, Harry’in bir danışma heyeti önünde Hogwarts için fazla tehlikeli olabileceği izlenimini oluşturmasına ve Azkaban’ın bir alternatif olarak düşünülmesine (daha katı bir akıl hastanesi olarak) sebep olur.

6. Azkaban sıklıkla delilikle ilişkilendirilir. Hikayede, mahkumların vardıkları günden itibaren delirdikleri söylenir. Bu da Azkaban’ın şiddet eğilimli akıl hastaları için yüksek güvenlikli bir hapishane olduğuna yönelik bir metafordur. Burası, Blake ve Lestrange’ın (ve diğerlerinin) kafayı oynattıkları yerdir.

7. Harry’in okuldaki en yeni arkadaşı, kendisi açıkça deli olarak bilinen, ismi de deliliğe (lunacy) bir gönderme olan, Luna Lovegood’tur. Luna, Hogwarts gibi çılgınca bir yerin şartlarında bile Harry’nin sanrılarını görebilen tek öğrencidir.

8. “Tom Riddle” adlı çocuğun (genç “Voldemort”), sık paralleliklerin ve benzerliklerin vurgulanmasıyla aslında Harry Potter olduğu sıklıkla dile getirilmiştir. Aynı kitaplar, aynı asalar, ikisinin de yetim olması vs. Harry, Voldemort’a dair gittikçe sıklaşan görüntüler görür, ikisi ortak düşünce bile paylaşırlar. Bu da, en başta yalnızca bir fısıltı olarak, sonra gittikçe artan bir baskınlıkla ona gerçek gelmeye başlayarak, Voldemort’un yalnızca Harry’nin hastalıklı zihninin bir bileşeni olduğunu gösteren bariz bir semboldür.

5. Sonuç: Kitap sihir hakkında değil, akli travma ve bunun sonucunda doğan sanrı hakkındadır.

Yani Harry Potter serisi akıl hastanesine kaldırılan çocukların karşılaştıkları türden deneyimler üzerine yazılmıştır. Bu tür deneyimleri J.K. Rowling (aktif olarak yaptığı hayır işleriyle) yok etmeye çalışmaktadır, fakat birçok insan kitabı yalnızca sihir hakkındaki bir macera hikayesi olarak görmektedir. Kitap sihir hakkında değil, akli travma ve bunun sonucunda doğan sanrı hakkındadır

6. Her şey hasta Harry'nin kafasında olup bitenlerin bir yansımasıdır.

Bu fikir üzerine destek serinin en sonuna doğru gelir. Harry, Kings Cross’un kendi hayali versiyonunda Dumbledore ile birlikte belirir.

‘Bana son bir şey söyle’ der Harry. ‘Bu gerçek mi? Yoksa hepsi kafamın içinde mi oluyor?’

‘Tabi ki kafanın içinde oluyor, Harry, ama bu ne diye gerçek olmadığı anlamına gelsin ki?’

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!