Kadınların yapamayacağı hiçbir şey yok! Toplumun dayattığı tüm ön yargılara rağmen...İngiliz kraliyet ailesinin hikayesine mercek tutan The Crown isimli dizide II. Elizabeth, ön yargıları kıracak isim olarak karşımıza çıkıyor. Babasının veliahtı olarak tahta geçen ama kısa bir süre sonra ineceği düşünülen nam-ı diğer Lilibeth, herkesi şaşkın bırakıyor. Yönetimin yalnızca erkek işi olmadığını da herkese gösteriyor.Klasik anlayışlara ve toplumun genel yargılarına göre şoförlük erkek işi olarak tanımlanır. Peki ya kadın şoför olmanın iyi örneğini bize Nebahat karakteri ile Fatma Girik göstermedi mi?Tüm olağanüstü güçlere sahip başrollerin erkek egemenliğinde bulunduğu günlerde Emma, kurtarıcı rolüyle Once Upon a Time'da kadınların her şeyi yapabileceğini apaçık bir şekilde gösteriyor. İnsanlığın dünyaya gelmesini sağlayan kadınların kurtarıcı kimliğine bürünüşünü Emma'yla izliyoruz.Kendi halinde, şiddete maruz kalan bir kadınken kızının suçunu üstlenerek hapishaneye düşen Deniz'in hikayesi de farklı bir açıdan yorumlanıyor. Öyle ki bu hikayede Deniz kuzudan kurda dönüşüyor. Hayatta kalma şartları ve intikamını alacak olmanın azmi ondan hiç umulmadık bir noktaya 'hapishanenin ablası' konumuna getiriyor. Gel gelelim Deniz azmediyor, başarıyor!Hiçbir işte tutunamayan Sophia'nın sıfırdan başlama hikayesi de ilham veriyor. Dibi görmüşken bunu fırsata çeviren Sophia'yı bu hikayenin sonunda 'girlboss' olmanın haklı gururu bekliyor.Özge Özpirinçci'nin canlandırdığı Bahar karakteri, kadın olmanın zorluklarını bir kez daha gözler önüne serdi. Hayatın ona sunmadığı her şeye rağmen ayakta kalmayı başaran Bahar, pırlanta gibi kalbi olan çocuklar yetiştirdi. Önemli olanın her şeye rağmen mutlu olmak gerektiğini de görmüş olduk.Herkesin bağımsız bir kadın olmak uğruna işe başladığı santral, aslında onların özgürlüğe olan yollarının başlangıcı... İçlerinden bir tanesi, Alba derin planlara sahip olduğundan ön plana çıkıyor olsa da aslında başrolü paylaşan dört kadın karakter de ön yargıları yıkacak bir duruşa sahip...Ailesinin onayı olmadan hamile kalan ve kızını kimsenin yardımı olmadan tek başına büyüten bir anne olan Lorelai, aynı zamanda da bir oteli tek başına işletiyor. Eski zamanların elit bir ailesine mensup olan Lorelai, karşısındaki kimsenin ne dediğini umursamayarak güçlü duruşunu net bir şekilde kanıtlıyor.La Casa de Papel'in ilk sezonunda bankada çalışan bir asistan olan Monica, cesaretinin ve akıl terazisinin birleşiminde kendini soygun çetesinin içerisinde buluyor. Kadınların mutlu olduğu yerde gerektiğinde başkaldırı yapabileceğini de herkese gösteren Monica tüm ön yargıları birer birer yıkmayı başarıyor.Adile Naşit'in sevilen tiplemelerinden Saadet, bir anlık inatlaşma sonucu eşiyle hem evini hem dükkanını ayırdı. Hem aslanlar gibi işini devam ettirdi hem de çocuklarını büyütmeyi başardı. Sahiden tuşu limon suyuyla mı sirkeyle mi olur?Ön yargılarını yok etmeyecek kişileri mümkünse hayatımızın dışarı alalım...