Son yıllarda Gülseren Budayıcıoğlu'nun kliniğe gelen danışanlarının hikayelerini yazdığı kitapları televizyon sektörünü ele geçirmiş durumda. Reyting rekorları kıran, seyircinin severek izlediği ve merak ettiği diziler hep Budayıcıoğlu'nun elinden çıkan yapımlar oluyor. İstanbullu Gelin'le başlayan bu durum şimdilerde Yalı Çapkını ve Çöp Adam dizisiyle de devam ediyor. Ağır dram yüklü senaryoların seyirciye izletilmesi de beraberinde tartışmaları getirdi. Sosyal medyada birçok kullanıcı Budayıcıoğlu ve dizilerini hastalıklı durumları romantize ettiği gerekçesiyle eleştirdi. Öte yandan Bu düşünceye karşı çıkan kullanıcılar da oldu.
Silah ve mafya dizileri için gösterilen tepkileri bu diziler hak etmiyor mu? Ruh sağlığı sıkıntısı olan kişileri iyileştirmek için para alan bu kadın birde onların hayatını ifşa edip daha çok para kazanıyor.. bahane ise ibret hikayesi bunlar, ondan anlatıyorum diyor!! Ülke de herşey bu kadar zorlaşırken,kadının pervasızlığının bu kadar alkışlanması ve savunulması asıl Stockholm sendromu bu ya
Kimse "İstemeyen izlemesin" falan demesin. Bir kişi izlemeyince sorun çözülmüyor. İzleyenlerden birileri "Kötü" demeyi biliyorsa izleyip de "Ojaaa çok iyi" diyen zihniyetler de var. Dizileri izlemek istemiyorsak geçebiliriz evet, ama bu iğrenç sahneleri öven insanların ağzını bantlayabilir miyiz? Bir şeyi önlemenin tonlarca yolu varken, tepki gösteriyoruz diyerek yaşanılan tüm rezalet olayları yeniden çekmek neye yarar? Resmen tecavüzün önüne geçmek için yeniden tecavüzü yaşaman gerek demek gibi bişi. Diziler toplumu yansıtır demişti Murat Soner, alın size toplumumuz. Umarım kitap okumayan ve bu dizilerin kitaplardan uyarlandığını görüp de sırf bu sahneler yüzünden böyle kitapları okumaz insanlar. Rezalet.
Savunan var yâ.. (: "Gerçek hayatta da varmış da üç maymunmuş." falan.. E seks de gerçek hayâtın bir parçası, anı akım medyada neden bir erotik ya da pornografik yapımımız da olmasın ki bu kafaya göre??