Halife sözcüğü, sözlükte arkada olmak, birinin arkasından gelmek, yerine geçmek gibi anlamlara gelen half kökünden türemiştir. Birinin yerine geçerek işini, görevini devam ettiren şeklinde açıklanmıştır. Hem siyasette hem de tasavvufta terim olarak da kullanılmaktadır. Hilafet ise bir kimsenin, diğer kişinin yerinin tutmasına denilmektedir. Bu kişileri tayin etme işine de istihlaf ya da tahlif adı verilmiştir.
İslam peygamberi Hz. Muhammed'in 632 yılında ölmesinin ardından halifelik veya hilafet adında bir siyasi makam oluşturulmuştur. Bu makamdaki kişilere ise halife denilmiştir. Hilafet seçiminin kesin bir prosedürü yoktur. İlk dört halifenin sahabesinin önde gelenlerin seçimi biat alma yoluyla gerçekleşmiştir. Daha sonraki halifeler, babadan oğula doğru veraset yoluyla gelmişlerdir. Siyasi bir yönetim olarak kurulan halifelik, kısa bir zaman içinde siyasi ve manevi bir otorite haline gelmiştir. Bu nedenle halifeler Sünniliğin temsilciliğini de yapmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ise halifelik makamında hakkı olduğu düşünen ilk padişah I. Murat olmuştur. Edirne'nin fethedilmesi ile birlikte bu istek daha da artmıştır. I. Selim'in Mekke ve Medine'nin savunuculuğunu yapması halifelik iddialarını güçlendirmiştir. Bu nedenle 1517 yılında da halifelik Memluk Devleti'nden Osmanlı'ya geçmiştir.
Halifeliğin en önemli görevlerinden İslamiyet'i yaymak ve kutsal kitap olan Kuran-ı Kerim'i korumaktır. Osmanlı padişahlarında da bu durum devam etmiştir. Halife unvanı III. Selim dönemi ile birlikte resmi makamlarda kullanılmıştır. Saltanat ve halifelik makamı birleştirilmiştir. Devletin yıkılışına kadar halifelik Osmanlı hanedanında kalmıştır.