Albert Camus'nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.
enstitü'nün dili çok ağır geldi yarıda kaldı maalesef :(
Richard Bach- Martı ve Mavi tüy Paul Auster-Timbuktu Vasconcelos- Şeker Portakalı ve Delifişek Saint Exupery Küçük prens ve Gece uçuşu Kazancakis- Zorba ve Kardeş kavgası Raymond Radiguet- İçimizdeki Şeytan Marguerite Duras- Bahçe Arthur Schnitzler-Rüya roman Oscar Wilde-Lord Arthur Savile'nin suçu Horace Walpole-Otranto şatosu Emile Zola-Therese Raquin Niccolo Machiavelli-Prens
kırmızı pazartesi yarrak gibi kitap. diğerleri süper