Buluşu ile adını tüm dünyaya duyuran ve icraatlarıyla göğsümüzü kabartan bir bilim insanımız var, Prof. Dr. Mehmet Toner.
Bazılarımız adını pek sık duymasa da…
Lisede de pek başarı yakalayamamış Toner, hatta okulun en başarısız üç-beş öğrencisinden biriymiş.
Sonrasında derslerine daha sıkı sıkıya bağlanan Toner, ilk tercihi ve okumak istediği bölüm tıp olmasına rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği’ni kazanmış.
Lisans eğitimi bittiğinde ise, tek kelime İngilizce bilmemesine rağmen Yale, Brown, MIT ve Michigan gibi saygın üniversitelere başvurmuş ve Yale’den kabul almış.
Yardımcı doçent olarak, MIT’nin tıp fakültesinde göreve başlamış.
Hem de 15-25 yılda alınabilen ünvanı, sadece 11 yılda alarak tıp fakültesinde profesörlüğe en hızlı yükselenlerden birisi olarak…
Profesörlük ünvanından sonra bir de kendi adına kürsü açılmış Sayın Toner’in, yani %2-3’lük bir kesime sağlanan ayrıcalık, ona da sağlanmış…
Ve adını tüm dünyaya duyuran o buluşunu gerçekleştirmiş.
Yani, bir anlamda kanserin yayılmasını ve bu sayede de ölümleri engelliyor.
Kan akarken kredi kartı büyüklüğündeki plastik çipteki bir yapışkan madde, kanser hücresi üstündeki bazı proteinleri tanıyor. Böylece hangi hücrelerin kanser hücresi olduğu teşhis edilerek, yayılması engelleniyor.
Kendisiyle alakalı gelen son haberler ise çok daha güzel.
Ulusal Mühendislik Akademisi’nde dünyanın en seçkin araştırma enstitülerinin başkanları ve üst düzey yöneticileri yer alıyor. Teknoloji alanında yaptıkları buluş ve gelişmelerle dünyanın en değerli mühendisleri ve profesyonelleri seçiliyor diyebiliriz bir anlamda.
Ulusal Mucitler Akademisi üyeliği, yenilikçi keşifler ve teknoloji alanlarında olağanüstü katkılar sağlayan seçkin araştırmacılara verilen en üstün unvan.
Umarız ki daha çok güzel haberlerini alırız Sayın Toner,
Başarılarınızın devamı dileğiyle….
ona o imkanlari veren ülkenin gururu .
Vay be bazen diyorum ki biz de de mücevherler varmış. Ah, bide onları Türkiye'de tutup tamamen imkan verebilsek...
İyi ki Türkiye'de kalmamış adamın burnundan getirirlerdi. Ne bu araştırmaları yapabilir ne şuan bulduğu buluşu bulabilirdi. Türkiye'de başarılı bilim adamları yok mu sanki. Ya hapise giriyor ya üniversiteden ilişiği kesiliyor. Bilimadamlarının yaptığı gelişmeleri izleyecek kurum mu kaldı?