Hakikat Kontrolü: 7 Maddede Sosyal Güvenlik Sistemini Kim Batırdı?

1. Sosyal Güvenlik Sistemi Açıkları

Kemal Kılıçdaroğlu 1992 - 1999 yılları arasında 7 yıl süreyle SSK Genel Müdürlüğü görevini yaptı. 7 yıllık bu dönemde Sosyal Güvenlik Sistemi toplam 2 milyar 19 milyon TL açık verdi. 1999 - 2002 yılları arasında sistemin açıkları 14 milyar 854 milyona ulaşırken, 2003 - 2012 yılları arasında sistem toplam 205 milyar 979 milyon TL açık verdi. Yani iddia edildiği gibi Sosyal Güvenlik Sistemi Kemal Kılıçdaroğlu'nun kötü yönetimi sebebiyle açık veriyorsa, mevcut iktidar döneminde açıkların 100 kat artmış olması mevcut yönetimin de Kılıçdaroğlu'na göre 100 kat daha kötü yönettiği anlamına geliyor.

(Kaynak: SGK İstatistik Yıllığı 2012 ve 'Kılıçdaroğlu SSK'yı batağa mı sapladı?')

2. Sosyal Güvenlik Sistemi Nasıl Çalışır?

Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi çok basit olarak şu şekilde işler. Çalışan bir insan çalıştığı müddet içerisinde SSK'ya veya bağlı bulunduğu bir kuruma belirli oranda bir prim öder. Belirli bir sene çalışan insan 'emekli' olarak 'emekli aylığı' alma hakkını kazanır.  Kurum bu şahıslardan elde ettiği gelirlerle emekli olan kişilere ve diğer yükümlü olduğu kişilere karşı maddi yükümlülüğünü yerine getirir. Yani A şahsı X yıl boyunca çalışarak SSK'ya prim öder, SSK da emekli olan B şahsına onun parasıyla ödeme yapar. A şahsı emekli olduğu zaman da bu sefer başka çalışanlardan elde edilen gelirler kendisine ödenir böylelikle sistem kendi kendisini finanse eder. Eğer sistemde yeterli çalışan sayısı yoksa veya emeklilere ödenmesi gereken borçlar, çalışan şahıslardan alınan gelirlerden fazlaysa sistem açık verir.

3. Sistem Nasıl Açık Vermeye Başladı?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın kurucuları arasında olduğu SETA tarafından yayınlanan 'Türkiye'de Sosyal Güvenlik Sistemi: Mevcut Durum, Sorunlar ve Öneriler' raporu sistemin nasıl açık verdiğini şu şekilde anlatmaktadır:

'Modern anlamda ülkemiz sosyal güvenlik sisteminin başlangıcını 1945 olarak kabul edersek, sistemin 65 yıllık bir geçmişi söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, nispeten genç ve yeni sayılan bu sistemin sorunlarının da yüzeysel ve geçici, esasa ilişkin olmayan türden olması beklenirdi. Özellikle Emekli Sandığı için 1950-1970, SSK için 1965- 1980 ve Bağ-Kur için de 1971-1980 döneminde sisteme yapılan prim ödemeleri ile sistemin giderleri arasında sistem gelirleri lehine sürecin işlemesi nedeniyle sistemin en azından finansman sorunları ile kısa sürede karşılaşmaması gerekirdi. Çünkü bu dönemde emekli olanların sayısı az, dolayısıyla giderleri çok küçük bir yekûn tutuyordu.  1950 yılında prim ödeyenler 200 bin kişi, emekli sayısı ise sadece 9 bin kişi görünmektedir. 1975 yılında toplam prim ödeyenler 3.732 bin kişi olup aylık alanların sayısı 635 bin kişi olmuştur. 2005 yılında 11.472 bin prim ödeyenler ve 7.504 bin aylık alanlar vardır. Aylık alanların sayısındaki hızlı artış sonucu sistem 1990’lı yıllarda ciddi finansman açığı ile karşı karşıya kalmıştır.'

4. Sosyal Güvenlik Sistemi Açıklarının Artmasının En Önemli Sebebi: 1991 Değişiklikleri

1990'lı yıllarda Başbakan olan Turgut Özal Emeklilik için kadınlarda 55, erkeklerde 60 yaş şartını getirmişti. Bu değişikliklere sendikalar ve çalışanlar 'mezarda emekli olmak istemiyoruz' diyerek karşı çıktılar. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel de 1991 genel seçimlerinde bu yasaya olan tepki sebebiyle, seçildiği zaman 'mezarda emeklilik adıyla bilinen' yasayı kaldıracağını vaad etti. Seçimi kazandıktan sonra da yasayı değiştirerek '5 bin işgücünü tamamlayan herkes emekli olabilir' diyen yasayı çıkardı. O dönem Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal'ın bu yasayı 2 defa veto etmesine rağmen yasal değişiklikler yapılarak yürürlüğe girdi. 

Bu yasal değişiklikler sebebiyle 5 bin günü dolduranlar emekli olmaya ve Sosyal Güvenlik Sisteminden aylık almaya başladılar. Buna karşın Sosyal Güvenlik Sistemine  aktif olarak katılanların sayısı aynı oranda artmadığı için SSK'nın gelirleri azaldı ancak giderleri arttı. 1992 yılından itibaren Sosyal Güvenlik Sisteminin açık vermesinin en önemli sebebi Demirel Hükümeti tarafından yapılan bu değişiklikti.

5. SGK Açıklarından Kim Sorumlu?

SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde birleştirilmeden önce Türkiye'de Sosyal Güvenlik Sistemi bu üç kurum tarafından yürütülmekteydi. Bu kurumların en kapsayıcı olanı ise SSK'ydı. SSK Genel Müdürlüğü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlıdır. SSK Genel Müdürleri, kanun ve yasal mevzuat çerçevesinde hareket ederek kurumun idaresinden sorumludur. Kurumun işleyişinden birincil derecede siyasi sorumlu olan Bakanlık, ondan sonra da yürütme organının başı olan Başbakanlıktır. Yani herhangi bir SSK Genel Müdürü veya SGK Başkanı'nın kurumu iflas ettirme gibi bir hareket alanı yoktur. İlgili yasal mevzuatı yapacak olan yasama organı, kurumun bu yasal mevzuat çerçevesinde hareket etmesinden mesul olan da hükümettir. Dolayısıyla ne 1992 - 1999 yılları arasındaki açıklardan dönemin SSK Genel Müdürü olan Kemal Kılıçdaroğlu, ne de 2003 - 2014 arasındaki açıklardan dönemin kurum Başkanları sorumlu değildir. Sorumlu olan seçilmiş iktidardır.

6. Sosyal Güvenlik Sistemi Açığı "Zarar" Anlamına Gelir mi?

Normalde zarar bir kuruluşun yükümlülüklerinin gelirlerinden fazla olması anlamına gelir. Buna karşın kamu kurumları kar amacı gütmezler. Onlar kamu tarafından finanse edilen bütçeleriyle halka belirli bir hizmet verirler. Burada zarar ancak yasal mevzuata aykırı hareketlerle ödenek harcanmasıyla ortaya çıkabilir.

Bu açıdan sosyal güvenlik sistemi 'zarar' edemez. Çünkü zarar denilen giderler esasında emekli olarak aylık alma hakkı kazanmış veya sağlık hizmetlerinin görülmesi hakkına sahip kişilere yapılan ödemelerdir. Devlet burada bir kişiye hakkını vermektedir. Bu kişiler de yıllarca prim ödeyerek hak ettikleri bu paralarla kendi geçimlerini sağlamaktadır. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminin zarar etmesinden bahsedilemez, sosyal güvenlik sisteminin kamuya fazla maliyet yüklediğinden bahsedilebilir ki bu durumda ilgili yasal mevzuatı yaparak bu maliyeti aşağı çekecek önlemleri almak da hükümetlerin sorumluluğudur.

7. Sonuç: SSK'yı Kemal Kılıçdaroğlu Batırdı İddiası Gerçek Değildir.

Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi 1950 yılında sosyal güvenlik sisteminden yararlanan toplam nüfusun oranı yüzde 3,9 iken bu oran 1970 yılında yüzde 26,7'e çıkmış, 1980'lerde yüzde 46,9'a ulaşmış, 1990'da yüzde 67,2 iken 5 yıl sonra 12 puanlık bir artışla yüzde 79,4 oranına gelmiştir. 2000 yılı başında sigortalı kapsamının yüzde 82,2 olmasından da görüleceği gibi yapılan düzenlemelerin de etkisiyle sosyal sigorta sisteminin kapsamı gittikçe artmış, yani sosyal güvenlik sistemi daha fazla yükümlüye bakmak için daha fazla gider yapmak zorunda kalmış bu da açıkları arttırmıştır. Sorun bir kişinin 'yöneticilik' sorunu değil, yapısaldır ve bu sorunu düzeltmesi gerekenler de iktidarlardır. Nitekim sorunun bir kişiye bağlı olmadığı 2002 yılından itibaren artık sosyal güvenlik sistemi açıkları ile de gözükmektedir. Bütün bu veriler ışığında söylemek lazım:  SSK'yı Kemal Kılıçdaroğlu batırdı iddiası hiçbir gerçeklik taşımamaktadır!

Popüler İçerikler

10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''