Sevilen şarkıcı Hakan Altun’un birçok şarkısı bizi alıp uzaklara götürüyor. Ama içlerinden biri var ki, dinledikçe içimizi burkuyor: Hani Bekleyecektin… Meğer bu şarkı, Altun’un askerlik yıllarında yaşadığı gerçek bir hayal kırıklığının eseriymiş. Üstelik iddialara göre o dönemki sevgilisi de oldukça ünlüymüş! Gözyaşlarıyla yazılan bu parçanın hikayesi düşündüğünüzden çok daha hüzünlü.
Gelin birlikte bakalım…
Hüzünlü parçaların adamı desek abartmış olmayız heralde. Şarkılarıyla kalbimize dokunan, romantik müziğin tartışmasız ustalarından biri kendisi. Sesindeki hüzün, sözlerindeki sitem hepimizi bir yerden yakalıyor. Onun şarkıları sadece notalardan ibaret değil, gerçek hikayelerin izlerini taşıyor.
Hakan Altun şarkılarının çoğunda aşk var ama öyle çiçekli böcekli aşklar değil; acısıyla, özlemiyle, yarasıyla gelen aşklar… Belki bu yüzden hepimizin bir dönem diline dolanmış şarkıları var. Çünkü onun anlattığı duygular sahici.
“Hani Bekleyecektin” de işte tam bu yüzden yıllardır ilk dinlenen “ayrılık” şarkılarından biri.
“Hani bekleyecektin bir ömür boyu,
Hani hiç gitmeyecektin, hani hep benim olacaktın?”
Bu dizeleri kim bir gece vakti gözleri dolmadan dinledi ki? Ama hikayesini öğrendiğinizde şarkı bambaşka bir anlam kazanıyor.
Yıl 1998… Hakan Altun askerliğini Ankara Etimesgut’ta yapıyor. O dönem cep telefonu yok tabii. Ankesörlü telefondan aramak için tam 17 gün sıra bekliyor. Ailesinden sonra da biricik sevgilisinin sesini duymak istiyor. İçinde umut, heyecan, belki de hasret…
Ve telefonun ucundan gelen cevap:
“Şu an müsait değilim, sonra arar mısın?”
Anlattığına göre o 60 saniyelik reddediliş, kalbinde derin bir iz bırakıyor.
“Ben onunla konuşmak için 17 gün bekledim, o bana 60 saniyesini ayırmadı.”
İşte bu sözlerle oturuyor bir köşeye ve gözyaşlarıyla “Hani Bekleyecektin”i yazıyor. O andaki duygular, o bekleyiş, o hayal kırıklığı şarkının her satırına işliyor.
Bu hikayeyi Hakan Altun, yıllar sonra programında ilk kez açıkça anlatıyor. Ancak o dönemki sevgilisinin kim olduğuna dair bir detay vermiyor. Magazin kulisleri ise boş durmuyor: İddialara göre bahsi geçen kişi, aynı dönemde oyuncu ve yazar olarak popüler olan İclal Aydın. Tabii bu iddiayla ilgili açıklama gelmedi hiçbir zaman.
Ve bize de her dinlediğimizde o 17 günü ve o 60 saniyeyi tekrar hissetmek kalıyor.
Hikayeyi değil de rakı sofrasında derin sessizlik olunca aniden ortaya çıkan nadide şarkıdır. 17 gün ne ki, günde 17 bin kişi o şarkıyı söylüyor. Ah be İclal iyi mi ettin kötü mü bilemedik.
Bu hikayeyi herkesin bildiğini düşünüyordum. Bir de; bu olayda yıllar önce, daha gençliklerinde, Beyazıt Öztürk ve Íclal Aydın Ankara Yenimahalle de otururken, Beyaz, Íclal'e aşıkmış. Alın bu bilgiyi ne yaparsanız yapın 😄
Verdi'nin Rigoletto operasındaki "La donna e mobile" ile başlayan aryada kadınların bu yönü anlatılıyor. Hoş bir arya, klasik sanatlarla haşır neşir olmasanız bile dinlemenizi öneririm. Yüzyıllar geçiyor ama erkeklerin ters köşede bırakılma hikayeleri bitmiyor...