Bildirici yazısının devamında şu ifadeli kullandı:
Habertürk’ten Nagehan Alçı da savaş alanında gazetecilik çizgisinden uzaklaşmanın başka bir örneği. Ukrayna’da eski Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile konuşurken askeri mont giydi. Eleştirilince de “o sırada üşüdüğü için askeri montu giydiğini ama onunla dolaşmadığını” söyledi. “Gazeteci işgal karşısında tarafsız olamaz” diye de ekledi.
Nagehan Alçı’nın bu yaklaşımına hak vermek mümkün değil. Elbette gazeteci haksızlıklara karşı çıkar, insan yaşamını savunur; her zaman barıştan yana olur. Ama insanı ve barışı savunmanın yolu savaşta taraf tutmak değil, tam tersine saf tutmamaktan geçer. Gazeteci, “savaşın savaşmayan tarafı” olduğu takdirde insana ve barışa katkıda bulunabilir.
Zaten gazetecilerin, savaş alanında üzerinde “Press” yazılı kask ve yelek giymelerinin nedeni savaşan taraflardan kolayca ayırt edilebilmektir. Ama askeri üniforma giymek, eline silah almak, taraflardan birinin sembollerini üzerinde taşımak gazeteciyi “savaşan taraf” konumuna sokar.
Nagehan Alçı da -15 dakika için bile olsa- Ukraynalı sivil savaşçıların sarı bantlı montunu giyerek o savaşçılardan birinin kimliğine büründü. Üniformalı fotoğrafı yazısında yayımlayarak da kendisini indirgediği pozisyonu okur ve izleyicilerin yanı sıra tüm taraflara ilan etti.
Hatırlarsınız, Bosna’da da Türkiye gazetesi muhabiri Yusuf Sancak, tüfeği eline alıp poz vermiş, sonra da “Cephede bir Sırp vurdum” diye yazma ayıbını işlemişti. Buket Aydın da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye harekâtını izlerken askeri kamuflaj pantolon ile yayın yapmıştı.
Bu tür militanca davranışlar ve askeri sembollerle savaş alanında pozisyon almak, gazeteciyi silahlı güçlerin parçası haline getirir. Haberlerinin, söyleşilerinin nesnelliği ve güvenilirliği kalmaz. Daha önemlisi savaş alanındaki diğer gazetecilerin yaşamını da tehlikeye atar…
Kamuflaja ne gerek var, bukalemun gibi zaten.