Günün Fotoğrafı

Zekice yağmurdan korunan yavru orangutan

Orangutan, Primates (primatlar) takımının Hominidae (büyük insansı maymunlar) familyasına dahil olan bir cinstir. 'Orangutan' adının kökeni, Malezya ve Endonezya dillerine özgü olan ve 'orman adamı' anlamına gelen 'orang hutan' ifadesidir. Uzun kolları ve kırmızımsı kahverengi kılları ile dikkat çeken orangutanlar, büyük insansı maymunların ağaçta en çok yaşayanıdır. Bu canlılar, zamanlarının neredeyse tamamını Borneo ve Sumatra'nın yağmur ormanlarındaki ağaçların üstünde geçirirler ve her gece ağaçlarda yeni yuvalar yaparlar. Erişkin erkeklerin boyu ortalama 1.4 metredir ve ağırlıkları ise 82 kilograma kadar çıkabilir. 

Orangutanlar, insan-dışı primatlar arasında taklit, dolayısıyla öğrenme yeteneği en üst düzey olan hayvanlardan birisidir. Fotoğrafta da gördüğümüz gibi yavru orangutan kendini yağmurdan korumak için genişçe bir yaprağı şemsiye gibi kullanıyor.

Fotoğraf: Andrew Suryono

Çölde bir vaha, Huacachina Köyü

Huacachina, Peru'nun güneybatısındaki Ica bölgesinde bulunan bir köydür. Ica ilçesi sınırları içindedir ve nüfusu 115'tir.

Huacachina, çölde küçük doğal bir göl etrafında kurulmuş ve bu göl sayesinde hayatta kalan şirin bir köy olmasının yanında şirin görüntüsüyle de turist çekmektedir.

Mekong Deltası'nda nilüfer zamanı

Vietnam'ın Mekong Deltası'nda her yıl suların yükselmesiyle birlikte pirinç tarlaları nilüferle kaplanır. Yerel halk tarafından toplanan nilüferlerin, geleneksel bir yemek olarak salatası ve ekşi çorbası yapılıp balığın yanında tüketilir. 

Fotoğraf:  Nhiem Hoang

Nadir görülen Beyaz Alageyik

Alageyiklerin nadir bulunan bir alt türü olan beyaz alageyik Almanya'da bir ormanda görüntülenmiş. Bu harika karenin sahibi Georg May bu fotoğrafla 2015 Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri yarışmasına da katılmış.

Trabzon - Uzungöl

Uzungöl, Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı turistik bir beldedir. Sık ormanları ve doğal güzelliği ile iç ve dış turistleri cezbetmektedir. Adını kıyısında bulunduğu gölden alır. Bu göl yamaçlardan düşen kayaların, Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuştur.

Türkiye'nin yağmur ormanlarının bulunduğu, Soğanlı ve Kaçkar Sıradağları'nın birleşim yerinde bulunmaktadır. Bu bölge aynı zamanda yerkürenin ılıman bölgede bulunan en yaşlı ormanlarına evsahipliği yapmaktadır. Bol yağış ve nisbi ılıman iklimi sayesinde yılın her mevsimide yeşildir. Demirkapı ve Soğanlı dağlarında tesbit edilmiş 60'tan fazla endemik bitki bulunmaktadır. Yabanıl hayvan hayatı açısından da zengin bir çevre içerir. Bu hayvanlardan, bozayı, karaca, vaşak, dağkeçisi türleri bulunmaktadır.Uzungöl Doğal Sit Alanı, Özel Koruma Çevresi ve Tabiat Parkı gibi koruma statülerine sahiptir.

Fotoğraf: Şaban Kama

Yellowstone Ulusal Parkı'nda geçiş üstünlüğü bizonların...

Yellowstone Ulusal Parkı, ABD'nin Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinde yer alan ulusal parkı. 1 Mart 1872'de Devlet Başkanı Ulysses S. Grant'ın imzasıyla ABD'nin ve dünyanın ilk ulusal parkı olmuştur. Yellowstone Ulusal Parkı'nın büyüklüğü yaklaşık olarak 8987 km²'dir. Amerika'nın Idaho, Wyoming ve Montana eyaletlerinin kesiştiği yerde bulunur. Büyük bir kısmı (%96) Wyoming'de olmakla birlikte %3'ü Montana ve %1 i ldaho eyaletine kadar uzanmaktadır. Özellikle içinde bulunan çok büyük gayzerleri ile tanınır. Dünyadaki sıcak su kaynaklarının yarısı burada bulunur ve sayıları 10000'i aşmaktadır. Yellowstone da 300 den fazla gayser, 290 dan fazla da irili ufaklı şelale bulunmaktadır. 

Fotoğrafta görüldüğü gibi, sınırlı bölgelerde de olsa doğanın insanlara karşı üstünlük kurması geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.

Fotoğraf: Cameron Patrick

Büyüleyici mavi ışıklarıyla Osaka...

17,220,000 nüfusuyla Japonya'nın 2., dünyanın 9. metropolü olan Osaka'nın gece ne denli büyüleyici göründüğünü anlatan harika bir fotoğraf...

Fotoğraf: Yoshihiko Wada

Soğuk havanın tadını çıkaran Kutup Tilkisi

Kutup tilkisi (Vulpes lagaopus veya Alopex lagopus), köpekgiller (Canidae) familyasına dahil Alopex cinsi içinde yer alan tek tür olup, arktik bölgelere özgü küçük bir tilkidir.

Bu tilkinin kürkü kışın beyaz, yazın koyu kahverengidir. Göz kamaştırıcı kürkü için avcılar tarafından rağbet görür. Kutup tilkisi uzun, bol tüylü ve dolgun kuyruğunu şiddetli soğuklarda bir atkı ya da yorgan gibi kullanır. Koku alma yetisi çok gelişmiştir. Hızlı bir koşucu, iyi bir yüzücüdür, Kuzey Kutbu'nda kış başlangıcında, mart-nisan aylarında doğru kutup tilkisi çifti gelecekteki yavruları için barınak hazırlarlar. Aslında bu barınaklar kuşaktan kuşağa miras kalır. Bazılarının 300 yıl kadar kullanıldığı saptanmıştır.

Kutup tilkisi köpekgiller arasında bir kerede en fazla yavru dünyaya getirendir. Yavru sayısı ortalama 11, bazen de 22'ye kadar çıktığı olur. Erkek tilki avlanıp yiyecekleri (küçük kemirgenler, kuşlar, bazı meyveler, leşler) yuvaya taşırken, dişi yavrularıyla ilgilenir. Yavrular aşağı yukarı 4 aylıkken yuvadan ayrılırlar. Bu süre içinde çift birlikte yaşarlar. Kutup tilkisinin insanlardan başka başlıca düşmanları vaşak ve kutup ayısıdır.

Fotoğraf: Morten Hilmer

Palm Cumeyra üzerinde skydiving

Palm Cumeyra Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai'de Basra Körfezi içinde oluşturulan, HHCP Architects tarafından tasarlanan ve geliştirilen yapay takımadalardan birisidir. 

Palm Cumeyra palmiye ağacı şeklindedir. Cumeyra kıyısından bir köprü üzerinden geçilerek ulaşılan bir gövde üzerinden her iki yana dağılan her iki yanda 8 adet olmak üzere toplam onaltı adet kolu bulunan bir palmiye ağacı görünümünde olup etrafı hilal şeklinde bir dalgakıran ile çevrilidir. Ada, 5'e 5 km. olup 800 adet futbol sahasından daha geniştir. Ada, anakaraya 300 m uzunluğunda bir köprü ile, hilal ise gövdeye bir deniz altı tüneli ile bağlanır. Ada, Dubai kıyı şeridi uzunluğunu iki misline yükseltmiştir. Aşağıda bu denli güzel bir manzara varken skydiving keyfi katlanıyor olsa gerek...

Fotoğraf: Daniel Jacobs

Düşmana teslim olmamak için topluca intihar eden şehir Ksantos...

Fethiye-Kaş karayolu üzerinde Fethiye'ye 46 km. uzaklıktaki Kınık Köyü'nde yer alır. Şehir, Ksantos nehri (bugün Esen Çayı) kenarındaki ovaya hakim iki tepe üzerinde kurulmuştur. İlki Esen Çayı'nın kenarından sarpça bir kayalık seklinde yükselen surla çevrili Likya akropolü; ikincisi ise kuzeydeki daha yüksek ve geniş olan Roma akropolüdür.

Ksantos kenti, birçok önemli özelliklerinin yanında tarihi en çok acılarla dolu kent olarak bilinir. Tarihçiler, kentin birçok kez yerle bir olduğunu veya yandığını fakat yeni şehrin küller arasından yeniden yeşerdigini yazarlar. 

Likya'nın başkenti olan Ksantos'un adı, Likya yazısı ile yazılmış kitabelerde ARNNA olarak geçer. Homeros, Sarpedon yönetimindeki  Ksantos'luların Troya savaşlarına katıldıklarını yazar ki bu olay şehrin en eski yazılı tarihine işaret eder. Şehir, M.Ö. 546'da Pers kumandanı Harpagos tarafından kuşatılır.  Ksantos'luların kahramanca karşı koyup direnmelerine rağmen çaresiz duruma düştüklerinde, kadın ve çocuklarını öldürüp şehri ateşe vererek insansız ve harap bir şehri Harpagos'a bırakırlar, bu toplu intihardan o sırada şehirde bulunmayan 80 aile kurtulur ki şehirlerini yeni gelen göçmenlerle yeniden kurarlar.

Fotoğraf: İbrahim Barun

Havana sokaklarındaki nostaljik arabalar...

Küba'ya 54 yıldır uygulanan ambargo sonucunda Havana sokaklarında hala antika diyebileceğimiz araçları görmek mümkün. 

Fotoğraf: Coco Moni

Rize Ayder Yaylası

Ayder,  1300'lü yıllarda Halalılar tarafından kurulmuştur. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yer alan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir yayladır.

Ayder hiçbir zaman yayla olarak kullanılmamıştır, Ayder'i Halalılar dinlenme amaçlı kullanmışlardır. Halalılar, Hala Köyünden yaylalarına (Kavrun, Ceymakçur, Paákçur) göç ederken Ayder'de kaplıcada dinlenirlerdi. Kaplıcanın geçmişi 1700'lü yılları bulunmaktadır.

Başlangıçta Halalılar'ın yazın çayır biçerek, büyükbaş hayvanlarının kışlık ot ihtiyacını sağlamak amacıyla kullanılmaktayken, turizm merkezi olmasıyla bu vasfını büyük ölçüde kaybetmiş pansiyonculuk ve gelen turistlere hitap eden hediyelik eşya mağazaları temel geçim kaynağı haline gelmiştir.

Fotoğraf: Soner Eker

Iguazú Şelalesi

Iguazú Şelalesi 1.320 km uzunluğunda, Güney Amerika'da bulunan  bir nehirdir. İsmi Yguazu kelimesinden (Guarani dilinde Büyük su) gelir.

İki farklı nehrin (Irai ve Atuba) Curitiba şehri yakınlarında birleşmesinden oluşur. Parana nehrine dökülmeden önceki son kilometrelerinde Arjantin (Misiones eyaleti) 80% ile Brezilya (Parana eyaleti) 20% arasında sınır oluşturur.

Parana Nehri'ne döküldüğü yerin yakınlarında, Brezilya tarafında Foz do Iguaçu, Arjantin tarafında ise Puerto Iguazú şehirleri bulunur. İki şehir de nehri geçen bir köprü ile birbirlerine bağlıdır.

Iguazú Şelalesi'nin en ünlü özelliği, nehrin döküldüğü yerin birkaç kilometre öncesindeki şelaleleridir. Şelaleler de aynı şekilde tam sınırda bulunur. Büyük kısmı, görkemli 'Şeytan Gırtlağı''na geçiş imkanının da bulunduğu Arjantin kısmındadır. Ama insan, şelalelerin etkisini Brezilya tarafından daha iyi hisseder. Toplam genişliği 2700 m olan Iguazú Şelaleleri'nde, ortalama 1.700 m³/s, uzun yağışlardan sonra ise 7.000 m³/s su, iki basamak halinde 75 metreden dökülür.

Bu doğa güzelliğini, Álvar Núñez Cabeza de Vaca 1542 yılında keşfetmiştir. Eleanor Roosevelt bu nefes kesici doğa mucizesine baktığında, ağzından şu iki kelime dökülmüş: 'Poor Niagara' (zavallı Niagara)

Her iki tarafı da kapsayan milli park 1984 yılında UNESCO tarafından 'Dünya mirası' listesine alınmıştır. Turizm sebebi ile lokal anlamda çok önemli bir ekonomik rol oynar.

Iguazú Şelalesi Dünyanın 7 Doğa Harikası geçici listesine girdi. Merkezi Cenevre’de bulunan İsviçreli vakıf New7Wonders tarafından düzenlenen dünya çapındaki anket sonucunda ilk 7'de yer aldı.

Londra'nın en önemli simgesi '' Big Ben ''

Big Ben, Londra'da Westminster Sarayı'nın yanında bulunan ünlü saat kulesidir. Dünyanın en büyük ikinci dört taraflı saatidir.

Kule, eski Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834'de bir yangın ile tahrip olmasından sonra Charles Barry'nin yeni saray tasarımının bir parçası olarak dikildi. Big Ben Victoria Gotik stilinde yapılmıştır ve 96.3 metre yüksekliğindedir.

'Big Ben' aslında saat kulesinin çanının adıdır, ancak halk tarafından tüm yapıyı belirtmek için kullanılır olmuştur. Üzerinde bulunan saatin ağırlığı 5,5 ton, çanın ağırlığı ise 13,5 tondur ve çan çaldığı zaman sesi 14 km. uzak mesafeden duyulabilir.

2000 kişi üzerinde uygulanan bir anket Big Ben'in Birleşik Krallık'ın en önemli simgesi olduğunu saptamıştır.

Fotoğraf: Vikas Kaushik

Lofoten Adaları üzerinde büyüleyici kuzey ışıkları...

Kutup ışıkları veya Aurora Borealis, Kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, dünyanın manyetik alanı ile Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalardır. 

Aurora kelimesi Roma Şafak Tanrıçası’nın isminden gelmektedir. Boreas’da Yunanca'da kuzey rüzgarına Pierre Gassendi tarafından 1621'de verilen isimdir. Cree (kri) halkı bu ilginç olaya Ruhların Dansı adını vermişlerdir. Avrupa'da orta çağlarda auroraların Tanrıdan işaretler olduğuna da inanılırmış. 

Bu harika görüntüyü fotoğraflayan Pawel Kucharski'ye sonsuz teşekkürler.

Özgürlüğün tadını çıkaran mutlu yunuslar

Dünyanın çeşitli yerlerindeki su parklarında gülen yüzlerinin aksine türlü acılar çeken yunuslar bu sefer doğal ortamlarında özgürlüğün tadını çıkarıyorlar.

Kayseri'nin simgesi; Erciyes Dağı

Erciyes Dağı, 3.917 m. yüksekliği, bulutları delen zirvesi, tepesinden eksik olmayan karı ile Kayseri’nin sembolüdür.

Sönmüş bir “küme volkan” olan dağdaki volkanik patlamaların 30 milyon yıl önce başladığı, Erciyes'ten çıkan küllerin rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınarak, Hasan Dağı ile birlikte, Kapadokya bölgesindeki peri bacalarını oluşturduğu düşünülmektedir. Yüksek kısımları her mevsim karla kaplı olan Erciyes’in kuzeyinde bir kilometre uzunluğunda dağ buzulu vardır. Ayrıca dağın doruğunda bulunan, Bizans rahiplerinin inzivaya çekildiği mağaralar, kötü hava şartlarında dağcılar için sığınak olmaktadır.

Dağcılık ve kış sporlarında Türkiye’nin belli başlı merkezlerinden olan Erciyes, Kayseri’nin 30 km. güneyinde yer alır. Erciyes kayak pisti dünyanın en iyi kayak pistlerindendir.

Fotoğraf: Murat Atçı

Kristal Turkuaz Gölü'nde sonbahar...

Turistlerin ve fotoğrafçıların Çin'de en çok uğradıkları mekanlardan birisi olan Kristal Turkuaz Gölü, Jiuzhaigou Milli Parkı içerisinde bulunuyor. Özellikle sonbahar aylarında bu görsel şölen daha da büyüleyici oluyor. 

Fotoğraf: Stefan Gan

Gün batımında lavanta tarlası...

Fransa'nın güneydoğusunda bulunan Provence, dünyaca ünlü bir lavanta yetiştirme bölgesidir. Harika kokular eşliğinde ve tam da gün batımında bu fotoğrafı çeken Vincent Brassine'nin yerinde olmak isterdim.

Sümela Manastırı

Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alır.  Deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Yunan Ortodoks manastır ve kilise kompleksinin tam adı 'Panagia Sumela' veya 'Theotokos Sumela'dır.

Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atinalı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine  birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır.  Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Aleksios'un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır.

14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Yavuz Sultan Selim'in Trabzon’daki şehzadeliği sırasında buraya iki büyük şamdan hediye ettiği bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmed, II. Murat, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır.

Fotoğraf: Mustafa Tayar

Efes Celsus Kütüphanesi

Efes, Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın on iki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına kadar dayanıyor. 

Bu fotoğrafta gördüğümüz ise Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan Celsus Kütüphanesidir. Hem kütüphane, hem de anıt mezar görevini üstlenmiştir. 106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına anıt mezar olarak yaptırmıştır. Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir.

Fotoğraf: fastidea

Yanan evden kurtarılan hamstera oksijen veren itfaiyeci...

Washington'da bir ailenin yaşadığı karavanda çıkan yangından kurtarılan hamsterlara itfaiye tarafından oksijen veriliyor. Dünyada iyiliğin hala var olduğunun güzel bir örneği...

Montreal gökdelenlerinin ardından sızan gün ışığı...

Quebec eyâletinin en büyük, Kanada'nın ise ikinci büyük kenti olan Montreal Paris'in ardından dünyanın Fransızca konuşan en büyük ikinci kentidir. Kent merkezinin nüfusu 1,9 milyon olmakla birlikte, Montreal Metropolitan Bölgesinin (Communauté métropolitaine de Montréal) nüfusu, 2011 yılı itibariyle 3,824,221'dir. Güzel manzarası ve yüksek gökdelenlerinin dışında bu kent sinema, müzik gibi kültürel aktiviteleri ve festivalleri ile dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.

Fotoğraf: Alex Rykov

Büyüleyici İnka antik kenti Machu Picchu...

Machu Picchu bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehridir. 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.

And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olup Peru'nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnkalı bir hükümdar olan Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200'den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır.

Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından sadece tahminler yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan bölümleri, Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Wayna Picchu) yükselir.

Fotoğraf: Xavier Cohen

Büyüleyici bir cami tavanı süslemesi...

Erbil'de bulunan Celil Hayat Camii tavan süslemesi konusunda tüm dünyaya örnek olacak büyüleyici bir güzelliğe sahip. Bu mükemmel görüntünün oluşması için harcanan emek ve özveri gerçekten takdire şayan. 

Fotoğraf: Karam Al Snjarae

Ürdün'ün saklı hazinesi Petra Antik Kenti...

Petra Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan bir antik kenttir. MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmıştır. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. M.S. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuştur. Petra'nın ilk yapım amacı tarihçiler tarafından bulunamamıştı. Ancak yapılan son araştırmalarda Petra'daki El-Khazneh'nin (El-Hazne) altında gizli gömülü bir bölüm olduğu ve bu bölümün kral mezarları olduğu araştırmalar sonucunda kesinleşmiştir. 

Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev, gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmıştır. El-Hazneve Roma döneminde yapılan amfitiyatro en bilinen yapılardır.

Kumtaşından oluşan kaya bloklarına oyulmuş, tapınaklar, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyeflerden oluşmaktadır. Yaklaşık 100 kilometre kare alana yayılmaktadır.

Petra Antik Kenti tarih sahnesinden silinmesinden yaklaşık 1000 yıl sonra İsviçreli maceraperest ve gezgin Johann Burckhardt tarafından 1812 yılında yeniden keşfedilmiştir. Johann Burckhardt şehri keşfettikten sonra Batı dünyası Petra Antik Kentinden haberdar olmuş ve Petra o dönemden itibaren turistler için bir cazibe merkezi haline gelmiştir.

Şehir 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine alınmış ve muhteşem yapıları ve iyi korunmuş antik binaları ile 2007 yılında oluşturulan Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinde kendine yer bulabilmiştir.

Fotoğraf: Boom Chuthai

İsveç'te soğuğa yenik düşen teleferikler...

Bu muhteşem manzara İsveç'in orta bölgelerinde bulunan Jämtland iline bağlı Åreskutan Dağı'nda fotoğraflanmıştır. Deniz seviyesinden 1420 metre yüksekte olan bu dağ İsveç'in en büyük kayak merkezlerini de bünyesinde barındırmaktadır. 2007 yılında Uluslararası Kayak Federasyonu  Alp Dünya Kayak Şampiyonası burada düzenlenmiştir. 

Fotoğraf: Anders Carlsson

Dünyanın en hızlı büyüyen kentlerinden Shenzen...

Şehir dünyanın en hızlı büyüyen yerleşkelerinin başında gelmektedir. 1979'da şehrin mevkinde küçük bir kot yerleşkesi bulunmaktaydı, Çin ekonomisinin liberalleşmesi sonucu uygulanmaya başlanan 'Özel Ekonomik Bölge' politikasının ilk örneği olan Shenzen, yabancı yatırımcıların yatırımları sayesinde hızla büyümüştür. Günümüzde dünyanın en kalabalık 15. şehridir. 12 milyon civarında nüfusa sahiptir.

2007'de, kenti Hong Kong'a bağlayan bir köprü yapıldı. Bu bağlantı hem ekonomi hem de yaşama şartlarını olumlu yönde değiştirdi.

Şehirde, en yüksekleri Kingkey Finance Tower (439 m), Seg Plaza (356 m) ve Hua Qiang Bei (292 m) olmak üzere toplamda 200 metrenin üzerinde 23 kadar gökdelen vardır.

Shenzhen ve çevresi, 1986 ile 1996 yılları arasında, dağlık ve ormanlık araziden yoğun bir kente dönüşmüştür. Shenzhen limanı dünyanın en işlek limanlarındandır.

Fotoğraf: Yat Lee

Akdamar Adası ve karşısındaki karlı tepeler

Akdamar Adası'ndaki Surp Haç Kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve İncil'den alınma sahnelerle bezenmiştir.

Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde, batısındaki jamadun (cemaat evi) 1793 tarihinde, güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise tarihi bilinmemektedir.

Onyıllar boyunca bakımsız olarak kalan kilise 2005-2007 döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde 1.5 milyon dolar harcanarak restore edilmiştir.

Fotoğraf: thracian59

Bow Gölü'nde gün batımı

Banff Ulusal Parkı Canadian Rockies'de 1885'te kurulan, Kanada'nın en eski ulusal parkıdır. Park, Alberta eyaletindeki Calgary'nin 110 km batısında yer alır. 6.641 km2'lik bir alanı kapsar. Fotoğrafta gördüğümüz göl ise bu parkta bulunan Bow Gölü'dür. Bu mükemmel atmosferi bize yansıtan fotoğrafçı Callum Snape'e teşekkür ediyoruz.

Rusya'nın Avrupa'ya açılan kapısı St. Petersburg

Sankt-Peterburg, Moskova'nın 715 km kuzeybatısında bulunan, Rusya'nın 2., Avrupa'nın 4. büyük şehridir. Baltık Denizi kıyısında Neva Nehri üzerindeki 42 ada üzerine yayılmıştır. Çar I. Petro tarafından 16 Mayıs 1703'te Rus Çarlığı'nın Avrupa'ya açılan kapısı olması amacıyla kurulan şehir, 200 yıl Rus Çarlığı'nın başkentliğini yapmış ve (1914–1924) yılları arasında yani Rus İç Savaşı sırasında Petrograd, (1924–1991) yılları arasında yani Sovyetler Birliği döneminde Leningrad olarak anılmıştır. 1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından başa gelen yeni yönetim şehrin ismini yeniden Sankt-Peterburg olarak değiştirmiştir.

Bir Doğu şehri sayılan Moskova'nın aksine Sankt-Peterburg, 5 milyonluk nüfusuyla daha Avrupai'dir ve kuruluş amacı olan 'Avrupa'ya açılan kapı' olma amacını gerçekleştirmiştir. Geniş bulvarları, dingin suları, köprüleri ve çarlık mimarisinin bazı örnekleri, şehrin Kuzey'in Venedik'i olarak anılmasına sebep olmuştur. Şehirdeki ünlü Hermitage Müzesi çarların geniş özel sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapar ve dünyanın en büyük müzelerinden biridir. Ayrıca Dostoyevski, Puşkin, Anna Akhmatova ve Rimsky-Korsakov'un evleri de müze olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca Dostoyevski'nin romanları Suç ve Ceza, Ezilenler ve Beyaz Geceler de bu şehirde geçer.

Fotoğraf: Ivan Smelov

Sisli bir sonbahar sabahında Güney Moravia Ormanı...

Çek Cumhuriyeti'nde bulunan Güney Moravia Ormanı'na sonbahar gelmiş. Ağaçların arasındaki patika sisten dolayı belli belirsiz görünüyor. Hazan mevsiminin tüm duygusallığını hissettiren bu harika fotoğraf için Janek Sedlar'a teşekkür ederiz.

Dönemin en zeki insanları aynı karede...

Belki de dünyanın en ünlü insanlarını bir araya getiren konferansın hatıra fotoğrafına bakıyoruz. 1927 yılında düzenlenen 5. Solvay Konferansı'nın konusu ' elektron ve fotonlar ' olarak belirlenmişti. Bu konferansa katılan isimlerin en önde gelenleri ise Albert Einstein, Niels Bohr ve Mary Curie. Bu fotoğrafın bir diğer özelliği ise bu karedeki 29 kişinin 17'sinin Nobel Ödüllü olması.

Bu fotoğraftakilerin tam listesi soldan sağa; 

Yukarı sıra: Auguste Piccard, Emile Henriot, Paul Ehrenfest, Edouard Herzen, Theophile de Donder'in, Erwin Schrödinger, JE Verschaffelt, Wolfgang Pauli, Werner Heisenberg, Ralph Fowler, Léon Brillouin

Orta sıra:  Peter Debye, Martin Knudsen, William Lawrence Bragg, Hendrik Anthony Kramers, Paul Dirac, Arthur Compton, Louis de Broglie, Max Born, Niels Bohr

Alt sıra: Irving Langmuir, Max Planck, Marie Curie, Hendrik Lorentz, Albert Einstein, Paul Langevin, Charles-Eugène Guye, TO Wilson, Owen Richardson

Fotoğraf:  Benjamin Couprie

Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üslûplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir. Sultan Abdülmecit’in mimarı Karabet Balyan’ın eseridir. Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu. Ancak esas saray Topkapı, Dolmabahçe Sarayının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı 3 katlı, simetrik planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Denizden 600 metrelik bir rıhtımı, kara tarafında ise birisi çok süslü 2 abidevi kapısı vardır. Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan tören ve balo salonu yer alır.

Sarayın giriş tarafı Sultanın kabul ve görüşmeleri, tören salonunun diğer tarafındaki kanat ise harem bölümü olarak kullanılmıştı. İç dekorasyonu, mobilyaları, ipek halı ve perdeleri ve diğer tüm eşyası eksiksiz olarak, orijinaldeki gibi günümüze gelmiştir. Dolmabahçe Sarayı mevcut hiçbir sarayda bulunmayan bir zenginlik ve ihtişama sahiptir. Duvar ve tavanlar devrin Avrupalı sanatkârlarının resimleri ve tonlarca ağırlığında altın süslemeleri ile dekore edilmiştir. Önemli oda ve salonlarda her şey aynı renk tonuna sahiptir. Bütün zeminler birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplıdır. 

Fotoğraf: Enver Karanfil

Selam sevgili dostum...

Sabahın erken saatlerinde birbirinden can yakın iki dostun selamlaşması...

İçimizi ısıtan bu fotoğraf için Hannah Meinhardt'a teşekkür ediyoruz.

Paskalya Adası'ndaki dev heykeller

Moailer, Büyük Okyanus'ta, Şili'nin 3600 km batısındaki Paskalya Adası'nda yapılan yekpare taş figürlerdir. Heykellerin dinsel anlamı tam olarak bilinmemekte, iskelet biçiminde yaşadığına inanılan ataları temsil ettikleri sanılmaktadır. Erkek figürler 'Moai Kavakava', dişi figürler de 'Moai Pæpæ' adıyla anılır. Moai bazen bereket törenlerinde, ama genellikle hasat kutlamalarında kullanılır. İlk toplanan ürünler çevrelerine yığılırdı. Heykellerin en büyüğü 20,65 m boyundadır.

Fotoğraf: Sam Dobson

İstanbul'un incisi Galata Kulesi...

Kule 1349'da Cenovalılarca Galata'yı çevreleyen surların başkulesi olarak inşa edilmiştir. Yapılışı hakkında çeşitli söylentiler vardır. Başlangıçta İsa Kulesi olarak adlandırılan kule, Osmanlılar döneminde zindan ve gözlemevi olarak kullanılmıştır. Yangın ve fırtınalardan sonra sık sık restore edilen bina, son olarak 1964'de onarım görmüş ve 1967'de yeniden kullanıma açmıştır. Galata semti, her gün yeniden keşfedilmeyi, yapraklarının daha sık karıştırılmasını bekleyen bir tarih kitabı gibidir.

 Haliç’in, tarihi İstanbul’un, Boğaziçi girişinin ve Asya yakasının benzersiz manzarası en muhteşem şekilde Galata Kulesinden görülür. Limanı ve şehri gözetlemek gayesi ile kurulan kule değişik amaçlarda asırlarca kullanıldıktan sonra, günümüzde de orijinaldeki gibi, manzarayı seyretme işi görmektedir. Asansör ile çıkılan kulenin üst iki katı restoran ve gece kulübü olarak organize edilmiştir. 

Fotoğraf: Arda & Cansu Erlik

İzlanda'nın büyülü topraklarında gün batımı

İzlanda'nın zorlu yer şekilleri ve volkanik topraklarının üzerinde doğan güneş ışığı...  Max Rive tarafından fotoğraflanan bu eşsiz manzara günün fotoğrafı olmayı hak ediyor.

Rengarenk bir İstanbul akşamında Kız Kulesi...

Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. MÖ 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile birleştiği yerde küçük bir ada üzerinde kurulmuştur. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder:

“ Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam 80 (seksen) arşındır. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan yerde kapısı vardır. ”

Bugün görülen kulenin temelleri ve alt katın önemli kısımları II. Mehmed devri yapısıdır. Kulenin etrafındaki sahanlık geniş kaplanmıştır. Üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren Sultan II. Mahmud'un, Hattat Rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. Kulenin Eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.

İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev yüklenmiştir. 

Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine (o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içine bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.

Antik Çağ'da Arkla(küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da 'Tour de Leandros' (Leandros'un kulesi) ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.

Fotoğraf: Melih Polat

Başarılı avının haklı gururunu yaşayan deniz papağanı...

İzlanda'da çekilen bu fotoğrafta başarılı bir avdan dönen deniz papağanını görüyoruz. Bir kerede 20'den fazla balık yakalayabilen deniz papağanı yavrularını doyurabilmek için bir günde en az 8 kez bu şekilde avlanmak zorunda.  

Fotoğraf: Peter Allinson

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan çekilmiş volkanik patlama görüntüsü

NASA, Kuril Adaları'nda bulunan ve aktif hale geçen Sarychev Volkanı'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan çekilmiş fotoğraflarını yayımladı. Bu fotoğraf 12 haziran 2009 tarihindeki patlamaya ait.

Mimar Sinan'ın ustalık eseri; Selimiye Camii...

Selimiye Cami Edirne'de bulunan, Osmanlı padişahı II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı camidir. Sinan'ın 90 (bazı kitaplarda 80 olarak geçer) yaşında yaptığı ve 'ustalık eserim' dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından biridir.

Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 (Hicri:976) yılında başlanmıştır. Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır. Mülkiyeti Sultan Selim Vakfında’dır.

Fotoğraf: Ömer Şahin

Masai Mara'da sahne zürafanın...

Masai Mara Doğal Yaşam Alanı'nda ilginç bir an yaşanıyor... Gökyüzünün bulutlarla kaplı olduğu bir anda spot ışığı gibi zürafanın üzerine vuran güneş gerçekten görülmeye değer bir manzara oluşturmuş. Bu anı ölümsüzleştiren Andy Rouse'a teşekkür ederiz.

Ruhların dansı, Aurora Borelias...

Kutup ışıkları veya Aurora Borealis, Kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, dünyanın manyetik alanı ile Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalardır.

Aurora kelimesi Roma Şafak Tanrıçası’nın isminden gelmektedir. Boreas’da Yunanca'da kuzey rüzgarına Pierre Gassendi tarafından 1621'de verilen isimdir. Cree (kri) halkı bu ilginç olaya ' Ruhların Dansı ' adını vermişler. Avrupa'da orta çağlarda auroraların Tanrıdan işaretler olduğuna inanılırmış. 

Bu ışımalar, genellikle geceleri gözlemlenir, ağırlıklı olarak iyonosfer’de meydana gelir. Kutup aurorası veya kutup ışıkları olarak da anılır. Bu olgu yaygın olarak 60 ve 72 derece kuzey ve güney enlemleri arasında görünür, bu da arktik ve antarktik kutup dairelerinin içine düşer.

Kuzey enlemlerde bu etki aurora borealis(veya kuzey ışıkları) olarak adlandırılır. Aurora borealis'in görünme olasılığı, kuzey manyetik kutbuna yaklaştıkça artar. Manyetik kutbun yakınlarında oluşan auroralar tam 90 derece, fakat uzaktan kuzey ufkunu yeşilimsi bir parlaklıkla, bazen de güneş alışılmamış bir yönden doğuyormuş gibi soluk bir kırmızıyla aydınlatırlar. Aurora borealis sıklıkla gündönümlerinde oluşur.

Bu fotoğraf Norveç'in Alta bölgesinde Karen McDonald tarafından çekilmiştir.

Ayrılıkların ve buluşmaların sessiz şahidi; Haydarpaşa Garı...

Devrin Osmanlı padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanmıştır. 19 Ağustos 1908 tarihinde tamamlanıp hizmete girmiştir. Bir rivayete göre binanın bulunduğu sahaya III. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir. Binanın inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştır.

İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiş, garın yapımında Alman ustalarla İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917'de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugünkü şeklini almıştır. 1979'da Haydarpaşa'nın açıklarında Independenta adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın O Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitrayları hasara uğramıştır. 1976'da aslına uygun olarak yeniden geniş çapta onarılmış ve 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır.

28 Kasım 2010 tarihinde çatısında çıkan ağır yangından dolayı çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiştir. Haydarpaşa Gar Binası'nın restorasyon projesi Anıtlar Kurulu tarafından onaylandı ve yeni bir restorasyonun ardından tekrar hizmete girmesi bekleniyor. 

Fotoğraf: Ömer Küçük

Duomo di Milano karlar altında...

Duomo di Milano, Lombardiya, Italya'da bulunan katedraldir. Kapladığı alan olarak 11.700 m² zemin yüzeyi alanı ile Roma'daki Aziz Petrus Bazilikası, Londra'daki Aziz Paulus ve Sevilla katedrallerinden sonra Avrupa'nın dördüncü büyük katedralidir.

Milano'nun merkezinde adını verdiği Piazza Del Duomo meydanında bulunur. 11.700 m² yüzey alanı ve 440.000 m³ lük hacimle İtalya Cumhuriyeti'nin en büyük ve 45 metre yüksekliğindeki ana nef ile Vatikan'da bulunan Aziz Petrus Bazilikası'ndan sonra İtalya yarımadasının en yüksek ikinci kilisesidir.

Katedralin yapımına 1386'da başlanmış ve ancak 500 yılda tamamlanmıştır.

Fotoğraf: Alessio Mesiano

Tedirgin bekleyiş sürüyor...

Karaman’ın Ermenek ilçesinde su baskını sonucunda 18 işçinin mahsur kaldığı maden ocağı önünde ailelerin bekleyişi sürüyor. Madendeki suyu boşaltma çalışmaları devam ederken tüm Türkiye'nin duaları da içerideki madenci kardeşlerimizin sağ olması yönünde.

Fotoğraf: Osman Baytürk

Cumhuriyetimiz'in 91. Yılı Kutlu Olsun...

Türkiye Cumhuriyetimiz'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir. Yine bu kutlamalarda çekilen fotoğrafı da günün fotoğrafı olmayı hak ediyor.

Kümbet Yaylası

Kümbet Yaylası, Doğu Karadeniz bölgesinde, 1640 metre rakımlı yayla Doğu Karadeniz'in en meşhur ve turistik yaylalarındandır.

Giresun'un 52 km güneyinde Dereli ilçe sınırlarındadır. Dereli ilçesine kadar 30 km yol asfalt, Dereli-Kümbet Yaylası arası 22 km yeni asfalt yol olup, yaz aylarında dolmuşlarla gidilebilir. Kümbet yayla gezisi gidiş İkisu, dönüş Güdül üzerinden yapılırsa, çok güzel manzaralar görülebilir. Yine Şebinkarahisar yoluyla da Sivas ve İç Anadolu'dan gidilebilir.

Yaylada alt yapı hizmetleri tamamlanmıştır. Turistik 5 yıldızlı Otel kompleksi, PTT acentesi, sağlık ocağı, bakkal, kasap, manav, et lokantası, fırın, kır kahvesi ve oto tamircisi hizmet vermektedir. Aymaç Tepesi, Şahİsmail Düzü, Melikli Obası, Şıh Obası, Yavuzkemal gibi çok sayıda yayladan oluşan Kümbet Yaylaları kamp ve piknik alanı olarak rağbet  görmektedir.

Fotoğraf: Ahmet Yapan

Mükemmel bir mimari; Aziz Vasil Katedrali...

Aziz Vasil Katedrali Moskova, Kızıl Meydan'da soğana benzeyen, rengarenk, kubbemsi çatılarıyla ünlü bir katedraldir. Yaygın bir hata olarak Kremlin Sarayı ile karıştırılır.

1555 - 1561 yılları arasında Rus Devleti'nin Kazan ve Astrahan hanlıklarına karşı kazandığı zaferleri kutlamak amacıyla Korkunç İvan tarafından yaptırılmıştır. Değişik şekilde tasarlanmış olan sekiz kubbe, sekiz ayrı zaferi simgelemektedir. Önceleri som altın olan kubbeler 1670'den sonra değişik renklerde boyanmıştır. En uzun kulesi yaklaşık 65 metre yüksekliktedir. Yöre halkı arasında yapının bir İtalyan mimarın tasarımı olduğu, daha sonra yapıyı tekrar etmemesi için mimarın kör edildiği rivayeti dolaşır. Kilise, bugün müze olarak kullanılmaktadır.

Fotoğraf: Sonya Samsony

-9 derece sıcaklıkta sabun baloncukları yapmak...

Washington'da yaşayan Angela Kelly isimli fotoğrafçı beklenmedik şekilde gelen soğuk hava dalgasını, 7 yaşındaki oğluyla birlikte eğlenebileceği bir aktiviteye dönüştürmüş. Yaptıkları baloncuklar donarken üzerlerinde oluşan desenler ise gerçekten görülmeye değer.

Büyüleyici görüntüsüyle Köln Katedrali...

Köln Katedrali, (Kölner Dom) Almanya'nın Köln kentinde bulunan tarihi bir katedraldir. Hristiyanlığın Katolik mezhebi için açılmış bir ibadethanedir. 1248 yılında yapımına başlanan katedralin yapımı 632 yıl sürmüş ve 1880 yılında hizmete açılmıştır.

Gotik tarzdaki katedral 7000 m² alanda, 157 m yi bulan yüksekliği ile Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Dünya Mirası Alanları listesinde yer alır.

Fotoğraf: Ludwig Montag

Uzaya giden ilk kadın, Valentina Tereşkova...

Valentina Vladimirovna Tereşkova (d. 6 Mart 1937), emekli Sovyet kozmonotu ve uzaya çıkan ilk kadındır.

Valentina Vladimirovna Tereşkova, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı Yaroslavl'da küçük bir köy olan Bolşoye Maslennikovo'da doğdu. Okulu bitirince bir lastik fabrikasında çalıştı, daha sonra mühendislik tahsili yaptı. Bu sırada hobi olarak paraşütçülüğe başladı. 1961'de yerel Komsomol'un (Komünist Gençlik Kolu) sekreteri oldu ve ardından Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ne katıldı.

Uzay Yarışı'nın başlangıç yıllarında, Sovyetler uzayda mümkün olduğunca çok 'ilk'e imza atmaya çalışıyordu. 1961'de Gagarin'in uzaya çıkan ilk insan olmasının ardından, Sovyet uzay programını yöneten başmühendis Korolyov, bu kez bir kadını uzaya gönderme fikrini öne sürdü. Böylece Sovyetler yeni bir teknoloji geliştirmeye gerek kalmadan dünya çapında prestij kazanmış olacaktı. Ayrıca kadınların erkeklerle eş başarılar göstermesi, Sovyet ideolojisine son derece uygundu.

İlk uzaykadınını belirlemek için geniş çaplı bir tarama başlatıldı. Kıstaslar, adayların paraşütçü, 30 yaşın altında, 170 cm'den kısa ve 70 kg'dan hafif olmasıydı. Tereşkova, seçilen dört kişiden biri olmayı başardı ve seçilen diğer arkadaşlarıyla birlikte yoğun bir eğitim programına tabi tutuldu. Programda ağırlıksız uçuşlar, paraşüt atlamaları, izolasyon sınamaları, merkezkaç sınamaları, roket kuramı, uzay mühendisliği ve pilotluk eğitimi bulunuyordu.

Tereşkova, 'proleter' geçmişi sayesinde diğer adaylardan daha şanslı görülüyordu. Programın sonunda Tereşkova'yı bizzat Nikita Kruşçev ilk uzaykadını olarak seçti.

16 Haziran 1963'de Tereşkova Vostok 6 ile uçarak uzaya çıkan ilk kadın ve ilk sivil oldu. Dünya yörüngesinde 48 tur attı ve neredeyse üç gün uzayda kaldı (o zamana kadar uzaya giden ABD'li uzayadamlarının toplam süresinden fazla).

Buna karşın, başmühendis Korolyov, Tereşkova'nın gösterdiği performanstan memnun değildi. Tereşkova, Dünya'dan gelen telsiz çağrılarına cevap vermemiş ve uzun süre suskun kalmıştı. Korku yüzünden paralize olduğu iddia edilmekteydi. Bunun üzerine uzay aracının kontrolü ilk uzaykadınına bırakılmadı ve otomatik sistemle dünyaya dönmesi sağlandı. Tereşkova, uçuştaki başarısızlığıyla ilgili iddiaları reddetmektedir.

Belki de Tereşkova'nın başarısız olduğuna ilişkin kamuoyundan gizli tutulan bu iddialar yüzünden, Sovyetler daha sonra uzun süre uzaya kadın personel göndermedi. Uzaya çıkan ikinci kadın, Tereşkova'dan 19 yıl sonra yine bir Sovyet olan Svetlana Savitskaya'dır.

New York'un simgelerinden Chrysler Binası...

Chrysler Binası, New York şehrinde yer alan Art deco tarzında bir gökdelendir. Manhattan’nın doğu tarafındaki Turtle Bay bölgesinde yer alan bina, 42. Cadde ile Lexington Caddesi’nin keşiştiği noktadan yükselmektedir. 319 metre yüksekliğe sahip olan gökdelen, açılışından 11 ay sonra tamamlanan Empire State Binası onu geçene kadar, dünyanın en yüksek binası ünvanına sahipti. 1973'te Dünya Ticaret Merkezi’nin inşasıyla New York'taki en yüksek üçüncü bina konumuna gelen Chrysler Binası, 11 Eylül 2001 Saldırıları sırasında Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılmasının ardından tekrardan şehrin en yüksek ikinci binası oldu. Aralık 2007’de Bank of America Kulesi'ne anteninin de eklenmesiyle 365,8 metreye yükseldiğinde, Chrysler, tekrar şehrin en yüksek üçüncü binası oldu. Yine 2007’de açılan New York Times Binası da Chrysler Binası ile aynı yüksekliğe sahiptir.

Art Deco mimarlık alanındaki klasikleşmiş örneklerden birisi olarak gösterilen Chrysler Binası, birçok çağdaş mimar tarafından New York’taki en güzel binalardan birisi olarak nitelendirilir. 2007 yılında AIA tarafından yayımlanan Amerika’nın Favori Mimarlık Listesi adlı listede dokuzuncu sırada yer almıştır. Her ne kadar bu gökdelenin bir kısmı Chrysler Şirketi’nin ofisleri olarak 1930 yılında 1950’li yılların ortasına kadar kullanılmışsa da binanın inşaatında şirketin hiçbir rolü olmamıştır. Walter P. Chrysler inşaatın tüm masraflarını şahsi olarak karşılamış ve bu binayı çocuklarına bırakmayı amaçlamıştır.

Fotoğraf: Clinton Blackburn

Şanlıurfa'nın en gözde mekanı; Balıklıgöl

Balıklıgöl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.

İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe 'Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol'' emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.

Fotoğraf: Recep Çalışkan

Bulutların arasında kutsal Fuji Dağı...

Fuji Dağı, 3.766 m (12.385 ft) yüksekliğiyle Japonya’daki en yüksek dağdır. Fuji, aynı zamanda etkin bir yanardağ olmasına karşın, 1707-08 yıllarındaki patlamasından bu yana volkanik etkinlik göstermemiştir.

Fuji Dağı, uzun eğimli koni biçiminde bir yanardağdır. Tepe kısımları bir hayli soğuk ve her daim karlıdır.

Fuji-Hakone-Izu Millî Parkı'nda yer alan Fuji'nin çevresinde pek çok göl ve ormanlık alan bulunmaktadır. Dağ, açık ve nemsiz bir günde, Japonya'nın başkenti Tokyo'dan da görülebilmektedir. Japon halkı, eski çağlardan beri Fuji Dağı’na kutsal bir dağ olarak tapmıştır.

Fuji Dağı 2013 yılında dünya mirasları listesine alınmıştır.

Fotoğraf: Yuga Kurita

Hem doğal hem tarihi bir güzellik; Ihlara Vadisi...

Ihlara Vadisi, Hasandağı volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadidir. Aksaray'a 40 km uzaklıktadır. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz Çayı'na ilk çağlarda Kapadokya Irmağı anlamına gelen 'Potamus Kapadukus' denilmekteydi.

14 km uzunluğunda ki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100 –150 m dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Ihlara Vadisi'nde kiliselerdeki süslemeler 6. yüzyılda başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.

Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır.

Fotoğraf: Erol Şahin

Evlilik yüzüğünü neden sol elimizin sondan bir önceki parmağına takarız?

İnsanların evlenince yüzük takmaları eski Mısırlıların inançlarına dayanıyor. Milattan 2800 yıl önce Mısır'da yaşayanlar dairenin veya halka şeklindeki cisimlerin, başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeni ile sonsuzluğu temsil ettiklerine inanıyorlardı. Yüzük evliliğin sonsuza dek süreceğini simgeliyordu. Sonra bu inanç ve adet Romalılar vasıtası ile iyice yaygınlaştı. Kazılarda o devirlere ait çok ilginç evlilik yüzüklerine rastlanılmıştır.

Evlilik yüzüğünün sol ele ve sondan bir önceki parmağa takılmasının sebebi ise modern tıbbın gelişmesinden önceki devirlere ait yanlış bir insan anatomisi bilgisidir. O zamanlarda dolaşım sistemimizdeki ana damarın sol elimizde bu parmaktan başlayıp kalbimize gittiği sanılıyordu. Böylece buraya takılan yüzükler evli çiftin kalben bağlılığını simgeliyordu. Gerçi şimdi damarların nereden gelip nereye gittiği biliniyor ama bu da bir gelenek olarak kalmış.

Fotoğraf: Jenny Lee

Mucizeler Meydanı'ndaki Pisa Kulesi...

Pisa Kulesi, İtalya'nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracoli'de (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesidir ve ana yapıdan ayrı olarak 1173'te yapılmıştır.

Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir.

Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 0.7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır.

Kule, Pisa'nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak yapılmıştır.

Galileo'nun, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddia edilmiştir. Bilginin kaynağı Galileo'nun bir öğrencisi olmasına rağmen bu iddia geniş çevrelerce bir efsane olarak kabul edilir.

Kule 1990-2001 yılları arasında onarım için kapalı tutulmuştur.

Bulunduğu zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi, 20 milyon sterlinlik projeyle kurtarıldı. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısında bulunulan kule, proje kapsamında yapılan 45 cm’lik bir düzleştirme çalışmasıyla eski haline getirildi.

Yosemite Ulusal Parkı

Yosemite Ulusal Parkı, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaletinin orta ve doğusundaki Tuolumne, Mariposa ve Madera bölgelerinde bulunan harikulade güzelliklere sahip olan bir ulusal parktır. 1984'ten beri UNESCO Dünya Mirasları'na dahil olan park, granit kayalıklar, şelaleler, berrak akarsular ve dev Sekoya ağaçlarıyla ünlüdür. Parkın yaklaşık %95'inde vahşi yaşam devam etmektedir.

Fotoğraf: Yang Yang 

İzmir Saat Kulesi

İzmir Saat Kulesi, İzmir'in Konak ilçesinde, aynı isimli meydanda bulunan tarihi bir yapıdır. Saatin kurulma nedeni eskiden saatlerin pahalı olmasıdır.

II. Abdülhamit'in (hükümdarlığı:1876-1909) tahta çıkışının 25. yılı için 1901'de Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından Alman Konsolosluk binasını yapan mimar Raymond Charles Péré tarafından yaptırılan kule 25 metre boyunda olup, dairesel esas etrafında dört çeşmesi vardır ve kolonlar Kuzey Afrika temasını esinlendirir. Kulenin saati Alman İmparatoru II. Wilhelm'in (hükümdarlığı:1888-1918) hediyesidir. Saat kurulduğu günden bu yana yalnızca bir kere durmuştur. 5.2 şiddetindeki 1974 İzmir Depremi sırasında hasar alan kulenin saat kadranları üzerindeki son kat yıkılmış ve saat depremin oluş saati olan 02:04'te durmuştur. İki yıl içerisindeyse kule onarılmış ve saat tekrar çalışır vaziyete getirilmiştir.

Kulenin üzerindeki Osmanlı tuğrası ve Osmanlı'ya ait işaretler daha sonra (nedenini bilmiyoruz) kaldırılmıştır.

Fotoğraf: Mustafa Arifoğlu

Tam zamanında çekilen av sahnesi...

Mükemmel zamanlamayla çekilmiş bir vahşi yaşam fotoğrafı görüyoruz. Tam kartal yılanı yakaladığı anda deklanşöre basılmış ve bu muazzam fotoğraf yakalanmış. Fotoğrafın sahibi Miu Anthny Kwok'a teşekkür ederiz.

Adıyaman'ın insanlığa hediyesi; Nemrut Dağı...

Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.

Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykellerin ve anıt mezarın yanı sıra, dünyanın en muhteşem gün doğumu ve gün batımını seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce insan gün doğumu ve gün batımını seyretmek için Nemrut Dağı'na gelmektedir.

Fotoğraf: Peerakit Jirachetthakun

Colorado'da sonbahar...

ABD'nin Orta-Batı bölgesinde yer alan ve en yüksek eyaleti olma özelliğine sahip olan Colorado'ya sonbahar gelmiş. Doğanın rengi yeşilden sarıya dönmeye başlasa da her mevsimin kendine has bir güzelliği var. 

Fotoğraf: Chris Segal

İshak Paşa Sarayı

İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Doğubeyazıt İlçesi'nin 5 km. doğusunda, bir dağın yamacındaki tepe üzerine kurulan saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devrindeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yy. Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Sarayın Harem Dairesi Taçkapı kitabesine göre yapılış tarihi Hicri 1199, Miladî 1784'tür.

Fotoğraf: Mehmet Bönce

Bir dilek tut...

Tayland'ın Chiang Mai kentinde düzenlenen Yi Peng Festivali'nde yediden yetmişe herkes kurtulmak istediği her şeyi fenerin üzerine yazıp gökyüzüne bırakıyor. Fener ne kadar hızlı yükselirse, dileğin o kadar hızlı gerçekleşeceğine inanılıyor. Dilekleri kabul oluyor mu bilinmez ama harika manzaralar yarattığı aşikar.

Fotoğraf: Drew Hopper

Büyük Britanya ve Kuzey Işıkları...

Uluslararası Uzay İstasyonu Dünya'dan tam 320 km yüksekte bulunuyor. Bu efsane fotoğraflar da buradan çekilmiş. Gördüğünüz fotoğrafta Büyük Britanya ve Kuzey Işıkları mükemmel bir manzara oluşturmuş.

Gece başka güzeldir Mardin...

Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biridir.

Mardin'de, farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergahında olup, 5 han ve kervansaray mevcuttur.

Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiştir. Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Yukarı Mezopotamya'nın en eski şehirlerinden biridir.

M.Ö.4500' den başlayarak Arami Süryani Arami/Süryani Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitanniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Fotoğraf: Erkam Uğur

Sonbaharda ''Şeytan Köprüsü...''

Şeytan Köprüsü, Bulgaristan’ın Kırcaali ilinde bulunan bir 16.yy köprüsüdür.

 Şeytan Köprüsü bir kemer köprüdür ve Arda Nehri üzerinde, Eğridere kasabasının 10 km yakınlarında yer alır. Bu bölge, tarihî Trakya’nın tarihî yol güzergâhının bir parçasını oluşturur. Osmanlı İmparatorluğu zamanında yapılmıştır. I. Selim döneminde 1515-1518 yıllarında inşa edilmiştir.

Köprünün ismi konusunda ise çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre üzerinden sadece şeytan geçebildiği için bu ismi almış iken bir diğer rivayete göre ise köprünün sudaki yansıması şeytana benzetilmiştir. Bu tarihi köprüyü mükemmel şekilde fotoğraflayan Evgeni Dinev'e sonsuz teşekkürler.

Bu bayram dargın olduklarınıza, gıcık olduklarınıza hatta nefret ettiklerinize bile zeytin dalı uzatın. İçinizdeki ferahlamayı hissettiğinizde bunu daha önce yapmadığınız için pişman olacaksınız. Uzun zamandır görüşmediğiniz arkadaşlarınızı arayın, uzaktan akrabalarınızı ziyarete gidin hatta hiç tanımadığınız kişilerle bile bayramlaşın. Etrafınızda koca bir dünya var, kaldırın engelleri aradan...

Tüm takipçilerimizin bayramını en içten dileklerimizle kutlarız...

Fotoğraf: Ben Heine

Sular altındaki güzellik: Halfeti

2002 yılından itibaren Birecik Barajı su tutmaya başlamış ve Halfeti ilçesinin %80'i sular altında kalmıştır. En verimli tarım alanları su altında kalan ilçenin tek geçim kaynağı olan çiftçilik yok olmuştur. Bu nedenle halkın büyük bölümü yeni Halfeti'ye göç etmek zorunda kalmıştır. Bölge coğrafi özelliklerinden dolayı (kaya ve bozkır ekosistemi) sanayileşmeye uygunda değildir. Barajın su tutmasıyla beraber, su dışında kalan Rum Mimarisi Taş Evlerin görünümü ile bir sahil kentine bürünen Halfeti, turizmcilerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Şu an en belirgin geçim kaynağı turizm olan eski Halfeti'yi ''görülmesi gereken yerler'' listenizde en başlara yazmanızı öneririm. 

Fotoğraf: Aylin Erözcan

Sinek kuşu ve çiçeğin dansı...

Kosta Rika'nın dağlık bölgelerinde yaşayan bu göz alıcı sinek kuşunun en az kendi kadar gösterişli görünen çiçekle dansından mükemmel bir kare.  Aşırı hızlı hareket etmesine rağmen kuşun üzerindeki harika detaylar hala fark edilebiliyor.  Bu harika fotoğraf için Florian Kuster'a teşekkür ederiz.

Gün doğumunda Inle Gölü balıkçıları...

Ahşaptan yapılmış otantik sallarıyla Myanmarlı Inle Gölü balıkçıları akşam yemeğini çıkartma derdindeler. Sabahın erken saatlerinde kalkıp ellerindeki aparatla kısmetini arayan balıkçılar mı daha kaygılı yoksa her türlü imkanı olan modern dünya insanları, bizler mi? Karar sizin...

Myra Antik Kenti...

Antalya'nın Kale (Demre) ilçesinde bulunan Kaş - Finike arasındaki çarpıcı kaya mezarlarıyla ünlü Myra Noel Baba'nın yani Aziz Nicholaos'un doğduğu yerdir. Myra'nın görkemli tiyatrosu oldukça sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Arkasındaki dik dağın yamacında kurulan tiyatronun caveası büyük ölçüde kayalara oyulmuştur. Tiyatro daha sonraları arena olarak da kullanılmıştır. Kaya mezarlarıyla ünlü Myra'da mezarlar hemen tiyatronun üzerinde ve doğu taraftaki nehir nekropolü denilen yerde olmak üzere iki yerde toplanmıştır. Bu mükemmel fotoğraf için Kadir Gökbel'e teşekkür ederiz.

İsviçre Alpleri'nde bulunan Maloja Geçidi...

İsviçre'nin Graubünden Kantonu'nda bulunan Maloja Geçidi yer yer 1800 metre yükseklikte olan dar dağ yollarından oluşur. Bu geçit İsviçre Alpleri'nde bulunan Engadin Vadisi'ni, İtalya'da bulunan Val Bregaglia ve Chiavenna'ya bağlar. Maloja Avrupa ve İsviçre'nin en yüksek dağ geçitlerinden birisidir. Bu muhteşem bölgeyi fotoğraflayan Paul Bica'ya teşekkür ediyoruz.

Tokat'ın gizli hazinesi; Ballıca Mağarası

Ziyarete açılan 8 salonu 680 m. uzunluğunda ve 95 m. yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri konumunda. Bu doğa harikası, henüz ziyarete açılmayan ve keşfedilmemiş bölümleri ile gizemini korumayı sürdürüyor.

Ballıca Mağarası'ndaki oluşumları izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı yaklaşık 3.4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi. 

Fotoğraf: Tuna Özata

Hangisi gerçek köpek yavrusu?

Minik bir boo cinsi köpek yavrusunun taklitleriyle birlikte çekilen bu aşırı sevimli fotoğrafında gerçek köpek yavrusunu peluş olanlardan ayırmak gerçekten çok güç. Ne kadar tatlılar değil mi :)

Sisler altındaki Ukrayna tarlaları...

Bereketli tarlaların bulunduğu bu muhteşem ova Ukrayna'da bulunuyor. Evlerin ve yolun bulunduğu alanda yaşayan çiftçiler arkalarında bulunan tarlalarda tarım yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Bu bereketli ovanın üzerine çöken bulut duvarı ise manzaraya ayrı bir güzellik katmış. Bu harika fotoğraf için Volodymyr Zinchenko'ya teşekkür ederiz

Peru'daki antik tuz havuzları...

Peru'nun kuzeyindeki Kuzko şehrine 40 km mesafede, İnka kültürünün gizemli Maras kentinde binlerce tuz havuzu vardır. Yer altından çıkan tuzlu maden sularının güneş altında buharlaştırılması ve kurutulması sonucunda tuz üretilen en eski ve en büyük tuz tesisidir.

Fotoğraf: Cedric Favero 

Hallerbos Ormanı'nda bahar çiçekleri...

İçimizdeki doğa aşkını kabartan harika bir bahar fotoğrafı... Belçika'da bulunan  Hallerbos Ormanı'ndaki bu ince patikada, bahar çiçekleri eşliğinde yürümek insanı ne kadar rahatlatır tahmin bile edemiyorum.

Fotoğraf: Kilian Schönberger

Sevimli panda yavruları...

Yeni doğan pandaların ağırlığı sadece 100 - 150 gr arasındadır. Anne - bebek büyüklük orantısızlığı açısından memeliler arasında kangurulardan sonra 2 sırada yer almaktadırlar. Bu gördüğünüz yavrular ise 1.5 yaşını geçmişler ve artık kendi başlarına beslenebilecek durumdalar. Tüm çalışmalara rağmen bu sevimli hayvanların önümüzdeki birkaç yıl içinde yok olabileceğini düşünmek bile üzüyor bizleri.

Fotoğraf: Pete Oxford

Dante'nin Cehennemi...

Londra Doğal Tarih Müzesi ve BBC önderliğinde düzenlenen geleneksel ''Yılın Vahşi Yaşam Fotoğrafçısı'' yarışmasına gönderilen 41.000 fotoğrafın arasından finale kalan '' Dante'nin Cehennemi '' isimli fotoğrafa bakıyoruz. Toplu göç sırasında timsahlarla dolu nehri geçmeye çalışan hayvanlar can havliyle birbirlerini eziyorlar. Bu mükemmel fotoğrafın sahibi Karen Lunney'e teşekkür ederiz.

Portekiz Savaşçısı (Physalia Physalis)

Fizalya, yüzen bir hidrozondur. Physalia (Fizalya) veya Portekiz Savaşçıları, denizin üstünde tehlikeli savaş gemileri gibi yüzerler. Küçük balıklara hücum edip beslenirler. İplikler gibi sarkan duyu organları, bazen 4 metre kadar uzar. Bu kollar, diş gibi keskin küçük dikenlerle örtülüdür. Fizalya tek bir hayvan gibi görünse de aslında bir hayvan topluluğu, bir kolonidir.

Bu cinsler , Atlantik Okyanusu  , Büyük Okyanus , Hint Okyanusu , Karayip ve Sargasso Denizleri'nde bulunur. Suyun Yüzeyinde veya yüzeye yakın yerlerde yaşarlar.Bu fotoğraf, Matthew Smith tarafından büyük bir ustalıkla çekilmiştir.

Afrika'da yerel bir çiftlik...

Uçaktan çekilen bu mükemmel doğa fotoğrafı Afrika'da bulunan yerel bir hayvan yetiştirme çiftliğine ait. Çiftlik hayvanlarını vahşi hayvanlardan koruyacak çitleri yapmak için doğal malzemeler kullanılmış. Aşağıda durumlar nasıldır bilemiyoruz fakat manzara buradan müthiş görünüyor.

Güney Afrika savanalarından çok ender görülebilecek bir motokros manzarası...

Güney Afrika savanalarında, vahşi yaşamın göbeğinde harika bir motokros pisti. Tam gün batımında, zürafanın geçtiği sırada sporcu da motoruyla havalanınca ortaya taklit etmesi çok zor bir fotoğraf çıkmış. Bu ender görülebilecek manzarayı ölümsüzleştirdiği için Joerg Mitter'i tebrik ediyoruz.

İskoçya halkı tarihi referandumda bağımsızlığa 'Hayır' dedi. Günün fotoğrafı Reuters muhabiri Cathal McNaughton objektifinden: Sönmüş umutlar...

Her renk lalenin olduğu büyülü tarla...

ABD'nin Oregon eyaletinde bulunan bu lale tarlasının inanılmaz güzellikteki fotoğrafını yakalayabilen şanslı kişi Jay Dee olmuş. Gün batımında, her renk lalenin olduğu bu mükemmel tarlada olmak insana nasıl bir huzur verir tahmin edebilir misiniz?

İtalya'da minicik, şirin bir ada San Giulio...

İtalya'nın kuzeybatı kesiminde yer alan Orta Gölü içerisinde minicik, şirin bir ada Isola San Giulio... Bu adanın uzunluğu 275 metre, genişliği ise sadece 140 metre civarında. Adanın ünlü olmasını sağlayan en değerli eser ise  San Giulio Bazilikası. Gerek minikliği gerekse üzerindeki tarihi dokusuyla mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer. Luca Casartelli'nin objektifinden yansıyan bu muhteşem manzara hiç gitmediğim San Giulio Adası'na sıla özlemi duymamı sağlıyor.

Havadan çekilen fotoğrafla Angkor Vat ve etrafı...

Angkor Vat, Kamboçya'nın Siem Reap kentinde yer alan, Kral II. Suryavarman adına yapılmış bir tapınaktır. Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan tapınak 12. yüzyılda inşa edilmiş olmasına karşın günümüze dek oldukça iyi bir korunma altında ulaşabilmiştir. Bölgedeki tek dinsel yapı olarak günümüze kalmış olup, önce Vişnu adına bir Hindu tapınağı olarak, daha sonraki dönemlerdeyse bir Budist tapınağı olarak kullanılmıştır. Khmer mimarisinin en önemli örneklerindendir. Kamboçya ile özdeşleşen yapı ülkenin ulusal bayrağının üstünde de betimlenmektedir. Ülkeye gelen turistlerin en çok ziyaret ettiği yerdir. Charles J Sharp tarafından, havadan çekilen bu mükemmel fotoğraf yapının görkemini gözler önüne seriyor.

Popüler İçerikler

Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
İş Kadını Olan Eski Eşinden Aldığı Nafakayla Düğün Yapan Damat, Düğünden Sonra Nafaka İstemeye Devam Etti
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
YORUMLAR
24.05.2015

Sağolsun AKP uzun gölün de içine etti. onlar konuşur AKP içine eder!!!

21.06.2015

yoruldum amk

16.09.2014

imara açmak için nefis bir yer.

TÜM YORUMLARI OKU (24)