İşte dünyayı daha yaşanabilir bir yer kılmak için kendimize sormamız ve 'dürüstçe' cevaplamamız gereken 10 soru:
İşte dünyayı daha yaşanabilir bir yer kılmak için kendimize sormamız ve 'dürüstçe' cevaplamamız gereken 10 soru:
Güçlü bir konumda olmak, bir insana yapmak istediği pek çok şeyi yapmak ya da başka bir insanı maşa olarak kullanıp yaptırmak konusunda serbestlik tanır. Bu yüzden bir insana bu serbestliği tanıyarak onun gerçekte kim olduğunu öğrenirsiniz. Peki sen, gücü elinde bulunduruyor olsaydın bunu iyi için mi, yoksa kötü için mi kullanırdın? Eğer kötü için kullanmayı tercih ediyorsan, bu seni gerçekten güçlü yapar mı? Yoksa bu, zayıf ve kendiyle barışamamış bir insan olduğunu mu gösterir?
Oturduğun ev ya da su içtiğin bardak; dünyadaki insanların %90'ının tüm hayatları boyunca çalışmasına rağmen elde edemeyeceği bir değerdeyse, bu senin diğer insanlardan üstün olduğunu gösterir mi? Onlara değersiz köleler gibi muamele etmenizi meşru kılar mı?
İstisnasız herkesin bir takım korkularının olduğu sır değil. Peki siz, onlarla baş edebilmek için sizi korkutan insanlarla ya da durumlarla savaşmayı ve onları yok ederek korkularınızdan arınmayı mı tercih ediyorsunuz? Yoksa korkunun sadece sizin içinizde olduğunun bilincinde olup kendinizle yüzleşmeyi mi yeğliyorsunuz?
İyi ve kötü her ne kadar belirsiz konseptler de olsa, davranışlarınız ve söylemlerinizle başkalarına somut anlamda ne kadar zarar verdiğiniz tartışmaya açık bir konu değildir. Kendi egonuzu beslemek adına etrafınızdakileri ne kadar harcıyorsunuz?
Körü körüne bağlı olunan şeyler, sizin dünyaya bakış açınızı göstermekten başka hiçbir anlam ifade etmez. Başkalarının da sizden farklı bir şey olmadığını, yalnızca onların da dünyaya farklı bakış açılarıyla yaklaştığını; tıpkı sizin gibi birinin oğlu, kızı, kardeşi, annesi olduğunu unutmak dünyadaki tüm yıkımın kaynağı değil midir?
Kimi zaman internette fotoğraflarına rastladığımız, dünyanın çeşitli yerlerinde bizden çok daha kötü şartlar altında yaşamını sürdürmeye çalışan insanları gördüğümüz zaman, kendimizi dünyadaki adaletsizlik sebebiyle ne kadar suçlu ve sorumlu hissediyoruz? Yalnızca anlık olarak üzülüp unutuyor muyuz? Çoğumuz için evet. Çünkü bunun esas sorumlusunun dünya üzerindeki güçlü ve zengin insanlar olduğunu, bizim bu konu hakkında hiçbir şey yapamayacağımızı düşünüyoruz; fakat gerçeği gözden kaçırıyoruz. Tıpkı sizin gibi, diğer tüm insanlar da bu durumun sorumluluğunu üstüne almaktan kaçıyor. Dünyayı ben mi değiştireceğim diye düşünüyor. Peki tüm bunların gerçek sorumlusu kim o zaman?
Savaş, yıkım, kaos, kıskançlık, bencillik, hırs gibi durumlar dünyada bugün ortaya çıkmış şeyler değil. İnsan tarih boyunca gezegeni başka insanlarla ya da gruplarla paylaşamamanın mücadelesini veriyor. Peki paylaşamadığımız bu gezegen üzerinde tüm canlıların huzurlu bir biçimde yaşaması nasıl mümkün olabilir? Daha çok savaşmakla, daha çok insan öldürmekle, daha fazla insanı aç ve susuz bırakmakla mı? Karşıtlık karşıtlığı, kötülük kötülüğü güçlendirmeye devam etmiyor mu?
Nefret ve öfke, yönelttiğiniz kişiyi değil yalnızca ve yalnızca kendinizi yok eder. Diğer insanların inançlarına, davranışlarına, fiziksel görünüşlerine ya da cinsel kimliklerine tahammül edememek, aslında kendinizle barışamadığınız, hatta kendinizden nefret ettiğiniz anlamına gelir.
Doğadaki tüm canlılar, en az sizin kadar yaşama hakkına sahiptirler. Onların farklı bir bilinç seviyesinde olmaları, sizden daha güçsüz olmaları, ya da sizin gözünüzde bir yarar sağlamıyor olmaları; onların köleleştirebileceğiniz robotlar ya da kendi yararınız için kullanabileceğiniz nesneler olduğunu göstermez. Aslında onlar gezegenimize sizin sağladığınız yarardan çok daha fazlasını sağlarlar ve acıyı da en az sizin hissettiğiniz kadar hissedebilirler.
Bugün dünyamızı yöneten duygular, kin, nefret, düşmanlık, bencillik, cahillik, öfke iken ve bir şeylerin iyiye gideceğine dair en ufak bir işaret bile yokken bu duruma karşı üç maymunu mu oynuyorsunuz? Yoksa artık birilerinin bu sorumluluğu almasının gerektiğini düşünenlerden misiniz? Dünyanın pek çok yerinde yaş, cinsiyet dinlemeden insanların yaşama hakkı ellerinden alınırken geceleri uyuyabiliyor musunuz?