Günümüz Medyasının Düşündürdükleri: Türkiye’de Gazetecilerin Gerçekleri ve Politikacılarla İmtihanı

Son zamanların en çok tartışılan konularından biri hiç şüphesiz ki gazetecilik… Tarafsız, adaletli, konusuna hakim ve eşitlikçi olması beklenen gazetecilerin uzun bir süredir bu özelliklerini kaybettikleri konuşuluyor. Sizler için günümüzü ve geçmişi değerlendirdik ve değişimin nedenlerini sorguladık.

Öncelikle gazetecinin, gazeteciliğin tanımından başlayalım ve Türkiye’deki gelişimine yakından bakalım…

Gazeteci ‘bir gazetede çalışan ve işi haber toplamak, yazı yazmak, resim yapmak, fotoğraf çekmek vb. olan, gazetenin hazırlanmasına katılan, bunu uğraş, meslek edinmiş olan kimse’ olarak tanımlansa da sosyal medyanın hayatımıza girmesi ve televizyon haberciliğinin gelişmesiyle birlikte bunu genişletmek mümkün. Dolayısıyla, tüm medyayı ele aldığımızda haberi kaynağından aldıktan sonra her türlü mecradan ileten herkes için ‘haberci’ tanımını kullanmak günümüz için daha uygun. Tabii bu bildiğimiz anlamda gazeteciliğe denk gelmiyor elbette…

II. Mahmud’un girişimiyle çıkan Takvim-i Vekayi’yle başlayan Türk basın tarihi Cumhuriyet’in ilanının ardından yeni bir döneme girdi.

İzleyen yıllarda gelen Matbuat Kanunu, savaş yıllarında basına uygulanan kısıtlamalar ve denetimlerle birlikte Türkiye’de gazetecilik bir meslek haline geldi. 1960’lı yıllarda çıkan ve gazetecilere çeşitli toplumsal haklar sağlayan yasa ile mesleki etik anlamında çerçeve çizildiyse de bilgi birikimi olarak gazetecilik günümüze farklı bir şekilde yansıdı. Fikirlerine önem verilen, kanaat önderi olarak kabul edilen gazetecilerden bugüne hiç kimse kalmadı; bazıları suikaste kurban gitti, bazıları da sürgünde ya da hapishanede meslekten uzaklaştırıldı.

Geçmişte kanaat önderi olarak kabul edilen ve yazdıklarıyla bir döneme ciddi anlamda damgasını vurarak günümüze de ayna tutan gazeteciler ile günümüzün ‘çanak sorular’da bir numara olan ve cehaletleriyle hepimizi utandıran ‘haberci’lerini karşılaştıralım. Olduğu kadar tabii…

Her 24 Ocak’ta içimizi yakan, “Vurulduk ey halkım, unutma bizi” dizeleriyle her daim aklımızda olan Uğur Mumcu’yu anarak başlayalım…

Türkiye’de gazeteci denince akla ilk gelen isim olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 sabahı Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. İslami Hareket, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler suikasti üstlendi; Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan iddianamede yer alan ifadesinde Mumcu’nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani’ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti ancak failleri hiçbir zaman yakalanamadı.

Sakıncalı Piyade, Bir Pulsuz Dilekçe, Silah Kaçakçılığı ve Terör, Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925, Rabıta ve 12 Eylül gibi her döneme damgasını vuran kitaplara imza attı, uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde gerçekleri yazdı ve bu gerçekler nedeniyle öldürüldü.

Hiçbir zaman hiçbir politikacıya boyun eğmedi, kaynaklarına her zaman saygı duydu, araştırmacı kişiliğinden ödün vermedi ve yazdıklarıyla geçmişe olduğu gibi günümüze de ayna tuttu. Bu yüzden de gazeteci deyince aklımıza ilk olarak hep o geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra Hürriyet gazetesinde yaptığı stajla meslek hayatına adım atan Nagehan Alçı, pek çok gazete ve televizyonda çalıştı.

Televizyon programlarında konuk olarak ağırladığı insanlara sık sık mavi ekran verdirmesiyle bilinen ve Cihangir gazetecisi olarak anılan Nagehan Alçı son yıllarda muhalif kesimi hedef alan sözleriyle gündeme geldi. Statükocu, darbeci, beyaz Türk olarak ayrıştırdığı insanlara hem televizyon yoluyla hem de yazdıklarıyla ulaştı; bir gazetecinin maaşıyla nasıl yalı alabileceğini sorgulattı. Döneminde ortak olduğu iddia edilen yalanlarla insanları kandırdığı söylendi ve özellikle sesini yükseltmesiyle anıldı.

Elbette Uğur Mumcu’yla yan yana getirmek, karşılaştırmak mümkün olmasa da attığı bir tweet’i ekleyelim ve yorumunuza bırakalım…

Robert Koleji’nden mezun olduktan sonra Lozan’da hukuk ile Paris’te siyaset sosyolojisi eğitimi alan ve uzun yıllar gazetecilik yapan İsmail Cem kültür ve dışişleri bakanlığı görevlerinde bulundu.

İngilizce ve Fransızca bilen, dış siyaset konusunda üniversitelerde eğitim veren ve Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi kitabıyla geçmişe ve bugüne ayna tutan İsmail Cem akciğer kanseri nedeniyle 2007 yılında yaşamını yitirdi. TRT’de genel müdür olarak görev yaptığı yıllarda pek çok yeniliğe imza attı, halk kültürünü ön plana çıkarmaya çalıştı ve milliyetçi cephe tarafından uzaklaştırıldı. Danıştay tarafından göreve iade edildiyse de farklı biçimlerde Türkiye’ye hizmet etti ve Dışişleri Bakanı iken Yunanistan’la ilişkilerin düzelmesine ve AB ile uyum sağlanmasına katkıda bulundu. Yaşadığı dönem boyunca barışçı tavrıyla bilindi, ayrıştırmanın yozlaşmayı getireceğini savundu ve Türk kültürünü ön plana çıkarmaya çalıştı.

Türkiye’nin ilk kadın gazetecilerinden Necla Tümay Berkan’ın oğlu olan ve uzun yıllar Radikal gazetesinin genel yayın yönetmenliği görevini sürdüren İsmet Berkan’dan bahsedelim mi?

14 yaşında Cumhuriyet gazetesinde başladığı meslek yaşamında pek çok gazete ve dergide çalıştı ama biz onu hep hiçbir zaman ortaya çıkmayan Kabataş görüntüleriyle hatırladık. İzlediğini iddia ettiği görüntüler hiçbir zaman ortaya çıkmadı ve kendince yazdığı özür yazısında yaptığının hıyarlık olduğunu söyledi. Ve tabii ki okuyucularının kendisini affetmesini bekledi.

Kabataş’ta çekildiği söylenen ama hiçbir zaman ortaya çıkmayan o görüntülerle ilgili tweet’lerini de şuraya bırakalım…

Benzer şekilde, aynı olay üzerinden Balçiçek İlter’in attığı tweet’leri de koyalım…

Düşünce özgürlüğünü savunan ve Atatürkçülüğü ile bilinen Abdi İpekçi 1979'da Maçka'daki evinin yakınlarında, arabasının içindeyken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.

Saygın eğitim kurumlarından Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra hukuk okudu, çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Milliyet gazetesinde genel yayın yönetmenliğine kadar yükseldi ve barış ile dostluğun simgesi oldu. Özellikle 1970'li yıllarda esen anarşi rüzgarında iktidarla muhalefet arasında köprü kurmaya ve terörün önlenmesi için yapıcı bir ortam kurmaya çalışan Abdi İpekçi ılımlı bir ortamın sağlanması için çabaladı. Bu çabası nedeniyle de Mehmet Ali Ağca tarafından yaşamına son verildi. İdamla yargılanan Mehmet Ali Ağca infaz yasasının değişiminin ardından müebbet yerine 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Kanal D'de yaptığı stajla meslek hayatına başlayan ve çeşitli gazeteler ile televizyon kanallarında çalıştıktan sonra CNN Türk Ankara temsilcisi olan Hande Fırat 15 Temmuz darbe girişiminde yaptığı programla kariyerinin zirvesine çıktı.

Her fırsatta tarafsız olduğunu dile getiren ancak buna rağmen muhalefet ve iktidar ilişkilerinde taraf olduğu iddia edilen Hande Fırat’a sosyal medya üzerinden yapılan en büyük eleştiri maşa olarak kullanıldığı konusuydu. Eski gazetecilerin aksine, konuklarına onaylı sorular sorduğu özellikle Ekşi Sözlük’te sık sık dile getirildi.Nagehan Alçı’yla birlikte son döneme damga vurduğu kaçınılmaz bir gerçek…

Örnekleri çoğaltmak; Çetin Emeç ile Oğuz Haksever'i, Ahmet Taner Kışlalı ile Rasim Ozan Kütahyalı'yı yan yana getirmeye çalışmak, en azından bunun için çabalamak mümkün ama durum net bir şekilde ortada... Türkiye'de gazetecilik artık iktidar ilişkileri üzerinden yürüyor ve karşı çıkanlar için de sonuçlar hiç iç açıcı olmuyor. Peki hiç mi iyi gazeteci yok? Var ama hepsi terörle yaftalandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın son raporuna göre 146 medya çalışanı ve gazeteci cezaevinde...

Bir basın-yayın bölümü mezunu ve işsiz bir gazeteci olarak özgür bir basının geleceği günlerin hayaliyle yaşıyorum.

Gazeteci deyince sizin aklınıza ilk kim geliyor? Yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz…

Popüler İçerikler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
YORUMLAR
07.07.2018

Uğur Mumcu . onun ışığında benim kafamdaki gazetecilik araştırmacılıktır,cesarettir,yürek yemektir, öngörüdür, pisliği bulduğunda çekip çıkarıp insanların gözünün önüne atabilmektir, idealistliktir,halktan ve haksızlıktan yana taraf olmaktır. bizim ülkemizde böyle bir gazeteciysen:tehdit edilmektir, öldürülmektir, faillerinin kasten yakalanmamasıdır. Çok acı . öldürüldüklerinde sadece kendi hayatları bitmiyor,ülke için koca bi aydınlık yol yok oluyor onlarla beraber. ortalık çakallara kalıyor şimdi olduğu gibi.Ona ve tüm yitip giden aydın insanlara Allah rahmet eylesin. Ankara'da dedemi ziyarete gittimizde onun da kabrini ziyaret ederiz mutlaka. .

07.07.2018

özgürlük neydi ?

07.07.2018

Bugüne kadar burada gördüğüm tartışmasız en iyi ve en özgün çalışma.Bravo.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ