Edward II, futbolun çok fazla gürültüye yol açtığını ve istenmeyen durumlara neden olduğunu söyleyerek 1314’te ilk yasağı koydu. Edward III ise futbolu tamamen yasaklayıp herkesi okçuluğu pratik etmeye zorladı.
Ancak gerçek sebep, futbolun halkın oyunu olması ve aristokrasinin bu popülerliğe kıskançlıkla yaklaşmasıydı.
Şenlikleri günah olarak gören Püritenler, özellikle bu bayramı pagan bir kültürün parçası saydılar. İşin ilginci, bu yasağın Hristiyan bir mezhep tarafından gelmesiydi. Üstelik sıradan bir yasağın ötesinde, bayram günü tüm iş yerlerinin açık kalması emredilmişti.
1005 yılında Mısır’da, 1195’te Doğu Ortodoks Kilisesi’nde ve 1254’te Fransa’da “boşuna vakit kaybı” denilerek oynanması yasaklanmıştı. Ancak asıl korku, satranç gibi strateji oyunlarının bireylerin kendi kararlarıyla kazanıp kaybetmelerini anlamalarıydı.
Sessiz film döneminde, salonları dolduran üst sınıf müşterilerin özenle döşenmiş halılarını kirletebilecek bu sokak yiyeceğinden uzak tutulması gerektiği düşünülmüştü. Ancak Büyük Buhran döneminde her şey değişti; sinema sahipleri, patlamış mısır satışından ciddi kar elde etmeye başladı.
Bugün yaz tatillerinin vazgeçilmezi olan bu kıyafet, geçmişte çok farklı anlamlar yüklenerek şiddetli tartışmalara neden olmuştu.
sinemalarda patlamış mısır yasağı yeniden gelsin zaten dünya kadar para verip sinemaya gidiyoruz kırk yılda bir orada da haşır huşur mısır sesi ve kokusu. özellikle benim gibi sese takıntılı biri için tam bir işkence. yahu 2 saat bir şey yemeden duramıyor musunuz? bir kahve alın en fazla. sinemada hiç durmadan bir şey yiyip içenlerden nefret ediyorum artık.