64. Hükümet'in Başbakanı Davutoğlu tarafından açıklanan 10 maddelik 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nda yer alan 'inşa ve ihya' süreci diye adlandırılan toplumsal ve sosyal rehabilitasyonun sorumluluğu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’e verildi.
64. Hükümet'in Başbakanı Davutoğlu tarafından açıklanan 10 maddelik 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nda yer alan 'inşa ve ihya' süreci diye adlandırılan toplumsal ve sosyal rehabilitasyonun sorumluluğu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’e verildi.
'Terörle mücadele' konsepti çerçevesinde, 5 Şubat’ta, 64. Hükümet'in Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından Mardin Artuklu Üniversitesi’nde bir eylem planı açıklanmıştı.
10 maddelik Terörle Mücadele Eylem Planı; psikolojik boyut, kamu düzeninin inşası, kapsamlı demokratik reform süreci, sosyal seferberlik, ekonomik destek, mekanın ihyası, iletişim sistemi, yasal ve idari düzenlemeler, istişare meclisleri ve komşu ülkelerle ortak ruh olarak sıralanmıştı.
'İnşa ve ihya' süreci diye de adlandırılan bir rehabilitasyon konsepti ortaya konulmuştu.
Davutoğlu kabinesinin Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz bu sürecin ekonomik boyutu ile görevlendirilmiş, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un koordinasyonunda ilgili bütün bakanların katılımı ile bir seri toplantı yapılmıştı.
Bölgenin toplumsal ve sosyal rehabilitasyonu ayağının sorumluluğu artık Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in omuzlarında.
Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın aktardığı bilgiye göre Binali Yıldırım'ın başbakanlığı üstlendiği 65. Hükümet ile birlikte, sorunun ekonomik ve sosyal boyutuna ilişkin çalışmalarda yeni bir yapılanmaya geçildi.
Son Bakanlar Kurulu toplantısında bu yapılanmaya ilişkin bir Bakanlar Kurulu kararı da çıkmış durumda.
Cevdet Yılmaz’ın sorumluluğundaki alan çalışkanlığıyla da tanınan yeni Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’a verildi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un üst koordinasyonu devam edecek. Yeni görevlendirmede üçüncü ismin ise dikkat çekici olduğunu belirten Serpil Çevikcan, bölgenin toplumsal ve sosyal rehabilitasyonu ayağının sorumluluğunun artık Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in omuzlarında olduğunu söyledi.
Tuğrul Türkeş'in 'net' olduğunu söyleyen Serpil Çevikcan, kendisiyle yaptığı telefon görüşmesine ilişkin, Türkeş'in açıklamalarını şöyle aktardı:
'Terör şehirlere yerleşmeye kalktı. Devlet şehirden bunları söküp atıyor. Fakat orada günahsız milyonlarca vatandaşlarımız var. Terör örgütü asıl oradaki halkı terörize ediyor. Bunun oluşturduğu bir travma var bölge insanında. Evine, tüpünün, tenceresinin içine bomba konmuş vatandaşımıza, “TOKİ sana ev yaptı bunu al, buzdolabından fırınına kadar da valilik verecek” demek yeterli değil. Sosyal devlet anlayışı içinde bu kifayet etmez. Oradaki toplumsal travmayı mümkün olduğunca gidermemiz gerekiyor. Bunu da bir Başbakan Yardımcısı’nın koordine etmesi lazım. Nasıl ki Kalkınma Bakanlığı, Milli Emlak, Vakıflar vs. ekonomik boyutunu yapılandırıyorsa, işin bir de sosyal boyutu var. Toplumsal travmanın minimize edilmesi, vatandaşların sosyal boyuttaki ihtiyaçları, sivil toplum örgütlerinin buna ne kadar katkı sağlayabileceği meselesi benim alanım. Sadece substantial (elle tutulur) ihtiyaçların giderilmesiyle halledilebilecek bir sorunla karşı karşıya değiliz.
Bölgeyi tanıyorum. Benim bilmediğim bir yer değil ki. Yalnız şuna karşıyım: Diyarbakır’ı merkez diye işaretleyip, görevimle ilgili ilk seyahatimi Diyarbakır’a yapacağım diye bir şey asla yok. Diyarbakır’ın Tekirdağ’dan farkı yok benim için. Bölgeye gidip geleceğim. Daha önce de gittim. Oradaki sivil toplum örgütleri görüşmek isterse de gideceğim. İster Trabzon’da olsun ister Cizre’de olsun hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı değil mi?
Hayır, niye olsun ki? Türkeş ismi o bölgede ancak barışın teminatı olur. Yani benimle el sıkıştıklarında zaten barış oldu demektir. Ben onlara düşman değilim ki. Onlar bizim vatandaşlarımız ve biz onları seviyoruz. Ben şimdiye kadar hiç kimseyi etnik özelliğinden sebep tasnif etmemişim ya da mezhebinden sebep. Ben o evde yetiştim, 30-35 yaşımdan sonra bunun mezhebi Alevi, bununki Sünni’yi öğrendim. O yaşa kadar, çocukluktan beri arkadaşlarım Kürt mü, Zaza mı, Çerkez mi, mezhebi ne, bana babamın evinde öyle şeyler öğretilmedi ki. Ege’de Akdeniz’de olsa nasıl bakacaktıysam o bölgedeki meseleye de öyle bakacağım. Biz sadece kolaylaştırıcı oluruz. Orada odalar, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ve bölgesel medyanın bu sosyal boyuta eğilmesi gerektiğini onlara hatırlatacağız ama asıl işi onlar yapacaklar.
Bize bölgede bir hüsnü kabul zaten var. Benim Bingöl’den, Şanlıurfa’ya, Diyarbakır’a uzanan dünya kadar tanıdığım var. Rahmetli babamın politikası belliydi. “Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm. Ben ne kadar Türk’sem onlar da o kadar Türk’tür” derdi. Ben de bunu tekrarlıyorum. Bir etnisite veyahut mezhepsel bir tasnif, kategorizasyon söz konusu değil burada. Bakanlar Kurulu bir karar oluşturdu.
Buradaki mesele tamamıyla evi, yeri yıkılan, dükkanı yanan, zarar gören insanların sosyal, manevi, kültürel boyutta rehabilitasyonu için bölgede yapılanma sağlamak. “Al sana ev verdim, buzdolabını da valilik getiriyor” değil. Biz diyeceğiz ki nasılsın, gece uyuyabiliyor musun, çocukların okula rahat gidip gelebiliyor mu, beslenme bozukluğu olan var mı? Bütün bunlarla ilgili gerekli STK’ları onlara yönlendirmek, oradaki kanaat önderlerine bunun bir süreç olduğunu, kalıcı olmadığını anlatmak. Aslında o bölgenin insanı yapacak. Tuğrul gidip kuş kondurmayacak.'
Milliyet, Serpil Çevikcan
Kaç dakika oldu şurda gelip iki taraf kapışır diye bekliyorum. Herkes emoji tıklayıp gitmiş.