Güney Afrika'dan Cebinde Beş Kuruşsuz Çıkan Elon Musk'ın Mars'a İnsan Yollamayla Sonlanan Garip Hayat Serüveni

Belki de hiçbirimiz hakkında çok şey bilmiyoruz. Kimimiz şımarık bir züppe, kimimiz bir dâhi olarak görüyor onu, gelin o markalaştırdığı kimliğinin gerisine gidelim, hayat hikâyesinde onu şekillendiren anları hatırlayalım, bir gün onun başında olduğu girişimlere hayat verebilme hayalleri taşıyorsak kendimize de pay biçelim.

Bu başarılarının ne kadarı şans, ne kadarı ona altın tepside sunulmuş?

1971 yılında mühendis bir baba, model bir annenin çocuğu olarak doğdu. Merak etmeyin, 8 yaşına dek pek bir başarısı olmadı.

notjustrich.com

8 yaşında ulaşabildiği kütüphanedeki tüm kitapları okumuştu. O bir sonraki adımı ansiklopedi okumakta aradı, tüm Britannica serisini okudu. Sokaklardan ziyade sayfaları seçtiği için günde 10 saat okuyordu. Sadece 8 yaşındaydı.

Ansiklopedileri yalayıp yuttuktan sonra sıra dil öğrenmeye geldi, yabancı bir dil sayabilir miyiz bilinmez, o programlama dilini seçti.

6 aylık programlama dili eğitimini 12 yaşındayken tam 3 günde tamamladı, üstüne üstlük bir de bu dili kullanarak Blastar adında bir oyun yazdı.

Hatta bu oyunu 500 dolara satmayı bile becerdi.

Pazarlamadan anladığı o yaşlarda belli olmuş, ne dersiniz?

14 yaşında Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni okurken ilk varoluşsal krizini yaşadıktan sonra birkaç yıl içinde Kanada'ya göç etti.

Akrabalarının yanında, geçinmek adına birbirinden ilginç işlerde çalıştı, haberlerde gördüğü ünlü iş adamlarıyla görüşmek için onlarla iletişime geçmeye çalıştı, onlarca, yüzlerce kere. Başarısız oldu.

Sonunda bankacılık alanında işe girdi, hatta çalıştığı bankada üstün bazı çözümler de üretti fakat patronunun kahve makinesini izinsiz kullandığı için önce mimlendi, ardından da kovuldu.

Wharton Üniversitesi'nde ekonomi bölümünde eğitim almaya başladı, ardından hızını alamayıp aynı anda fizik okumaya da karar verdi.

Tabii bu esnada iki ayrı yerde staj yapmayı da ihmal etmedi. Biri bilgisayar oyunu alanında diğeri süper kapasitör üreticisi olan firma arasında iki ayrı bölüm okurken mekik dokudu. Bu arada 1992 yılına Musk'ın 21 yaşına geldik.

İki bölümü de başarıyla tamamladıktan sonra yüksek öğretimini Stanford'da doktora yaparak sürdürse de bu durum sadece iki gün sürdü. İkinci günün ardından bölümü terk etti.

İlk girişimine kardeşiyle birlikte 1995 yılında hayat verdi. İlk kez babasından yardım istedi ve sermaye olarak 28 bin dolar aldı.

Tam 3 ay boyunca ofiste çalıştı, yaşadı, uyudu.

1 yıl sonra emeğinin karşılığını alarak 3 milyon dolar yatırım alsa da yatırımcılar ilk iş olarak onu yöneticilik görevinden aldı. Her ne kadar rütbesi düşürülmüş olsa da 1999'da tırnaklarıyla kazıyarak hayat verdiği şirketin satışından sonra 22 milyon dolar kazancı olmuştu.

Ardından bir PayPal macerası ve hedeflerinin değişimi, tüm bu yükselişi başlatan 2000 yılında verdiği karar.

Gözünü göklere dikerek Los Angeles'a taşınır, kitaplardan nasıl roket yapabileceğini öğrenmeye çalışır. İlk aşamada roket satın almayı dener fakat maliyet açısından bunun hayli zor olduğunu öğrenir.

2002 yılında SpaceX'i kurarak satın almak yerine kendisi roketleri üretmeyi kafaya koyar.

Bu yıllarda ileri teknolojiye kafa yorarken elektrikli otomobillere daha yakın olmak için araştırmalara başlar, Tesla'nın yatırım çağrısıyla karşılaşır, yüklü bir yatırım yaparak onlarla birlikte çalışmaya başlar.

Hikâyenin bu noktasından sonrasına hepimiz şahit olduk, roket üretti, denedi, yanıldı, denedi ve sonunda başarılı oldu.

O yüzden biz daha çok onun başarısını, girişimciliğini hayata geçiren detaylara odaklanalım.

Belki de onun başarılı bir girişimci, yarı-bilim insanı mı yoksa soytarı mı olduğunu anlamamız kolaylaşır.

Milyonerliğin keyfini çıkarmaya pek zamanı olmadığından günün büyük bir kısmını çalışarak geçirirken hem Tesla hem SpaceX batmanın eşiğine gelmişti.

Tabii her problemin bir çözümü vardı. O bu çözümleri ortaya atarken 2011 yılında bir idda ortaya koydu: 2021-2030 yılları arasında insanları Mars'a götürecekti.

Dünya dışına yollanan roketlerin bir daha yeniden kullanılamıyor oluşu onu rahatsız etmişti, o da israfı ortadan kaldırmaya girişti.

Yeniden kullanılabilir roketlerle Dünya dışı yolculukları 100 kat daha ucuz hale getirerek insanların da bu yolculuklara dahil olabileceği fikrini ortaya attı ve gerçekleştirdi.

HyperLoop projesiyle seyahati, The Boring Company ile inşaatı hayallerin ötesinde bir kolaylığa ulaştırma hedefi koydu.

Yakın gelecekte bunların gerçekleştiğine şahit olmamız işten bile değil.

Akıl almayan fikirleri teknolojiye sırtını dayamış firmalardan yıllar önce uygulamaya koymasından onun pek de normal biri olmadığını zaten anlamıştık. Şimdi onu ve davranışlarını bizim de anlayamıyor olmamız, kafamızdaki 'normale' uymamasıyla ilgili olabilir.

Asıl soru, normal nedir?

Popüler İçerikler

Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''