Japonya, 1964 Tokyo Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyordu. Halk arasında da spora olan ilgi artmıştı. Düzenli egzersizin hipertansiyon, diyabet ve felç gibi yaşam tarzı hastalıklarıyla mücadelede iyi bir yol olduğu konusunda farkındalık oluştu. Aynı zamanda Japon halkı arasında artmaya başlayan obeziteyle mücadelede de sporun önemi anlaşılmıştı.
En basit egzersiz ise elbette yürümekti! Herkes yapabilirdi, özel bir ekipmana, koçluğa veya eğitime ihtiyaç yoktu. Pek çok kişi düzenli yürüyüş yapmaya başlayınca ilk adımsayarlar da piyasaya girdi. Bele takılan basit bir cihazla günlük adım sayınız ölçülebiliyordu. Cihaz, kısa sürede çok fazla tutuldu.
Adımsayarı üreten şirket, cihazlarına 'Manpo-kei' (10.000 adım) ismini verdi. Slogan, akılda kalıcı olması ve insanlara bir hedef belirlemesi nedeniyle kısa sürede popülerleşti. Zaman içerisinde birçok Japon yürüyüş kulübü kuruldu ve Manpo-kei, yürümeleri beklenen minimum mesafeydi. 10.000 adım atma fikri, Japon halkından çıkıp tüm dünyaya yayıldı.
İlk çalışmalar günde 10 bin adım atmanın sağlık üzerinde ne kadar etkili olduğunu ortaya koydu. Fakat 10 bin adım birçok kişi için ulaşılması zor bir hedef. Zaten, yapılan son çalışmalar da 10 bin adım atmanın bir zorunluluk olmadığını, günde 7 bin hatta sağlık durumuna göre 5 bin adımın da sağlıklı olabileceğini ortaya çıkardı.
Amerikan Kardiyoloji Derneği'ne göre, günde 7 bin adım atmak çoğu kişi için yeterli. Elbette düzenli hareket etmek kalp hastalıkları riskini yüzde 50 oranında azaltıyor ve yaşam süresini uzatıyor.
10 bin adım atamazsanız bile en azından 5 ila 7 bin adım atmanızı tavsiye ederiz!
Nabız 110 üstüne çıkınca vücut şekeri yakar. 130 üstüne çıkınca yağ yakar. Tempolu olmayan spor kalori yaktırmaz. Adım sayar sadece psikolojik telkin yaratır. Boş işler
Gel de benim telefona anlat. Hala adım saymaya devam ediyor
Güzel bir pazarlama stratejisi 🙂↔️