Günahıyla Sevabıyla Enteresan Bir Osmanlı Sadrazamı: Damat Ferit Paşa

Damat Ferit Paşa, birçok Türk vatandaşının ismini duyduğu tarihi bir şahsiyettir. Bu şahsiyet günümüzde ya göklere çıkartılıp övülerek veya tam tersine yerin dibine sokularak tasvir edilmektedir. Bizim amacımız ise burada Damat Ferit'i tarihi bir şahsiyet olarak objektif biçimde değerlendirip, sorgulamaktır.

Hayatı 1853'ün İstanbul'unda başladı. Babası Şura-yı Devlet üyelerinden Hasan İzzet Efendi idi.

Doğum adı Mehmed Ferid idi. Temel eğitimini İstanbul'da tamamladıktan sonra dışişlerinde memur oldu. Buradaki görevi sırasında Paris, Berlin, Londra ve Petersburg gibi birçok şehirde bulunma fırsatını yakaladı. Padişah II.Abdülhamid ve VI. Mehmed Vahdettin'in kız kardeşi Mediha Sultan ile evlenmesiyle yıldızı parladı. Böylelikle Damat Ferit olmuştu.

Damat Ferit 1886 yılında Şura-yı Devlet üyeliğine de getirildi. Daha sonrasında ise vezirlik rütbesine kadar yükseldi.

Eşi vasıtasıyla padişah II.Abdülhamid'e Londra büyükelçisi olmak isteğini iletti. Fakat padişah bu vazifeyi Damat Ferit'e vermedi. Bunun üzerine II.Abdülhamid'e kendince darılan Damat Ferit, günümüzde İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri olarak kullanılan, Baltalimanı'ndaki yalısında sessiz ve sakin bir hayata çekildi.

II.Meşrutiyet sonrasında Ayan Meclisine giren Damat Ferit'in gözü daha yüksek rütbelerdeydi.

İlk zamanlar İttihat ve Terakki saflarından siyasete katılmayı düşündüyse de burada aradığı ilgiyi bulamadı. Bunun üzerine İttihat ve Terakki muhalifleri arasında ön plana çıkan Damat Ferit, 1911'de kurulan ilk muhalefet partisi Hürriyet ve İtilaf'ın genel başkanlığına seçildi. Fakat bu görevi yürütemeyip birkaç ay sonra istifa etti.

1918'de I.Dünya Savaşı'ndan çok büyük kayıplarla ayrılan Osmanlı'da İttihat ve Terakki rüzgarı birden kesilivermişti.

Savaşa katılmanın, yenilginin ve hulasa bütün başarısızların cezası iktidarda olan İttihatçılara kesilmişti. Bu durum karşısında İttihat ve Terakki kendini feshetme kararı aldı. Bu zeminde oluşan iktidar boşluğunda Ahmet İzzet Paşa hükumeti kuruldu. Padişah VI. Mehmed Vahdettin, eniştesi Damat Ferit'e fevkalade güveniyordu ve onu Mondros'a gidecek heyete başkan yapmak istiyordu.

Ahmed İzzet Paşa böyle bir şeyi asla beklemiyordu, padişaha bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.

Ona göre Damat Ferit gibi delice fikirleri olan birinin, en mühim bir ateşkes görüşmesine başkan olarak gitmesi olacak şey değildi. Ahmet İzzet Paşa restini çekti, ''eğer Damat Ferit Mondros'a başmurahhas olarak gönderilirse istifa ederiz'' dedi. Bunun üzerine padişah ısrarından vazgeçti ve Damat Ferit yerine Mondros'a Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey başkanlığındaki heyet gitti.

Mondros Ateşkes Antlaşması Osmanlı'yı fevkalade zor bir duruma sokuyordu.

Özellikle de ''İtilaf devletlerinin güvenliklerini tehdit altında gördükleri bölgeleri işgal etmesi'' gibi oldukça geniş ve keyfi maddelere sahip bu antlaşma toplumda tam bir matem havasıyla karşılandı. Ahmet İzzet Paşa hükumeti ise millete elinden geleni yaptığını göstermeye çalışıyordu. İttihat ve Terakki'nin önemli isimleri de İngilizler tarafından savaş suçlusu olarak yargılanacakları sebebiyle ülkeyi terk ettiler.

Damat Ferit aradığı fırsatı bulmuştu. Kamuoyu Ahmet İzzet Paşa hükumetine yüklenmeye başladı.

Oluşan algıya göre Ahmet İzzet Paşa hükumeti, başarısızlıklara sebep olan İttihatçıların kaçmasını bile önleyememişti. Damat Ferit Paşa da güçlü bir muhalefet yapıyordu. Bunun karşısında dayanamayan hükumet en sonunda istifa etti. Yerine kurulan Tevfik Paşa hükumeti de uzun ömürlü olmadı ve nihayetinde 4 Mart 1919'da Damat Ferit Paşa, VI.Mehmed Vahdettin tarafından sadrazamlık makamına getirildi.

Damat Ferit artık kariyerinin en yüksek noktasına ulaşmıştı. Yükselebileceği en uç makam olan sadrazamlığa getirilmişti.

Fakat hiçbir şey hayal ettiği gibi olmayacaktı. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali tam bir felaketti. Türkler darp ediliyor, hakarete uğruyor, yerlerde sürükleniyordu. Rum ahali Yunan askerlerinin ardında 'Zito (Yaşa) Venizelos' diye bağırıyorlardı. Müslümanların fesleri başlarından alınıp parçalanıyor, tüfeklerin dipçikleriyle kafaları yarılıyordu. Türk İzmir'de tam bir Türk katliamı başlamıştı. Miralay Süleyman Fethi Bey dahi 'Zito Venizelos' diye bağırmaya zorlandı ve bunu yapmayınca da Yunanlılar tarafından süngülerle delik deşik edilerek katledildi. İzmir'de katledilen Türklerin, bozulan namusların haddi hesabı yoktu.

İzmir'de yaşanan facialar üzerine Damat Ferit istifasını sunduysa da padişah tarafından yeni bir hükumet kurmakla görevlendirildi.

Bu sırada diğer mağlup devletlerle barış antlaşmaları yapılırken Osmanlı, Paris Konferansına davet edilmemişti. Ismarlama bir antlaşmayla devletin paramparça edileceğinden korkuluyordu. Damat Ferit Osmanlı'nın konferansa katılmasına çalışıyor, sık sık İstanbul'daki İngiliz komiserleriyle görüşüyordu. Hatta İngiliz mandasının kabul edileceğini dahi dillendiriyordu. Büyük uğraşlar sonucu 30 Mayıs 1919'da konferansa dahil olundu. Fakat hükumet buradan eli boş döndü. Bunun üzerine Damat Ferit 20 Temmuz'da istifa etti. Fakat tekrar hükumeti kurmak üzere 3. kez sadrazamlığa getirildi.

Bu sırada Anadolu çoktan Milli Mücadele ruhuna bürünmüştü. Kurtuluşun tek yolu vatanın her karış toprağını savunmaktı.

23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihlerinde Erzurum Kongresi toplandı. İtilaf Devletlerinin baskıları üzerine Damat Ferit hükumeti, Mustafa Kemal ve Rauf Beyler hakkında yakalama kararı çıkarttı. Bu durum büyük tepkilere yol açtı. İtilaf Devletleri de Anadolu'daki hareketi bitirmesi için Damat Ferit'i sıkıştırıyorlardı. Bütün bu vaziyet karşısında Damat Ferit yine çareyi istifa etmekte buldu. 3 Mart 1920'ye kadar Ali Rıza Paşa hükumeti göreve geldi.

Damat Ferit birkaç aylık aradan sonra 5 Nisan 1920'de 4. kez hükumeti kurmakla görevlendirildi.

Damat Ferit Paşa, Kuvva-yı Milliye hareketini bastırmak için İngilizlerden lojistik destek istedi. Kuvva-yı Milliye hareketini fitne-fesat ve ihanet olarak ilan etti. Hatta 11 Nisan'da Kuvvacıların hain olduğu ve katledilmelerinin dahi caiz olduğunu bildiren bir fetva aldı. 18 Nisan'da Kuvva-yı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) namıyla Kuvva-yı Milliyecilere karşı bir ordu teşkil edildi.

Bunlara mukabil 23 Nisan'da Ankara'da Mustafa Kemal Paşa başkanlığında Büyük Millet Meclisi toplandı.

Ülke işgalden kurtuluncaya dek milletin ve devletin tek temsilcisinin Ankara Hükumeti olacağı bildirildi. İstanbul Hükumetinin bütün faaliyetleri ve imzaladıkları antlaşmalar yok sayıldı. Mustafa Kemal Paşa, Paris Konferansına giden heyetin milleti temsil etmediğini belirtti. Ankara İstiklal Mahkemesince de Damat Ferit Paşa vatana ihanet suçuyla ölüme mahkum edildi.

Damat Ferit Paşa'nın son durağı ise Sevr Antlaşması oldu.

Bu antlaşma her yönüyle Osmanlı topraklarını parçalayıp bölen bir belgeydi. Antlaşma imzalandıysa da bunu onaylatıp yürürlüğe koyacak bir hükumet mevcut değildi. Ayrıca Ankara Hükumeti'nin onayı olmaksızın böyle bir antlaşmanın yürürlüğe girmesi mümkün gözükmüyordu. Bu son olay Damat Ferit'in kariyerinin de sonu olmuştu. 17 Ekim 1920'de İngilizler ve Fransızlar Damat Ferit'in istifasını istediler.

17 Ekim 1920'de son defa istifasını veren Damat Ferit, ülke dışına çıkarak Avrupa'ya gitti.

Milli Mücadele boyunca burada kaldı. Bir ara İstanbul'a geri döndüyse de hayatını tehlikede görerek 21 Eylül 1922'de Fransa'ya gitti. 6 Ekim 1923 tarihinde Nice şehrinde hayata veda etti.

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
YORUMLAR
05.08.2018

Kolay yoldan güç ve para elde etme heveslisi. Çıkarı nerdeyse orda yer alan, zoru gördüğünde de topuklayan zavallı bir beta. Günümüzde olsa bakan falan olabilirdi.

24.03.2017

İyi okuyun yobazlar, belki olmayan beyniniz bir şeyler anlar.

Yobaz derken!?

24.03.2017

Damat Ferit AKP`liler tarafından ihmal edilen bir isim. "Keşke o gün Yunan galip gelseydi" diyen Kadir Mısırlıoğlu Damat Ferit`i övsün de AKP`liler rahatça adamı savunabilsinler.

Bu adamı kendisinden yüz yıl sonra kurulan AKP ile özdeşleştirmeyi nasıl başardın helal olsun. Kadir Mısıroğlu'na düşman, AKP'ye düşman vatansever olmak bu olsa gerek. Kafanızı bir kumdan çıkarıp, önyargısız olayları inceleseniz belki gerçekleri daha iyi analiz edebilirsiniz.

TÜM YORUMLARI OKU (15)