Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Sur ve Silvan Belediye Başkanlarının gözaltına alınmasına tepki göstererek, 'Devlet gelir benim belediye başkanımı gözaltına alırsa ben de özerklik ilan ederim tabii ki' dedi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, sabah saatlerinde gözaltına alınan belediye eşbaşkanlarının serbest bırakılmasını istedi. Bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduklarını vurgulayan Kışanak, “Devlet gelir belediye başkanımı gözaltına alırsa ben de ‘özerklik’ ilan ederim tabi ki. Bir halkın onuruyla bu kadar oynanmaz. Bize bu kadar hakaret etmeyin. Binlerce hukuksuzluk var. Hangisinin hesabını sordu bu devlet? Devlet benim namusumu korumayacaksa, onurumu ve halkın seçilmişlere saygı göstermeyecekse devlet ne için vardır? Bu halkın özerklik talebi siyasi bir taleptir, siyasi. Demokratik özerklik bu halkın sokaklarda ve meydanlarda haykırdığı, siyasi partisinin programına koyduğu, müzakere görüşmesinde masaya koyduğu siyasi bir taleptir. Bu siyasi talebe varsa bir cevabınız bunu verin. Ama yok, biz siyaset yapmıyoruz, biz otoriter devlet olarak sizleri ezeceğiz diyorsanız, kusura bakmayın ezdirmeyeceğiz kendimizi.” dedi.
Doğu ve Güneydoğu’da birçok kentte çeşitli tarihlerde ilan edilen sözde 'öz yönetim’ açıklamalarıyla ilgili olarak Diyarbakır’ın Sur ve Silvan ilçelerinde bu sabah eş zamanlı operasyon yapıldı. Sur Belediyesi Eşbaşkanları DBP’li Seyid Narin ve Fatma Şık Barut, Silvan Belediye Eşbaşkanları Yüksel Bodakçı ve Melikşah Teke gözaltına alındı. Operasyonda DBP Sur İlçe Eş Başkanı Ali Rıza Çiçek ve birçok DBP’linin gözaltına alındığı öğrenildi.
Olayların ardından Sur Belediyesi binasına ise siyah bez asıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, Sur Belediyesi’ni ziyaret etti. Yaklaşık 1 saat süren görüşme sonrası belediye binasının önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan Gültan Kışanak, bu durumu kınadığını belirtti.
Ülkede hukuksuzluğun bir devlet nizamı haline getirilmeye çalışıldığını ifade eden Kışanak, “Bugün sabah bir hukuksuzlukla güne başladık. Artık rutin hale geldi. Ben yaparım, ben vururum, ben gözaltına alırım, bana biat etmeyene her türlü zulmü yaparım diyen bir zihniyet kendisini devlet olarak örgütlemeye çalışıyor. Bunun ad faşizmdir, otoriter rejimdir. Hukuk ve kural tanımayan, halkın ihtiyaçlarını, talebini dikkate almayan, elindeki devlet gücünü halkın taleplerini bastırmak için kullanan otoriter bir yönetim birileri tarafından tesis edildi. Buna Türkiye sessiz kalırsa Sur’da, Silvan’da Lice’de yaşananlar yarın Türkiye’nin batısında yaşanacak. Bir ülkede devlet hukuk dışına çıkmaya başlarsa, hak ve özgürlükleri rafa kaldırırsa o ülkede kimsenin hakkı ve özgürlüğü yoktur.” şeklinde konuştu.
'EĞER 90’LI YILLARDAKİ YÖNTEMLER DEVREYE GİRERSE BU HALKIN DA MÜCADELE YÖNTEMLERİ GELİŞECEKTİR'
Türkiye’ye seslenen Kışanak, 1990’lı yıllarda yaşanan hatalara tekrar gidilmemesi gerektiğini belirtti. Kışanak, “Gözünüzü kulağınızı yaşananlara kapatmayın. Ne oluyor, ne bitiyor bunu anlamaya çalışın. Biat etmiş medyanın servis ettiği yalanlara Türkiye lütfen yönelmesin. Cesur gazeteciler, cesur aydınlar ve gerçeği gören yazarlara ihtiyacımız var. Gerçekliği öldürdüğünüz an ülkede otoriter rejim başını alıp gidecektir. Bunun mağduru da sadece Kürtler olmayacaktır. Biz 1990’lı yılların tekrar tekerrür etmesine ne müsaade ederiz ne de bu coğrafyada 90’lı yıllar olduğu gibi bir daha tekkerür etmeye eder, bu yaşanmayacak. Eğer 90’lı yıllardaki gibi infazlar, köy yakmalar, bütün siyasi talepleri baskıyla, şiddetle bastırma yöntemi devreye girerse bu halkın da mücadele yöntemleri de gelişecektir. Biz boyun eğmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Eğer birileri KCK operasyonlarını tekrarlatmak istiyorsa, bu halkın siyasi iradesini cezaevine tıkamak istiyorsa buna da izin vermeyeceklerini kaydeden Kışanak, şöyle konuştu: “Yaptığınız yanlışları ısrar etmek, yeniden yaşamak istiyorsanız bunun bedelini siz ödersiniz. Evet biz mağdur oluyoruz, zorluklar yaşıyoruz. Özgürlüklerimizden yoksun bırakılıyoruz, tutuklanıyoruz ama inanın ki bunun en ağır bedelini Türkiye ödüyor, Türkiye. 12 Eylül rejiminin Diyarbakır Cezaevi’ndeki vahşetin bedelini Türkiye nasıl ödediyse, 12 Eylül’den sonra bu coğrafyada hak aramak için insanlar başka yollara gittiyse, bugün herkes konuşuyorsa, aynı hataları yapmakta ısrar etmek bu ülkeyi felakete sürüklemektir. 1990’lı yıllara sahip çıkan bir siyasetçi var mı? Yaptığınızdan sonra da sahip çıkamayacak duruma geliyorsanız bir daha ,bir daha niye bunu yapıyorsunuz. KCK operasyonlarına sahip çıkabilecek bir tek kişi var mı?” diye sordu.
Halkın seçilmişleri yere yatırılarak hakaret edildiğini dile getiren Kışanak, “Halkın siyasi iradesini cezaevine tıkmaya çalışanlar bugün de paralel yapı diye başka bir suçlamanın konusu haline geldiler. Çünkü meşrutiyeti yoktu, o gün de söyledik. Bugün bu halkın seçilmiş temsilcilerinin kapılarını zorla kırmaya teşebbüs ederek, yere yatırarak hakaret ediyorsanız bunun hiçbir meşrutiyeti yoktur. Bu ayıbı savunamayacak hale gelecek, kim bu operasyonu yönetiyorsa mahkum olacaktır. Köşkten mi yönetiliyor? Ruhu bitmiş iktidar mı yönetiyor? Bunun cevabını versinler. Kimin haddine? Bu topraklarda yüzde 85 oy alarak halkın temsilcisi haline gelmiş insanlara hukuksuzluğu yapmak kimin haddine? Bunun hesabını verecekler. Varto’da sokak ortasında çıplak bedeni sürüklenen kadının hesabını verecekler. Bu alçaklığı yapana hesap sormayan devlet, gelir belediye başkanımı gözaltına alırsa ben de özerlik ilan ederim tabi ki. Bir halkın onuruyla bu kadar oynanmaz. Bize bu kadar hakaret etmeyin. Binlerce hukuksuzluk var. Hangisinin hesabını sordu bu devlet? Yüzlerce faili meçhul cinayetler var, hangisinin hesabını sordu bu devlet? Uğur Kaymaz’ın katilleri nerede? Anasının kucağında bebek olanlar katledildi. Birine hesap sordu mu bu devlet? Kimi yargı karşısına çıkarttı?” şeklinde konuştu.
'BUNU YAPAN DEVLET MEŞRU BİR DEVLET DEĞİLDİR'
AK Parti hükümetinin kendi yaptıkları hırsızlıkları kapatmak için yasalar çıkarttığını ifade eden Kışanak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bir hukuk devleti değildir. Hırsızlar ortada, kendi çocuklarının, bakanların hırsızlıklarını kapatmak için yasalar çıkarttılar, binlerce polisi ve savcıyı sürgün ettiler. Burada halkın iradesini temsil edenin sırtına basamazlar. Bir basın açıklamasını okuyan arkadaşımızın evinin kapısını kırıp, annesinin kafasını kırarak gözaltına alamazlar. Bunu yapan devlet meşru bir devlet değildir. Bunu sorgulamak bizim hakkımızdır. Demokratik ve eşit yurttaş budur. Hakkımızı arayacağız, hakkımızı. Bize zulüm yapana hesap soracağız. Kimse bize karşı 'zulüm yapanlardan hesap sormayın, sesinizi çıkartmayın, biat edin, gidin evinizde oturun' diyemez; bunu diyen IŞİD zihniyetidir. Bir IŞİD Ortadoğu’da dayatıyor, herkes bana biat etsin, bir de Türkiye’de böyle bir zihniyet var. Hepimiz özgür yurttaşız.”
CHA