Gülşen’in Özrünü Kabul Ediyorum

Siz hiç babanız tarafından cezalandırıldınız mı? Ben hiç cezalandırılmadım ama filmlerde, gazete haberlerinde, sonrasında sosyal medyada ve internette bununla ilgili pek çok haber okudum.

Rahmetli Esin Teyzem şöyle derdi: “Eğilen başa kılıç vurulmaz.” Bunu ilk duyduğumda çok ama çok etkilenmiş sonrasında da bir özür karşısında ne yapmam gerektiği konusunda da kendime şiar edinmiştim. 

Hiçbir vakit bir Gülşen dinleyicisi olmadım. Birçok şarkısını çok sevmekle birlikte, Gülşen benim sanatçım olmadı ama özellikle son zamanlarda çıplaklığı, dansı, giyimi kuşamı, LGBTİ desteği falan derken öyle bir karşıt cephe oluştu ki kendimi pek çok kez Gülşen’i savunurken buldum ki aslında savunduğum Gülşen’in şahsı da değildi, özgürlüktü. Ama öyle çepeçevre sarıldık ki özgürlüğün de sınırlarını yeniden konuşmak zorunda kaldık. Üstelik o sınırları genişletmek değil, daha da küçültmekti dava. Oysa, özgürlükler söz konusu olduğunda verilen her taviz toprak kaybetmek gibi olacaktı. Bunu biliyorduk. Gülşen’i verip yerine padişahın kızını da alamayacağımıza göre… Elbette daha da asıldık özgürlük işine. Hoş asıldık da ne oldu, tek yapabildiğimiz tarafımızı seçmek… Zaten yıllardır yaptığımız da bir bu, tarafımızı seçmek.

Biri bize bir hassasiyet listesi yazsın da elimize versin madem...

Evet, böyle bir şey çok kullanışlı olabilir çünkü her an yeni bir başlıkta başka birilerinin hassasiyetleri konumuz olabiliyor. İnsan nerede ne diyeceğini bilemiyor. Kolay değil ha. Ben bir düşündüm, ünlü biri olsaydım kim bilir kaç kez ve kimler tarafından linç edilirdim. Ağzına geleni, geldiği gibi söylemeden önce 3 kere düşünmek yetmez, düşünmeden önce bile bir düşünmen gerekebilir çünkü. 

Gerçekten büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Herkes dayakçı babalar gibi. Kimse ne özürden anlıyor ne pişmanlıktan ne şakadan ne gaftan ne gafletten… Amasız ceza… Amasız şiddet… Amasız nefret… Amasız kin… Amasız intikam… Bu ne hal yahu… Delirdik mi?

Gülşen’in basın açıklaması, bir özrün içermesi gereken her şeyi içeriyor: kendini açıklama, özeleştiri, pişmanlık, niyet beyanı, yeni eylem… Eski defterleri açasım da hiç yok, o da bunu dedi, şu da şöyle dedi. İki gündür her yerde söyleniyor bunlar… Hepimizin bildiği gerçekler… Ben sadece, bu toplumun bir ferdi olarak, Gülşen’in özrünü kabul ediyorum. İmam Hatipli değilim ama sonuçta işlediği suçun tanımında toplumu ayrıştırmak da var, ne diyor açıklamada “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve toplum, +1 varlığımla bir parça benim nihayetinde. Buna dayanarak işte, ben kabul ediyorum özrünü.

1. Uzun yıllardır birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarım ile iş ve çalışma ortamında yapmış olduğum bir espri toplumu kutuplaştırmayı hedefleyen kimseler tarafından öne çıkarılarak yayınlanmıştır.

- Bu açıklamada çok önemli bir yer var. Diyor ki “iş ve çalışma ortamımda yapmış olduğum bir espri.” Çok haklı bir girdi, zira orası kamuya açık olsa da aslında izole bir ortam aynı zamanda. Kendi dinleyenleri ve kendi sahnesi. O sözler ne bir kurumsal açıklama ne bir makama ait ne de ulusa sesleniş… Buradan bakınca bana makul geldi. 

2. “Sözlerimin ülkemizdeki kutuplaştırmayı hedefleyen kötü niyetli kimselere malzeme vermiş olmasından dolayı üzgünüm. İnandığım özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu görüyorum.”

- Burayı çok sevdim. Özlemini duyduğumuz bir özeleştiri var. Üstelik karşı cenahtan lafını esirgemeyerek duruşunu da sabitliyor, gayet samimi ve sahici. Ve diyor ki “özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu gördüm.” Ah hepimiz kendi faşist söylemlerimizi böyle fark etsek… Laf arasında ağzımızdan çıkanlarla, gündelik olarak sağa sola burun kıvırmalarımızla böyle yüzleşsek; ülkede ne ayrımcılık kalır ne kutuplaşma. Dolayısıyla bu ikinci özeleştiri parçasını da çok değerli buluyorum.

3. “Videodaki söylemimden rahatsızlık duyan ve incinen herkesten özür diliyorum. Daha başka bir dil bulmalıydım; bulacağım.' 

- Özür ve yeni eylem. Burayı umarım hepimiz yapabiliriz de bugün gelinen noktanın tek sorumlusu Gülşen’miş gibi değişimi sadece ondan beklemeyiz. 

Özet

Şiddetsiz, uzlaşmacı, kapsayıcı, barışçıl, kabulcü, saygılı ve gerçekten özgürlükçü bir dili hep birlikte yeniden kurabiliriz. Birbirimize karşı olduğumuzda, birbirimizden gerçekten nefret ettiğimizde kinden, intikamdan, dayakçı baba reflekslerinden uzakta anlayışın, birlikte dönüşümün, birbirimizi şefkatle yeni bir şeye dönüştürmenin bir yolunu anbean, günbegün yeniden bulmalıyız. Sabırla uğraşmalıyız birbirimizle… Kalemi tutmayı, o A harfini yazmayı, ipliği boncuktan geçirmeyi birbirimize öğretmeliyiz. Birbirimizi burada da büyütmeye gönüllü olmalıyız.

Yoksa o cenah senin bu cenah benim, her gün ona buna karşı çıka çıka, dövüşe yarışa geçen günlerde, biz birimizle uğraşırken atı alan Üsküdar’ı geçecek. 

Kutuplaşmaya ve ayrışmaya karşı bir milli mücadele başlatsak, sen, ilk ne yapardın? Onu şimdi yapabilir misin? Yapabilsen ne olurdu? 

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Avrupa'daki Rakibi Tottenham'da Üç Oyuncu Sakatlandı!
Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'dan Trabzonspor Derbisi Öncesi Kritik Açıklamalar!
6 Yıllık Evlilik Tek Celsede Bitti: Eşi Selim Selimoğlu ile Anlaşmalı Boşanan Bengü'den İlk Açıklama Geldi!
YORUMLAR
26.08.2022

Özgürlük başkalarına saldırmak başkalarını aşağılamak değildir başkalarına zarar vermek değil nasıl yaşadığınız umrumuzda değil ve önce git özgürlük hakkında ders alıp gel

26.08.2022

5 AY ÖNCE NİYE ARKANI ALIP TEPKİ GÖSTERMEDİN? Kimsenin kimseye hakaret ettiği falan yok. Kadın kendi kitlesine, kendi konserinde, kendi cümlelerini söyledi. İmam hatipli kardeşlerimden üstüne alınmayan bir sürüsü var. Onlarda biliyor ki ülkede son zamanlarda müslüman topluluklarda yaşanan çok kötü olaylar var. Cümlenin gittiği yer var. Bide bana cevap ver! NİYE 5 AY SONRA AÇTILAR? EN SEVDİKLERİNE HAKARET ETSEM BANA 5 AY SONRA MI TEPKİ GÖSTERİRSİN?

27.08.2022

Kimse kusura bakmasın ama bu yaptıklarının kabul edilir bir yanı yok ve Müslüman bir ülkede genç kesimler Müslüman değil diye hala hayatta olan atalarımızı hiçe sayıp bu kadına ve bunlar gibisine destek çıkmak dinimizde yeri yoktur örf, adet ve geleneklerimizde de yeri yoktur! Ben Müslüman değilim diyen genç nesiller sözde z kuşağı olan insan karakterinde ki şeytan tohumlarına destek çıkmamak aksine onları dizginlemek olmuyorsa kendi içimizde sonsuza dek silip atıp yok etmek lazım!!!

Siz kimsiniz ki İmam-Hatipliler yerine karar verip affediyorsunuz? Gülşen'in dedikleriyle iftiraya uğrayan kişiler İmam-Hatipliler, sonuç olarak da söz hakkı İmam-Hatiplilere düşer.

TÜM YORUMLARI OKU (34)