Evet, böyle bir şey çok kullanışlı olabilir çünkü her an yeni bir başlıkta başka birilerinin hassasiyetleri konumuz olabiliyor. İnsan nerede ne diyeceğini bilemiyor. Kolay değil ha. Ben bir düşündüm, ünlü biri olsaydım kim bilir kaç kez ve kimler tarafından linç edilirdim. Ağzına geleni, geldiği gibi söylemeden önce 3 kere düşünmek yetmez, düşünmeden önce bile bir düşünmen gerekebilir çünkü.
Gerçekten büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Herkes dayakçı babalar gibi. Kimse ne özürden anlıyor ne pişmanlıktan ne şakadan ne gaftan ne gafletten… Amasız ceza… Amasız şiddet… Amasız nefret… Amasız kin… Amasız intikam… Bu ne hal yahu… Delirdik mi?
Gülşen’in basın açıklaması, bir özrün içermesi gereken her şeyi içeriyor: kendini açıklama, özeleştiri, pişmanlık, niyet beyanı, yeni eylem… Eski defterleri açasım da hiç yok, o da bunu dedi, şu da şöyle dedi. İki gündür her yerde söyleniyor bunlar… Hepimizin bildiği gerçekler… Ben sadece, bu toplumun bir ferdi olarak, Gülşen’in özrünü kabul ediyorum. İmam Hatipli değilim ama sonuçta işlediği suçun tanımında toplumu ayrıştırmak da var, ne diyor açıklamada “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve toplum, +1 varlığımla bir parça benim nihayetinde. Buna dayanarak işte, ben kabul ediyorum özrünü.
1. Uzun yıllardır birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarım ile iş ve çalışma ortamında yapmış olduğum bir espri toplumu kutuplaştırmayı hedefleyen kimseler tarafından öne çıkarılarak yayınlanmıştır.
- Bu açıklamada çok önemli bir yer var. Diyor ki “iş ve çalışma ortamımda yapmış olduğum bir espri.” Çok haklı bir girdi, zira orası kamuya açık olsa da aslında izole bir ortam aynı zamanda. Kendi dinleyenleri ve kendi sahnesi. O sözler ne bir kurumsal açıklama ne bir makama ait ne de ulusa sesleniş… Buradan bakınca bana makul geldi.
2. “Sözlerimin ülkemizdeki kutuplaştırmayı hedefleyen kötü niyetli kimselere malzeme vermiş olmasından dolayı üzgünüm. İnandığım özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu görüyorum.”
- Burayı çok sevdim. Özlemini duyduğumuz bir özeleştiri var. Üstelik karşı cenahtan lafını esirgemeyerek duruşunu da sabitliyor, gayet samimi ve sahici. Ve diyor ki “özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu gördüm.” Ah hepimiz kendi faşist söylemlerimizi böyle fark etsek… Laf arasında ağzımızdan çıkanlarla, gündelik olarak sağa sola burun kıvırmalarımızla böyle yüzleşsek; ülkede ne ayrımcılık kalır ne kutuplaşma. Dolayısıyla bu ikinci özeleştiri parçasını da çok değerli buluyorum.
3. “Videodaki söylemimden rahatsızlık duyan ve incinen herkesten özür diliyorum. Daha başka bir dil bulmalıydım; bulacağım.'
- Özür ve yeni eylem. Burayı umarım hepimiz yapabiliriz de bugün gelinen noktanın tek sorumlusu Gülşen’miş gibi değişimi sadece ondan beklemeyiz.
Özet
Şiddetsiz, uzlaşmacı, kapsayıcı, barışçıl, kabulcü, saygılı ve gerçekten özgürlükçü bir dili hep birlikte yeniden kurabiliriz. Birbirimize karşı olduğumuzda, birbirimizden gerçekten nefret ettiğimizde kinden, intikamdan, dayakçı baba reflekslerinden uzakta anlayışın, birlikte dönüşümün, birbirimizi şefkatle yeni bir şeye dönüştürmenin bir yolunu anbean, günbegün yeniden bulmalıyız. Sabırla uğraşmalıyız birbirimizle… Kalemi tutmayı, o A harfini yazmayı, ipliği boncuktan geçirmeyi birbirimize öğretmeliyiz. Birbirimizi burada da büyütmeye gönüllü olmalıyız.
Yoksa o cenah senin bu cenah benim, her gün ona buna karşı çıka çıka, dövüşe yarışa geçen günlerde, biz birimizle uğraşırken atı alan Üsküdar’ı geçecek.
Kutuplaşmaya ve ayrışmaya karşı bir milli mücadele başlatsak, sen, ilk ne yapardın? Onu şimdi yapabilir misin? Yapabilsen ne olurdu?
Twitter
Instagram
Özgürlük başkalarına saldırmak başkalarını aşağılamak değildir başkalarına zarar vermek değil nasıl yaşadığınız umrumuzda değil ve önce git özgürlük hakkında ders alıp gel
Kimse kusura bakmasın ama bu yaptıklarının kabul edilir bir yanı yok ve Müslüman bir ülkede genç kesimler Müslüman değil diye hala hayatta olan atalarımızı hiçe sayıp bu kadına ve bunlar gibisine destek çıkmak dinimizde yeri yoktur örf, adet ve geleneklerimizde de yeri yoktur! Ben Müslüman değilim diyen genç nesiller sözde z kuşağı olan insan karakterinde ki şeytan tohumlarına destek çıkmamak aksine onları dizginlemek olmuyorsa kendi içimizde sonsuza dek silip atıp yok etmek lazım!!!
Siz kimsiniz ki İmam-Hatipliler yerine karar verip affediyorsunuz? Gülşen'in dedikleriyle iftiraya uğrayan kişiler İmam-Hatipliler, sonuç olarak da söz hakkı İmam-Hatiplilere düşer.