Çok eski bir zamanda yiğit ve onurlu bir halk yaşardı. Üyelerinin her biri hem erkek ilkeye, hem kadın ilkeye sahipti. Fakat bir gün göklere tırmanmaya kalktılar ve yaratıcıları onları cezalandırdı.
Ceza olarak her biri ikiye bölündü. İşte cinsel ayrımın kökeni böyle ortaya çıktı, der.
O gün bugün, insanlık, o ilk, en eski birliği yeniden kurmak, yeniden tam bir kaynaşma sağlamak için, kendini bütünleyecek olan 'öteki yarının' peşindedir.
O halde aşkın anlamı apaçık ortadadır: İki başka varlıktan bir tek varlık oluşturmak için birleşmek ve birbiri içinde erimek.
Yang ve Ying kuramı, eşlerden birinin Güneş, öbürünün Ay kökenli olması gibi iki farklı yanı simgeleyen inanışlar da bunu destekler yöndedir, ne dersiniz?
Elbette insanın öteki yarısını bulma serüveni çok zorlu bir arayış. Yanılmak mümkün, yanlışı doğru sanmak mümkün. Arzuyu, şehveti aşkla karıştırmak mümkün. İşte burada tek bir sihir var: Zaman
İnsanın hissettiği şey zamanla kaybolmuyorsa, eksileceğine yoğunlaşıyorsa; doğru yolda olabilirsiniz:) İşin tuhafı, kalbiniz bunu sizden önce fark ediyor
ve birinde ısrar ediyor. Burada tek önemli husus, bu ısrarın karşılıklı olması. Aşk tek taraflı yaşanan bir şey değildir. Öteki yarınızı bulduğunuzu düşündüğünüzde, karşınızdaki kişi öyle düşünmüyor ya da hissetmiyorsa; öyle değildir; üzgünüm.