Gülşah Elikbank Yazio: Kadın Değil Erkek Sorunu Var

Dünya ülkeleri pandeminin iyice darlaşan kıskacı ile uğraşırken, 29 Aralık günü Türkiye’de bir öğretim görevlisi kadın eski sevgilisi tarafından yakılarak öldürüldü. Bir diğeri eski eşi kafasına sıkılarak, diğeri oğlu tarafından pompalı tüfekle öldürüldü.

Farkında mısınız, kadınları hep en yakınları katlediyor?

Her gün başka bir kadın cinayetiyle uyanan ülkemizde, bir insanın yakılması sosyal medyada ses getirdiyse de, biliyoruz ki üç güne kalmaz herkes bunu unutmuş olacak. Haklılar da… İnsan zihni bu kadar acıyla baş edemez, unutmak zorunda. Bu topraklarda çok fazla acı birikti, artık hep birlikte altında kalıyoruz bu kederin.  

İnsan evrimsel sürecinde birçok özelliğini hâlâ eski atalarının alışkanlıkları ile sürdürüyor. Örneğin karanlık bizim için hala pek hoş değil, çünkü atalarımız karanlıkta av haline gelir, yabani hayvanların saldırısına uğrardı. Kolektif bilinçaltından bize geçen bu korku, modern şehirlerde de aydınlık yaşamlar sürmemize neden oluyor. İnsanların algılarını eğitim düzeyleri belirliyor. Fakat eğitim sadece okulda öğrendiklerimizden oluşmuyor. Hele ki bir çocuk için daha çok gördüklerinden ve işittiklerinden oluşuyor. Büyürken, ilkel atalarının etkisini üzerinde taşıyan bir şiddet ortamında yetişmiş bir çocuk bunu doğal yaşamın bir parçası sanmaya devam ediyor. 

İnsan zihni, modernleşmenin hızına uyum sağlamakta çok da başarılı değil. Sürüngen beynimizin etkisi hiç beklenmedik anlarda kontrolü ele geçirebiliyor. Bu nedenle çok uygar olduğunu düşündüğünüz bir adam, trafikte birden canavarlaşabiliyor. Kendisi bile o öfke anında zihninde neler olduğunun farkında olmuyor. Farkında olmak için, duyarlılık gerekiyor, umursamak gerekiyor. İşte bu da diğer varlıkları sevmekten geçiyor.  

Fakat hep söylüyorum, daha kendini sevmeyen, sevmeye değer görmeyen biri, bir başkasının yaşam hakkını nasıl savunacak ki? Neden bir diğerinin aldığı nefesi umursayacak? O henüz ilkel atalarının izinde, yaşamak için öldürmesi gerektiğini düşünüyor. Dünyanın yeni gerçekleri ile algısı henüz tanışmamış. O yüzden hep, insanlar aynı düzeyde evrimleşmiyor, derim.  

Aşkla ilgili ne zaman bir yazı yazsam, beğeniler kadar eleştiriler de geliyor. Geneli de şunu söylüyor: “Ülkenin bu kadar büyük dertleri var, sen de tutmuş aşktan, sevgiden söz ediyorsun.” Ben de diyorum ki, bundan büyük dert yok, arkadaşım. Sevmeyi öğrenmemiş, yaşamamış, tenine şiddet değmiş, ruhu eziyet çekmiş her çocuk potansiyel bir zalimdir. Evlerin içi, anne baba arasındaki şefkat, evlada gösterilen merhamet, ilgi; bunların hepsi bir bireyin kim olacağıyla alakalı. Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz. İçimiz şiddet, yalnızlık, kin duygusuyla doluysa; her yanı böyle sanabiliriz. Duygularımız körleşebilir. İşte bu sevgisiz ortam, bir canavarın yetişmesi için gereken ortamdır.

Çok sevdiğim bir Afrika sözü vardır: Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda o sevginin sıcaklığını hissedebilmek için köyü yakar...

İşte çocukken şefkat görmemiş, saçı okşanmamış o çocuklar büyüyor ve sevmeyi, sahip olmak, elde etmek sanıyor. Kaybetmeyi, yitirmeyi bir ölüp kalım savaşı olarak görüyor. Kıskanmayı, bağırıp çağırmayı bir sevgi ifadesi sanıyor. Dahası sistem ona erkek olduğu için ayrı bir anlam yüklüyor. Erkek olmanın dayanılmaz ağırlığı da vardır bizimki gibi toplumlarda. Mahalle baskısı burada da çok ağır işler. Karısının terk ettiği bir adama, diğer adamlar saygı duymaz mesela. “Adam” olmak çok zordur, hak edilmesi gerekir.  

Bu yüzden kadına şiddeti, kadınların sonlandırması çok güç. Bu bir toplumsal sorun. Dahası erkeklerin kendilerine sormaları gereken çok soru var. Bir toplumda kadın ne kadar mutluysa, o toplum o kadar mutludur. Biz mutsuz bir toplumuz. Yasalarımız kadını korumuyor. Bir kadın cinayeti gerçekleştiğinde erkek egemen zihniyet hemen onu haklı çıkaracak bahaneler üretmeye başlıyor. Bir şekilde bilinçaltımızda kadının bunu hak etmiş olabileceği yazıyor. Böyle kodlanmışız çünkü. Kadınların özgürleşmesi erkekleri korkutuyor. İktidarlarını yitirmekten ürküyorlar. Son haftalarda metoo hareketiyle ortaya çıkan tacizlerde gördüğümüz şey de biraz bu değil mi? Kendi gücünü, mevkisini, iktidarını ondan “aşağıda olan” biri üzerinde kullanan erkekler sarmalı… Bu iktidarı yitirirse, karşıdaki üzerindeki gücünü de kaybedeceğini sanan zihniyetin içindeyiz hep birlikte.  

Yine de umutsuz değilim, imza günlerimde pırıl pırıl genç kızlarla tanışıyorum. Kendilerini yetiştiren, ayakları üzerinde durabilen, annelerinden farklı bir yaşam hayal eden genç kızlar… Dünyayı kadınlar kurtaracak, orası kesin ama önce hayatta kalmaları gerekiyor.

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
YORUMLAR

Bilgide yanlışlık var, Aylin “eski sevgilisi” tarafından değil evine gelen biri tarafından öldürüldü. Aralarında bir ilişki yoktu

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ