Bu iddialı çıkarımın ardında akla şu soru geliyor: İnsan ne ile yaşar? Edebi felsefenin ustalarından Camus, 20. yüzyıl için korku çağı derken, 21. yüzyılda bizim başımıza geleceklerin işaret fişeğini çakmıştı belki de. Artık dehşet çağındayız.
Geçen gün İzmir’de İzmir Büyükşehir Belediyesinin daveti ile gençlerle yaptığım kariyer sohbetinde söz, iyilik ve kötülüğe geldi. Orada altını çizdiğim şey şuydu; iyilik bilinç gerektirir, bu yüzden kötülük daha kolaydır, daha kendiliğinden olmaya meyillidir. İnsan aksini yapabilecek güçteyken doğru olanı seçiyorsa, orada gerçek bir iyilikten söz edilebilir. Ne dersiniz? Dracula ve Fatih Sultan Mehmet’in sevgi ve nefret arasında keskin geçişlerle şekillenen gerçek hikayesini yazdığım Yalancılar ve Sevgililer romanım bu soruya eğilir. Yanıtı vermek elbette güç ama tarihten iki güçlü figür eşliğinde biraz daha kolay oluyor cevabı bulmak. Ne de olsa edebiyat insanın içindeki karanlığa korkmadan bakmanın da bir yoludur.