Gülşah Elikbank Yazio: Hayatınızda Bir Devrim Yapmaya Ne Dersiniz?

Çok sevdiğim bir söz var: Bir çocuğu büyütmek bütün köyün işidir. Fakat ya bütün köy sevgisiz, şefkatsiz kalmışsa… Ya bu köyde artık sevmek, sevilmek hatırlanmıyorsa? 

Sevilmeyen çocuk çevresinde düşman kişiler görmeye alıştığı için, yetişkin yaşama ulaştığında insanların kendisine daima karşı olacakları düşüncesiyle haklarını savaşarak almayı yeğler, diyordu Adler. Sevgisiz büyütülen çocukların dehşetini yaşıyoruz dünya olarak.

Oysa sevgi, şefkat, aşk kelimelerine ne kadar küçümseyerek bakmaya başladık öyle değil mi? Kalbi yumuşatan her şeyle aramızda uzun bir mesafe var nicedir.

İnsan ilişkilerinde duygusallığa yer vermeyerek kendilerini hayal kırıklığından koruduğunu düşünen, duygusal gereksinimlerinin üzerini örten kişilerin yaptığına duygusal yalıtım (emotional insulation) deniyor. Bu kişiler genellikle duygusal olmamayı güçlülük olarak yorumluyor. Güçlüyüm, benim kimseye ihtiyacım yok; diyen biri aslında çok yalnızım, diye haykırmaktadır. Çağımız yalnızların çağı. Herkes birbirine yabancı ama en çok da kendine… 

Unutmayın yumuşak sertten güçlüdür aslında. Su, kayadan güçlü ve sevgi zorbalıktan güçlü... Dünyayı kurtaracak olan şey sevgidir. Sevilerek, anlaşılarak, olduğu haliyle kabullenilerek büyütülen çocuklar değiştirecek bu dünyayı. Sevgiyi zayıflık, aşkı zafiyet sayanlar değil... Yalnız olmakla yalnız kalmak farklı şeylerdir. Yalnızlık bir marifet değildir. Elbette kendine yeten bir birey olmak çok kıymetli, insanın kendine ait zamanları olmalı fakat sadece kendisi için var olmamalı bir insan. Bu zaten doğasına aykırı. 

İnsan ilişkileri son günlerde ne kadar zorlaştı, birine onu sevdiğinizi söylemek hele… Günün birinde son yemeğini yiyip, son çiçeğini koklayıp, bir arkadaşına son kez sarılacaksın. Son kez olduğundan haberin olmayacak. O yüzden, sevdiğin her şeyi tutkuyla yapmalısın. Kalan yıllarının kıymetini bilmelisin. Çünkü devamı yok, diyordu sevdiğim bir filmde. Hırs ve kibir çıkmaz sokaktır dostlar, gerçek o yönde değil; ters yönde.

Peki ya kalbimizi yumuşatan, yüreğimizi genişleten şeyleri nasıl hatırlayacağız yeniden?

Pandemiyle birlikte öylesine unuttuk ki bazı şeyleri; nasıl anımsayacağız? Elbette, sanatla. Sanat da matematik, felsefe gibi hiçbir işe yaramaz, o yüzden de her işe yarar, diyordu sevdiğim bir düşünür. Yasakların kalkmasıyla ülkede uzak kalınan oysa en çok ihtiyaç duyduğumuz sanat etkinlikleri yeniden ivme kazanacak. Ruhumuzu beslemek, kalbimizi ısıtmak için yerlerimizi ayıralım.

İzmir’de Karşıyaka Belediyesi açık hava söyleşileri ile ilk meşaleyi yakıyoruz. 3 Haziran’da usta şair Ataol Behramoğlu ve CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ile benim moderatörlüğümde, Bostanlı Güzel Sanatlar Parkı'nda 'Kent’te Sanat Söyleşileri' etkinlik dizisinin ilkinde buluşuyoruz. İzmir’in gün batımını seyircilerle, şiir ve sanat dolu bir sohbetle karşılamayı umuyoruz. 

Diliyorum ki, ülkenin her şehrinden artık benzer etkinlik haberleri alalım. Yaz akşamlarında, yıldızlar altında, sevgiye, aşka dair konuşup, yaşama daha sıkı bağlarla bağlanmak için birbirimize destek olalım. Hepimizin sıkı bir terapiye ihtiyacı var ve ben sanattan daha etkili bir tedavi yöntemi düşünemiyorum. Önce kendi içimize sonra da bir başkasına ulaşmak ve hayatımızda bir devrim yapmak için iyi kitaplara, iyi filmlere, nitelikli sanat eserlerine ve onları bize ulaştıran sanatçılara ihtiyacımız var. Aşık olmak için önce kalbimize, sonra neşeye gereksinimimiz var. Bu ilhamı bize ulaştıran herkese selam olsun. 

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var