Gülşah Elikbank Yazio: Edebiyat Bir İşe Yarar mı?

Çok sevdiğim yazar Elias Canetti’nin Kendini Beğenmişliğin Komedisi adlı oyununda yazı derslerimde roman yazmanın neden gerekli olduğunu anlatırken kullandığım bir hikaye vardır.

Herkes kendini o kadar beğenmiştir ki, insanlar, şişirilmiş egolarıyla, burunları havada, şehrin en işlek caddesinde bile göz göze gelmeden ya da birbirini görmezden gelerek sürekli geçip gitmektedirler…

Bir süre sonra hem halk hem de o ülkenin yöneticileri bu durumdan rahatsız olmaya başlarlar. Sorunun kaynağının “aynalar” olduğu düşünülmektedir… Tüm aynaların kırılmasına karar verilir…

Amaç, insanların kendilerini beğenme zaaflarına son vermektir. Bu önlem başlangıçta herkesçe onaylanırsa da, bir süre sonra değişmeye başlar; insanların kendi yüzlerine bakma ihtiyaçları nedeniyle, ayna parçaları karaborsaya düşer; herkesin para karşılığı kendini seyredebileceği aynaların bulunduğu randevu evleri açılır.

Oyunun sonunda bir halk ayaklanması ile ülkede aynalara konulan yasak kalkar ve her şey eski durumuna döner… İnsanın kendini görmeye, bilmeye ihtiyacı vardır. Sevdalanmak da bu yüzdendir. Kendini bir başkasının gözlerinden görebilmek için dalar insan aşk denen okyanusa.

İşte insanın da edebi öyküler aracılığıyla hayatın farklı yönlerine ve bazen de insanın en karanlık tarafına ayna tutulmasına, derin bir yüzleşmeye girişmeye ihtiyacı vardır.

İyi romanlar bunu en iyi başaranlardır. Bu yüzden roman yazmak için edebiyat kadar psikoloji bilmeyi önemserim ben, bu yüzden yüksek lisansımı bu alanda yaptım hatta.

Siz ne dersiniz? Edebiyat en çok yüzleşmek için yok mudur yaşamımızda? Edebiyat ne işe yarar sorusuna Borges, kanaryanın ötüşü ya da çok güzel bir gün batımı ne işe yarar diye sormak kimin aklına gelir, diye yanıtlamıştır.

Ben edebiyatın insanı anlama ve yaşamı anlamlandırma sanatı olduğunu düşünenlerdenim. Yazdığım romanlarda buradan yola çıkarım. Odağımda insan vardır. Yazdığınız şey ne kadar fantastik unsurlar da içerse hatta uzayda bile geçse, ucu insana, insanlığa dayanır. Distopik ögeleriyle bilim kurguya yakın duran romanım Uykusuzlar, rüyaların diliyle konuşur. Fakat o dil bile insana, evrene aittir.

Biraz da edebiyat ölüme başa çıkmanın, bir şekilde farklı hayatlar deneyimleyerek çoğalmanın, kalabalıklaşmanın yoludur aslında. En zor anlarda elimizden bir roman kahramanı tutabilir. Edebiyat şairin dediği gibi, hayatın provasıdır. Bazı riskleri hiç almadan onları anlamaya, bazı yollara hiç sapmadan sonunu görmeye yardım eder. Bir pusuladır adeta. Kaybolduğunuzda, elinize iyi bir roman alın ve sorunuzu onun kahramanına yöneltin. Elbet size yanıtı satır aralarında verecektir. Her zaman iddia ettiğim gibi, en iyi kişisel gelişim kitabı, romandır.

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman