Son birkaç saattir Twitter'da Harvard diye basit bir arama yapınca karşınıza İngilizce'den çok Türkçe tweetler çıkıyor.
Nedeni Harvard Üniversitesi'nde çalışan Dr. Emrah Altındiş'in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yönelttiği, hayli sert olarak nitelendirilebilecek, uzun bir soru.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, oğlu Mehmet Emre'nin mezuniyet töreni için gittiği Harvard Üniversitesi'nde 'Güncel Bölgesel Konular ve Geleceğe Bakış' başlıklı panelde bir konuşma yaptı. Panelin ardından soru-cevap bölümüne geçildi. Üçüncü soruda 'salon buz kesti'.
Dr. Emrah Altındiş, Gül'e 'Türkiye'de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz?' diye sormuştu. Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerden, Ethem Sarısülük ve Berkin Elvan'dan, gaz fişekleriyle gözlerini kaybedenlerden, kadın cinayetleri, iş kazaları ve Roboski'den bahsettikten sonra gelmişti bu soru. 'Böyle bir devletin başında olmaya utanmıyor musunuz?' sorusunun hemen ardından.
Panelin yayımlanan görüntülerinde Dr. Altındiş'in korumalar tarafından sözünün kesilmeye çalışıldığı, Cumhurbaşkanı Gül'ün sükûnetini koruduğu, buna karşın 'Kimse sana böyle soru sorma hakkı vermez öyle kolay kolay' dediği görüldü.
Cumhurbaşkanı Gül, Dr. Altındiş'in sorusuna yanıt olarak sözlerinin doğruları yansıtmadığını, TBMM'de yaptığı konuşmada Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerle ilgili olarak başsağlığı dileğinde bulunduğunu, kadın cinayetlerini siyasi cinayet olarak takdim etmenin doğru olmadığını, Gezi olaylarına yasadışı örgütlerin de dahil olduğunu belirtti.
Bu kısa soru-cevap bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu, gazete manşetlerine yerleşti, sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri haline geldi.
Peki Dr. Altındiş neden böyle bir soru sordu? Soruyu önceden mi hazırladı? Böyle bir tepki bekliyor muydu?
BBC Türkçe'ye konuşan Dr. Emrah Altındiş, 'Ben Gezi üzerine, Türkiye'deki demokrasi üzerine kafa yoran insanlardan birisiyim. Soruyu çok uzun düşünmedim. Ama kafamdakileri orada birleştirerek sorumu oluşturmaya çalıştım. Korumalar susturmaya çalıştılar ama susmadım. Sorumu sordum Cumhurbaşkanı'na. Siyaseten doğrucu bir soru sormayacağımı tabii ki biliyordum. Çünkü siyaseten doğrucu davranışları beğenmiyorum. Dürüst bulmuyorum. Türkiye'de medya bu kadar baskı altındayken, devlet yetkililerine -özellikle Türk medyasında- hiçbir soru sorulamazken, soruların sorulması gerektiğini düşündüm. Cumhurbaşkanı'nı da burada konuşmacı olarak bulmuşken bunları yüzüne söylemek istedim.' diyor.
Ancak Cumhurbaşkanı Gül'ün kendisine ilk anda verdiği tepkiyi garipsediğini de eklemeden geçmiyor.
'Neden bir cumhurbaşkanına soru sorulamasın? Bu çok sorunluydu. Ben soruyu sorarken korumalar sürekli bağırıp çağırıyorlardı. 'İnsan gibi sor', 'insan ol', 'doğru düzgün konuş' diye. Türkiye'de olsa öyle durmazlardı. Türkiye'de ifade özgürlüğü yok. Muhtemelen polisin şiddetine maruz kalır, gözaltına alınır ve belki de bir örgütle ilişkilendirilip tutuklanırdım.'
Peki neden görev süresi üç ay sonra dolacak olan cumhurbaşkanına yöneltti bu soruyu, adres doğru muydu?
'Kesinlikle doğru adresti. Çünkü kendisi Türkiye siyasetinde yeni bir figür değil. Cumhurbaşkanlığından önce başbakandı. Türkiye devletinin en üst düzey temsilcisi. MGK'nın başındaki kişi. İstediği zaman Bakanlar Kurulu'na başkanlık edebiliyor, öyle bir yetkisi var. Türkiye'de polis şiddeti sürerken kendisi müdahale etmedi. Bir söz söylemiyor halktan yana. Bunun çok sorunlu olduğunu düşünüyorum.'
Dr. Altındiş soruyu neden İngilizce değil de Türkçe sorduğu konusunda ise şunları söylüyor: 'Ben konuşmamda Berkin Elvan'dan, Ethem Sarısülük'ten, Soma'daki işçilerden bahsettim. Ben bahsettiğim insanların benim dilimden, sesimden bu soruyu olduğu gibi duymalarını, anlamalarını istedim. İkincisi Türkiye'de, olduğu gibi, değişikliğe uğramadan yayımlanmasını istedim. Bence Türkiye'de insanlarımızın bunların söylendiğini duymaya ihtiyacı var.'
Cumhurbaşkanı'na -tam da Gezi olaylarının birinci yıldönümünün arifesinde- bu kadar sert soru sormasının ardından tedirginlik yaşıyor mu, diye soruyorum son olarak...
'Tabii ki işine gelmeyen insanlar marjinalize etmeye çalışacaklardır. Ama ben Cumhurbaşkanı'nın konuştuğu üniversitede çalışan, orada araştırmalarını sürdüren bir bilim insanıyım. Provokatör ve benzeri şeyleri saçma buluyorum. Ben orada bağırıp çağırmadım kendisine, yüzüne baka baka, sakinliğimi de bozamadan sert de olsa bir soru sordum. Bu kesinlikle benim demokratik hakkım.'
Dr. Emrah Altındiş Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde, mikrobiyoloji bölümünde çalışan, kolera hastalığına sebep olan vibrio cholerae bakterisinin virulans faktorleri üzerine araştırmalarını sürdüren bir bilim insanı.
Doktorasını İtalya'nın Bologna Üniversitesi'nde, yüksek lisansını da ODTÜ'de yapmış.
2011'den beri ABD'de çalışıyor.
Geçtiğimiz yıl Gezi olaylarını takiben, Temmuz ayında 24 diğer bilim insanıyla birlikte dünyanın en prestijli bilim dergilerinden biri olan Science dergisinde 'Türkiye protestolara yönelik şiddeti durdurmalı' başlığı altında bir açık mektup kaleme almış.
Dr. Altındiş, aynı zamanda Gezi olaylarından sonra dünya genelinde bazı kentlerde oluşturulan forumların bir benzeri olan Boston forumuna da düzenli olarak katıldığını söylüyor.
Nitekim panel öncesinde Kennedy Binası'nın önünde Boston forumunun düzenlediği protesto gösterisine de katılmış.
'Tüm bunlardan sonra yarın ne yapacaksınız?' sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
'Yarın yine laboratuvara gideceğim. Kolera araştırmalarına kaldığım yerden devam edeceğim. Yaşam devam ediyor. Ben bir bilim insanıyım.'
Selin Girit | BBC Türkçe