'Türkiye'nin insan hakları alanındaki durumuna gelince, Kürtlere karşı sürdürülen adaletsiz tutum ülkenin itibarı üzerinde bir leke olarak duruyor' denen yazıda insan hakları örgütü Human Rights Watch'ın raporlarının da tabloyu ortaya koyduğu ifade ediliyor.
Erdoğan'ın bugünkü öfkesinin merkezinde geçtiğimiz yıl ortaya çıkan yolsuzluk suçlamaları olduğu yorumu da yapılıyor ve 'Uluslararası Şeffaflık Örgütü'ne göre yolsuzluk Türkiye'de ciddi bir sorun. Ancak geçen yıl ortaya çıkan soruşturma düştü. Soruşturmayı yürütenlerse cezalandırıldı ve görevden alındı' deniyor.
Erdoğan'ın o dönemde Fethullah Gülen önderliğindeki hareketin kendisine karşı bir darbe girişiminde bulunduğunu iddia ettiği de yazıda hatırlatılıyor ve şöyle deniyor:
'Erdoğan zamanında (geçmişte darbeler yapmış olan) orduya da benzer suçlamalar yöneltmişti. Sonucunda tasfiyeler ve büyük davalar süreci başlamıştı. Erdoğan'ın Başbakanı Ahmet Davutoğlu son gözaltıları Türkiye Cumhuriyeti'ne sadakat 'imtihanı' olarak tanımladı. Muhalifler ise Erdoğan'ın kendisine sadakati test ettiğini söylüyor.'
Yazıda Hürriyet Daily News gazetesi yazarı Nuray Mert'in 'Erdoğan Cumhurbaşlığı makamının yürütme dışında kalan yapısını görmezden geliyor ve giderek daha fazla yetkiyi tekelinde topluyor' yorumuna da yer veriliyor.
'Erdoğan'ın paranoyak otokratlığı ile Rusya'nın benzer biçimde güvensiz otokratı Vladimir Putin arasındaki kıyaslamalar artık alışıldık hale geldi' denen yazıda iki liderin çıkarlarının da jeopolitik gelişmeler nedeniyle örtüştüğü vurgusu yapılıyor.
Yazı, 'Rusya'nın Güney Akım doğalgaz boru hattı projesinden vaz geçmesi, Türkiye üzerinden geçecek yeni bir hattın açıklanmasıyla eş zamanlı oldu' yorumuyla devam ediyor ve iki liderin 2020'ye kadar ikili ticaret hacmini üçe katlamayı arzuladığı ifade ediliyor.