Seçimlerin ardından 'Ekonominin başına kim geçecek?' derdi sardı her yanı. Malum 28 Mayıs gecesi 'Balkon konuşmasında' Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk olarak ekonomi demişti. Mehmet Şimşek'e de 'umut veren' alternatif bulamayınca gündem onun etrafında dönüyor. 'Tam yetkiyle' görev alacağı söylentileri de gündemin ana maddesi oldu.
Vatandaşın takdiri olsa da, aşılamaya çalıştığı 'pozitif enerji'nin hakkını vermek lazım. Nebati, artık Mersin milletvekili oldu, haliyle yemin ettiğinde bakanlığı düşüyor. Bakan olursa da milletvekilliği düşecek. Ancak Bakanlık koltuğu, görevi bitmeden dolduruldu.
Seçim öncesinde görüşmelerde 'aktif siyasette yer almak istemediğini' söylese de vatandaşı sandıkta ikna eden Erdoğan, Şimşek'i de ikna etti. Yetmedi, Şimşek de onu ikna etmeye çabaladı.
Bence çok umutlanmayın: 1. Tayyip Erdoğan kimseye bırakın tam yetkiyi, çeyrek yetki bile vermez. 2. Ekonomi sadece faiz, kur vs ile kurtulmaz, ülkenin yatırım yapılabilir, yabancı sermaye çekebilir, yerli sermayenin uzun planlı yatırımlara girebilir olması ile kurtulur. Bunlar için de sadece ekonomi yönetiminde düzgünce bir adam olması yetmez. Ülkenin adalet sisteminin düzgün ve bağımsız çalışır olması başta olmak üzere ülkenin diğer bütün fonksiyonlarının da doğru çalışıyor olması gerekir.
Bakalım bu aşk ne kadar sürecek, malum bizim Reis biraz sinirli, flört havasını çok uzatmaz, direkt eyleme geçer, naz niyaz anlamaz, vurunca ses getirir
Herşey çürümüş Sağlam bişey varsa ben bilmiyorum Yaşamaya calisiyorlar çürümüşlüğün içinde .mahsunin yuh yuh türküsünü dinleyin belki umut vardir