'Bir çocuk okulda ne kadar sessizse, içeride o kadar fırtına kopuyor olabilir.'— Lev Vygotsky
📝 Sessizlik her zaman uyum anlamına gelmez. Bu söz, okulun davranış kalıpları üzerinden yaptığı değerlendirmelerin, çocuğun iç dünyasındaki zenginliği görmezden gelmesine eleştirel bir bakış sunar. İçsel çatışmaların dışa vurulmadığı yerlerde, pedagojik körlük başlar.
'Çocuklar okula geldiğinde meraklıdır. Ama biz onlara, nasıl düşünmeleri gerektiğini değil, ne düşüneceklerini öğretiyoruz.'— Sir Ken Robinson
📝 Eğitim sistemleri, çocuğun doğasında var olan keşfetme arzusunu törpüleyip ezberci kalıplarla doldurduğunda, öğrenme tutkusu söner. Bu söz, okulun yapısal krizini—özgür düşüncenin yerine mekanik bilgiyi koymasını—çarpıcı biçimde özetler.
'Çocukları oldukları gibi kabul etmediğimiz sürece, onları değiştiremeyiz.'— Carl Rogers
📝 Her çocuk kendi potansiyeli, kültürel arka planı ve bireysel ritmiyle biriciktir. Ancak sistem, standartlaştırma ve karşılaştırma ile bu çeşitliliği görmezden gelir. Rogers’ın bu ifadesi, pedagojik kabulün değişimin ön koşulu olduğunu hatırlatır.
'Bir sistem, içinde bulunduğu bireyleri susturuyorsa; sorun bireylerde değil, sistemin kulaklarındadır.'— Paulo Freire
📝 Çocukların katılım göstermediği, ifade edemedikleri ve eleştirel düşünceye teşvik edilmedikleri bir okul, yalnızca bilgi aktaran değil; sessizlik üreten bir yapı haline gelir. Freire burada, eğitimin otoriter değil, diyalojik olması gerektiğini vurgular.
'Eğitimin amacı, boş bir zihni doldurmak değil, ateş yakmaktır.'— William Butler Yeats
📝 Eğitim yalnızca veri yüklemek değil; düşünce, hayal gücü ve yaşam kıvılcımı uyandırmaktır. Bu söz, eğitimin nicelikten çok nitelik taşıması gerektiğine ve çocuğun içsel dünyasını aydınlatma sorumluluğuna güçlü bir gönderme yapar.
Çocukların sesini duymayan bir eğitim sistemi, aslında geleceğin yankısız çığlığını hazırlar. Okul duvarlarının ötesine geçemeyen pedagojiler, yalnızca ders saatlerini değil; hayal kurma zamanlarını da tüketir. Halbuki her çocuk, temsil edilmediği yerde eksik kalır; anlaşılamadığı yerde yabancılaşır. Bu yüzden mesele yalnızca çocukların okulu benimsemesi değil; okulun da çocukları anlamasıdır. Çünkü eğitim, varlığı şekillendirmek değil, varlığı duymaktır. Eğer biz eğitimin öznesi olan çocuğu tekrar merkeze almazsak, her sınıf birer sessizlik koridoruna; her müfredat, çocukluğun üzerine kapanan ağır bir kapağa dönüşecektir. Gerçek bir dönüşüm, ancak çocuğun göz hizasında başlayan bir bakışla mümkündür.
Belki de en anlamlı soru budur: Biz çocukları eğitiyor muyuz, yoksa onları bizden uzaklaştırıyor muyuz?
Instagram
X
LinkedIn
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio