Biliyorsunuz, neredeyse her şeyimiz olduğu gibi Başkent'imizin amblemi de tartışmalı. Hatta Google'a Ankara, amblem, dava ve Melih Gökçek yazarsanız işlerin nasıl Arap saçına döndüğünü bir daha görebilirsiniz. Neyse... Bir ülke için diğer ülkeler arasındaki saygınlığının önemi oldukça fazladır ve gerçekten başkentin amblemi de bu saygınlığa hizmet eder.
Hikayesi 13. yüzyıla dayanan amblemde gümüş haçlar soylu bir aile, taç ise Roma İmparatoru Maximillian I ile ilişkili. Aslanlar 16. yüzyılda eklenmiş. Amblemin altındaki motto ise Hollandalıların 2. Dünya Savaşı'ndaki protestolarından etkilenen Kraliçe tarafından yazdırılır: Yiğit, kararlı, methametli.
Amblemde şehre adını veren Tanrıça Athena'yı görüyorsunuz.
Beyaz şehir anlamına gelen Belgrad ambleminde duvarlar beyazdır. Şehir o kadar çok savaş görmüştür ki amblemin zemini 'kan kırmızısıdır.' Mavi gökyüzünün ise iyi bir geleceğin habercisi olduğu amblemdeki kadırga Roma'ya atıfta bulunurken geçtiği nehiler Tuna ve Sava'dır. Kalenin kapısının açık olması ise şehrin dünya ile bağlantısı anlamına gelir.
Bir efsaneye göre 12. yüzyılda Zahringen Dükü Berthold V, ormanda avlayıp bu yeni şehir için kurban edeceği ilk hayvanın adını şehre vermeye yemin eder. Böylece şehrin ismi Almanca 'bär' yani ayı kelimesinden türer.
Şehrin korunmuş eski mühürleri 13. yüzyıla dayanır ve o tarihlerde de ayı figürünü görmek mümkün. Muhtemelen şehrin ismi ile alakalı olarak kullanılan ayı günümüzde beyaz bir kalkan üzerinde kırmızı dil ve pençeleriyle bize bakar. Üstündeki taç ise halka ve cumhuriyete aittir.
Armanın ortasında elinde haç şeklinde bir mızrak ve kalkan ile gördüğünüz Brüksel'in koruyucu azizi Başmelek Mikail'dir ve kendisi mızrağıyla Şeytan'ı öldürür.
Ortada gördüğünüz 4. yüzyılda yaşamış ve şehrin koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Demetrius bir savaşçı olarak tasvir edilir ve üstündeki üniforma Romalılara aittir. Amblemin altında ise 'ülkem ve hakkım' yazar.
Mazisi 17. yüzyıla dayanan bu armada gök mavisi bir tarlada bir kayık üstünde taç olduğu halde gümüş dalgalarda seyrine devam ediyor.
Kral Afonso Henriques, 1173'te Lizbon'un koruyucu azizi Saragossa'lı Saint Vincent'in mezardan çıkarılmasını ve Lizbon Katedrali'ne getirilmesini emreder. Ve efsaneye göre Aziz Vincent, gemiyle yaptığı bu yolculukta türlü vahşi hayvana karşı kuzgunlar tarafından korunur. Şehrin sloganı ise 'en asil ve her zaman sadık Lizbon şehri.'
Bu oldukça karışık amblem 14. yüzyıldan günümüze değişerek gelir. Aziz Paul'un kılıcı ile Aziz George'un haçının (üstteki ejderha kanatında) birleştiği amblemde eskiden aslan varmış ancak 17. yüzyılda muhtemelen Aziz George efsanesi ile ejderha gelir. Ayrıca amblemin üstündeki kask lordları simgeler. Alttaki Latince slogan ise şöyle: tanrım bizi yönlendir!
13. yüzyılın başında ayıların serbestçe dolaşıp o meyve senin bu meyve benim yemesinden ötürü rahipler ile meclis karşı karşıya gelir. Ve 1222'de meyvelerin din adamlarına, ormanların ise meclise ait olduğu kararına varılır. İşte bu yıldan beri kullanılan şehir armasında bir ayı ağaca yaslanmış çilek yemeye çalışırken görülür.
Elinde mızrağıyla ölümcül bir sürüngen olan basiliski öldüren süvari tasviri aslında Batı mitolojisinde oldukça yaygın. Bunun en bilindik örneği ise Aziz George ve ejderha hikayesi.
Gördüğünüz kişi diğer birçok şehir armasında olduğu gibi Oslo'nun koruyucu azizi Hallvard'ı simgeler. Hallvard'ın elindeki üç ok ve değirmen taşının anlamı ise şöyle. Aziz, hırsızlıkla suçlanan hamile bir kadının masumiyetine inanarak onu korur ve teknesine alır. Ancak kadını suçlayan üç erkek Hallvard'ı oklarıyla öldürürler ve boynuna değirmen taşı bağlayarak denize bırakırlar. Ancak Hallvard batmaz ve masumların koruyucusu olarak aziz ilan edilir.
Marchands de l'eau adlı kraliyet ayrıcalığı ile kurulmuş ticaret yapan bir loncadır ve 12. yüzyılda logolarını gemi olarak belirlerler. 14. yüzyılda bu loncanın üyeleri şehirde oldukça etkili olur ve Paris'in amblemi de bu yüzyılda şekillenir. Şehrin sloganı ise O (kadın) savrulur (dalgalar tarafından) ama batmaz.
15. yüzyıldan beri kullanılan bu armada en dikkat çekici nokta şehrin kapısından çıkan gümüş zırhlı bir kol ve onun tuttuğu gümüş kılıç. Bu tasviri armaya Ferdinand III ekler; çünkü Prag, Otuz Yıl Savaşları'nda İsveç ordusuna karşı çok etkin savaşır. Ayrıca hemen aşağıda 'Cumhuriyet'in başkenti Prag' yazıyor.
SPQR bir kısaltma. Aristokrasi ile halk arasındaki birlikten doğan cumhuriyet bu amblem ile birlikte ölümsüzleşir. Senatus Populusque Romanus, Roma Senatosu ve halkı anlamına geliyor. Baştaki haç ise Hıristiyanlığı simgeler.
Armada gördüğünüz kişi 12. yüzyılda İsveç'e krallık yapmış Eric IX'a ait.
Sirenka isimli denizkızı Varşova'nın sembolü. Efsaneye göre balıkçıların kurtardığı denizkızı o gün bugündür elinde kılıç ve kalkanıyla şehri korur. Bu amblemin efsanesi her ne kadar 13. yüzyıla dayansa da denizkızının kullanımı 17. yüzyıl ile tarihlendirilir.
Kartalın Avusturya'nın bağımsızlığını gösterdiği bu amblemde ortadaki kalkan ve onun üzerindeki haç ise 13. yüzyıldan beri kullanılmakta.
Şu an kullanılan logo, Melih Gökçek'in bir nevi inatlaşması ile Ankaralıya benimsetilmeye çalışılsa da Ankara'daki genel kanı eski ambleme geri dönülmesi yönünde görünüyor. Hatta Gökçek logosu mahkemece iptal edilince bu sefer 'kedisini' devreye sokar. Ankara logosuna dair kısa hikayeyi şuradan okuyabilirsiniz.
madrid kardeş çilek ağaçta mı yetişir?
Hitit güneşinden daha anlamlı bir logo oldu bence ha minareye alerjisi olan kesim için vibdator logosu olsa bile bu kadar ses çıkartmazlar o ayrı bir konu tabi..eskiye dönmek yerine başka biseyler olabilirmi elbette olabilir
Bu kültürlere alakalı bir şey onlarda eskiden feodal bir yapı vardı ve hala yansımaları görülüyor bizde ise böyle bir şey olmadığı için sadece bir şehre ait bir amblemin o kadarda önemli olduğunu düşünmüyorum.Bizde ülke bütünü daha önemli(hoş oda yok)