Gökçen Erdoğan Yazio: Sosyal Medyanın İlişkilere Yansıması Üzerine

“Mahvolduk, bittik, kavrulduk, dejenere olduk, mağduruz…” dan başka ve bence önemli de bir şey söylemek istiyorum; bence bu konudaki olumsuz örneklere doyduk. Ayrıca kişisel özgürlükler ve sınırların tanınması ve korunması anlamında da sürekli sosyal medyayı “tü kaka” gösteren içerikleri sakıncalı buluyorum. Bir imkan, sizin onu nasıl kullandığınıza bağlı olarak sonuç verir. Sosyal medya bunun en iyi örneği. Bilinçsizce, resmen bir uzvunuz gibi kullanırsanız ve onu, sahip olmadığınız hayatı sunmak için bir perde olarak görürseniz elbette iyi sonuç vermez. Klavye askerlerini de insanları ağına düşürmek için sahte profiller yaratanları da görüyoruz. Ama aynı zamanda sosyal medya, toplumun gerçek bir tamamlayıcısı olarak da işlevini başarıyla yerine getiriyor. Bunu da görmek lazım.

Sosyal medya, doğru, şeffaf ve temkinli kullanıldığında adı üzerinde bir sosyalleşme aracı. İnsanların sosyal medya üzerinden tanışmasına da dehşet içinde bakmıyorum ben.

Çünkü nasıl yaptığınız önemli olan. Sırf öğlen kuşağına garip ilişkileri ve oyunlarıyla birileri malzeme veriyor diye sosyal medyanın kötü bir şey olduğunu düşünemeyiz. Kaldı ki bu “persona”ları birer figür haline getiren de biziz. Ekran önünde yıldızlaşma şansı verilmezse sorunu hafifletebiliriz diye düşünüyorum. 

Bir arkadaşınızın sizi bir yakınıyla tanıştırması ve “birbirinizi tanıyın anlaşırsanız ilişkiye başlarsınız” demesinden çok da farkı yok. Tabii burada koşul, sosyal medya üzerinden tanıştıktan sonra yüz yüze de gelmek. Ayrıca verilen bilgilerin teyit edilebilir olması. Yani kişinin bireysel güvenliğini gözeterek bu sürece girmesi. 

Dışarıdaki sosyal çevresinde kendisi için uygun partnerle karşılaşmamış olan biri, çağın vazgeçilmezlerinden biri olan sosyal medya aracılığıyla biriyle tanışması çok da garip değil yani. Ve bu şekilde mutlu ilişkiler sürdüren insanlar da, evlenen insanlar da var. Evlenip boşananlar ya da ilişki safhasında anlaşamayıp ayrılanlar yok mu? Çokça var. Ama bu her türlü tanışma hikayesinde rastlanabilir bir şey. 

Diyorum ya önemli olan; şeffaf olunduğundan emin olmak, verilen bilgilerin teyit edilebilir olması (iş yeri, oturduğu yer, eğitimi gibi, medeni durumu gibi) ve görüşmelerde bireysel güvenlik. 

Kiminle hangi biçimde tanıştırılırsanız tanıştırılın sanıyorum ilk buluşmanın bu devirdeki en önemli özelliği, kalabalık sayılabilecek, güvenli bir alanda gerçekleşmesi. Ayrıca arkadaş, aile bireyleri gibi yakınlarımıza bu konuda bilgi vermemiz. Güvenlik duygumuz epey örselendi.

Sosyal medyanın “ilham verici hayatlar” yaratması tehlikesi

İlham vericiyi tırnak içinde söylüyorum. Kadın erkek ilişkisinde, son zamanlarda sosyal medyanın getirdiği, ancak herhangi bir kanalla da gelebilecek “popülarite”, ilişkileri dinamitleyebiliyor. Mutlu ve sakin hayatları, sosyal medyanın taraflardan birine şöhret getirmesiyle bir çatışmaya dönüşen çok insan tanıyorum. Çünkü şöhret, insanların önceliklerini değiştirebiliyor. Fenomen olma duygusu, eşi, çocuğu, arkadaş çevresini geri plana itebiliyor. Buna kızanlar olacaktır. Ancak bu yaşanıyor. Sosyal medya üzerinden para kazanmaya başlayan biri, tüketim alışkanlıkları değiştikçe artık bir alt segment olarak baktığı eski çevresiyle ilgili bir uzaklaşma haline geçiyor mesela. Assolist kaprisi yapanından, fan kulüplerini birbirinin üstüne salanlara, neler görüp duymuyoruz ki… 

Ama ben bu hengame içinde en çok çocukların durumunu inceliyorum. Bir pazarlama stratejisinin içinde oradan oraya sürükleniyorlar. Herkes bunu planlayarak ya da kötü niyetle yapmıyor belki ama bu oluveriyor. Çocukları, işimizin dışında tutma gerekliliğimizi çok az insan anlıyor. Buna koca bir maalesef diyorum. 

Mesela çok rahatsız olduğum bir şeyden söz etmek istiyorum; yetiştirme esnasında ve toplumdaki bakışıyla toplum kadınları epey rahatsız ediyor evet. Hep gardını almak zorunda bırakıyor. Ama bu, neticedeki yanlışlığı değiştirmiyor. Bir tanıklığımdan söz etmek istiyorum size. Eşinden ayrılan ve bunu gizlemeye çalışan bir sosyal medya fenomeni, boşanmaya dek hiç de ortalığa düşürmediği, fotoğrafını çok nadiren kullandığı ve iş ve sosyal yaşamının dışında tuttuğu çocuğunu, boşanma sonrası göze sokar oldu. Bir yandan, kendisine fiziksel olarak eskisinden fazla yatırım yapıyor ve bir yandan da olası tepkileri süzmek ve yumuşatmak amacıyla çocuğu olduğu vurgusunu yapıyor, iyi bir anne olduğu vurgusunu. Gerek yok ki. Çocuğun fotoğrafı, videosu sürekli paylaşılmıyorken de iyi bir anneydi şüphesiz. Ama çocuk bizim kalkanımız değil. Çocuk, bir cephede kaybettiğimizi düşününce diğer cephede öne sürebileceğimiz bir asker değil. Çocuk, başlı başına bir birey. 

Sosyal medyanın en tehlikeli yanlarından biri bu; herkes çocuğunu, dokunulmazlığının bir parçası kılıyor. Bunu önlememiz, aşmamız gerek. 

Sosyal medya da hayat gibi. Oradaki herkesi beğenmemiz, dostluk kurmamız, örnek almamız, sevmemiz, ilişki kurabilmemiz mümkün değil. Mühim olan kendimiz ve çocuklarımız için iyi bir süzgeçten geçirerek kullanmak medyanın her türünü. Çağla kavgayı bırakıp çağın imkanlarını doğru ve faydalı biçimde kullanmaya odaklanmak, hepimiz için gereken değil mi aslında? 

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Kasımpaşa’nın 18 Yaşındaki Futbolcusu Yasin Özcan 8 Milyon Euro’ya Aston Villa’ya Transfer Oluyor
Wanda Nara ile Yasak Aşk Yaşadığı Öne Sürülen Keita Balde Sivasspor'dan Gönderildi