Yoğun tempodan uzakta kalan, gizli şehirler metropollerin gölgesinde kaldığı için herkes tarafından çok bilinmiyor. Bu şehirleri keşfetmek, hem heyecan hem de macera duygusunu arttırıyor. Her ne kadar gizli kalsalar da bir zamanlar gelişmiş olan ticaret merkezleri, sanat merkezleri veya tarihi olayları onlarda şehirlerinde barındırmışlardır. Çok az kişinin bildiği bu saklı şehirleri hep beraber keşfetmeye hazır mısınız?
Belçika'nın bir ilçesi olan Ghent, Orta Çağ'a kadar dayanan uzun bir tarihe sahiptir. Orta Çağ'dan beri korunmuş mimarisi, onu ziyaret edenlere nostaljik bir duygu yaratıyor. Büyüleyici Gravensteen Kalesi, pazar yerleri ve Arnavut kaldırımlı sokakları gibi Ghent'e ait olan her şey gelen herkesi büyülüyor ve eski dünyada geziyormuş hissi yaratıyor. Çok bilinmeyen saklı şehirler arasına giren Ghent'e herkesin mutlaka gidip görmesi gerekiyor.
Önceden Çek Cuhuriyeti'nde sanayi merkezi olan Ostrava, zamanla kültür merkezi haline gelmiştir. Ostrava'nın yeniden canlandırılmaya çalıştırılması, önceden kömür madeni olan yerlerin sanat alanlarına, sanayi sitelerinin de yaratıcılık merkezlerine dönüştürülmesine sebep olmuştur. Bu kentin geçmişinden kaynaklı olacak ki, kente girildiği zaman dayanıklılık hissi ve kentteki sıcaklık tüm ziyaretçilere yayılıyor. Muhteşem değişimiyle ziyaret edilmesi gereken bir şehirdir.
Gölgede kalmış olarak adlandırabileceğimiz Sibiu, kendi çekiciliğine sahip bir şehirdir. Pastel tonlarına sahip binaları ve masal dünyasına benzeyen sokakları ile ziyaretçilere sanki bir masal dünyasının veya rüyanın içindeymiş hissi yaşatıyor. Şehirdeki Sakson, Rumen ve Macarların karışık olması, kültürler arası etkileşime ve kültürel zenginliğe katkıda bulunuyor.
Laos'un sakin şehri, yemyeşil dağlar ve Mekong Nehri arasında kaldığı için huzuru derinden hissettiriyor. Senelerdir iyi bir şekilde bakılıp korunan tapınakları ve kolonyal mimarisi, şehrin tarihini ve mimarisini yansıtmaktadır. Bu saklı şehirdeki gece pazarları ve sadaka verme üzerine yapılan törenleri, geleneklerine bağlı bir şehir olduğunu gösterir. Hem gelenekleriyle hem tarihiyle araştırılıp keşfedilmesi gereken bir şehirdir. Aynı zamanda, bulunduğu konum bile bu şehre hayran kalmaya yetiyor.
Mimarisi ve karışık ahşap işçiliği ile Bhaktapur, Nepal'in kültürel mirasının canlı bir kanıtı olmuştur. Şehir Durbar Meydanı, ilgi çekici sarayları, tapınakları ve sanat eserleri ile UNESCO Dünya mirası alanına girmiştir. Özellikle ahşap işçiliği ile gelen herkesi büyüleyen bu şehir, eski geleneklerini hala koruyor olması ile canlı bir geçmiş sunuyor.
Uruguay'ın tarihi cenneti olan Colonia del Sacremento, Arnavut kaldırımlı sokakları ve kolonyal mimarisiyle ziyaretçilerine nostalji yaşatıyor. Şehirdeki İspanyol ve Portekiz etkilerin karışması, mimarisinde bile belli oluyor. Nehir kenarındaki konumuyla daha ilgi çekici bir şehir haline geliyor. Herkesin mutlaka gidip bu şehri deneyimlemesi gerekiyor.
Valparaiso'nun renkli binaları ve bohem havası, onu Şili'de gizli bir servet olarak ayırıyor. Sokak sanatı, demir yolları ve sokaklardaki sanatsal atmosferi, yaratıcı kişilerin ruhuna dokunuyor ve tam onlara göre bir kent haline geliyor. Şehirde yaşanan deprem ve yangına rağmen dayanıklı olması, şehre dinamik bir karakter getirmiştir. Özellikle sanatçıların mutlaka o havayı alması ve esinlenmesi gerekmektedir.
Eskiden çok hareketli bir ticaret merkezi olan Timbuktu, günümüzde Sahra ticaret yollarının mirasını korumaya devam ediyor. Kerpiç camileri ve kütüphaneleri, şehrin öğrenime verdiği değeri simgeliyor. Şehrin karşılaştığı birçok zorluğa rağmen Timbiktu'nun antik yapıları, kalıcılığını ve dayanıklılığını gözler önüne seriyor.
Kayalarla oyulmuş kiliseleri ile mühendislik harikalarına sahip Lalibela, hem mimari yapısı hem önemli hac yerleri olmasıyla tarihte ve günümüzde merak edilen saklı şehirler arasına girmiştir. Lalibela'nın manevi değeri ve karmaşık işçiliği, onu Etiyopya'nın gizli bir hazinesi yapıyor. Sadece kiliselerini görmek için bile gidip görülmesi gereken bir kenttir.
Senegal'de UNESCO listesinde yer alan bir şehir olan Saint-Louis, zengin denizcilik tarihine ve kolonyal mimariye sahiptir. Her sene düzenlenen caz festivali ile canlı bir müzik ortamı vardır. Özellikle dünyanın dört bir yanından müzik tutkunları sırf bu festivaller için kenti ziyaret etmeye geliyorlar. Avrupa, Afrika ve İslam etkilerinin karışımı, şehrin çok kültürlü bir geçmişi olduğunu gözler önüne seriyor.
Yeni Zelanda'nın İskoç hazinesi olarak bilinen Dunedin, mimarisi ve sanatıyla, büyüleyici bir kent haline gelmiştir. Otago Yarımadası'nın vahşi yaşamı ve muhteşem manzaraları, Dunedin'in cazibesine katkıda bulunuyor. Hem sanatsal yapıları hem manzaralarıyla eşsiz bu şehrin herkesin keşfedip görmesi gerekiyor.
Solomon Adaları'nın başkenti olan Honiara, 2.Dünya Savaşı'nın şekillendirdiği karışık bir tarihe sahiptir. Kentte bulunan müzeler ve anıtlar, tarihini yansıtırken, pazarları ve kültürel festivalleri ada yaşamının eşsiz güzelliklerini yansıtır. Honiara'ya gitmek hem ada yaşamını deneyimlemeye hem de geçmiş ve bugünün harmanlanmasını görmek için herkes için eşsiz bir deneyim olur.