Gerçek mi Şehir Efsanesi mi? Kanınızı Donduracak Tartışmalı Rus Uyku Deneyi

20. yüzyılın en tartışmalı tarihi konularından biri Rus uyku deneyidir. Bu vahşi deney, kulaktan kulağa bilgilerle bugüne dek taşınmıştır. Rus hükümetleri bu konuda herhangi bir doğrulayıcı bilgi vermemiştir. Ancak akla yatkınlığı ve gerçek olma ihtimali o kadar kuvvetlidir ki hakkında bir sinema filmi bile yapılmıştır.

Denekler, 2. Dünya Savaşı'nda düşman olarak kabul edilen siyasi mahkumlardan seçildi.

Bu mahkumlarla yapılan anlaşmaya göre, 30. günün sonunda hayatta kalan mahkumların serbest bırakılacağı garantisi verildi.

5 denek, oksijen seviyesi ölçülebilen bir odaya kapatıldı.

Deneyin amacı deneklerin 30 gün boyunca uykusuz kalıp kalmayacağını test etmekti. Odada, 5 kişiye bir ay yetecek yiyecek, su ve kitap vardı. Karyolasız yataklar da konmuştu. Ayrıca mikrofon sistemi döşenmiş ve söyleyecekleri beklenmeye başlanmıştı. Deneklere uyumamaları için verilen uyarıcı gazın onları zehirlememesi için odaya oksijen pompalanıyordu.

5. günden sonra şikayetler başladı.

Mahkumlar mikrofona konuşuyor, durumlarından şikayet ediyor ve bu deneyi yönetenlere ulaşmaya çalışıyorlardı.

9. gün deneklerden biri bağırmaya başladı ve saatlerce susmadı.

Denek bağırmaya devam ediyordu ama çoğu zaman çıkan ses gürültüden ibaretti. Araştırmacılar, deneğin ses tellerini parçaladığını ileri sürdüler. Daha ilginç olan şeyse diğer deneklerin buna nasıl tepki verdiği idi. İkinci denek de çığlık atmaya başladı, geri kalanı ise mikrofonlara fısıldamaya devam etti. Diğer çığlık atmayan denekler kitapları parçalara ayırdı, sayfaları tek tek yüzlerine sürüp sakince gözlem camlarına yapıştırdıklarında, çığlıklar hemen kesildi.

12. gün deneklerden ses gelmeyince ölmüş olabilecekleri şüphesi doğdu.

İçerideki 5 deneğin sesi kesildiğinde araştırmacılar mikrofonların çalışıp çalışmadığını kontrol etti. Mikrofonlarda sorun yoktu. Odadaki oksijen seviyesi, hepsine yetecek düzeydeydi. 5 denek ağır egzersizler yapınca oksijen seviyesi düşüyordu.

14. gün: "Artık özgür olmak istemiyoruz."

14. günde araştırmacılar deneklerden hiçbir veri alamayınca odaya girmeye karar verdiler. Anons ettiler: “Mikrofonları kontrol etmek için içeri giriyoruz, kapılardan uzak durun ve yere yatın. Aksi hâlde vurulacaksınız. İtaat edeninizden birisi özgürlüğüne hemen kavuşacak.” İçeriden sakin bir ses cevap verince şaşırdılar: “Artık özgür olmak istemiyoruz.”.

15. gün odanın kapısının açılmasına karar verildi.

Oda birden temiz havayla doldu ve uyarıcı gaz dışarı boşaldı. Mikrofonlar anında çalışmaya başladı. 3 farklı ses yalvarmaya başladı. Askerler denekleri almak üzere odaya gönderildi. Şimdiye kadarki en yüksek çığlık, içeriye giren askerlerden geldi. 5 denekten 4'ü hâlâ yaşıyordu.

Odaya giren askerler korkunç bir manzarayla karşı karşıya kaldı.

Deneklerden birisi ölmüştü. Kalçasına ve göğsüne topak topak et doldurulmuştu. Odanın ortasındaki giderin üstünde duruyordu, suyun geçmesini engellediği için oda 10 cm suyla kaplanmıştı. Su sandıkları sıvının kan olduğu o an fark edilemedi. Sağ kalan 4 deneğin sakalları uzamış, derileri paramparça olmuştu. Tırnaklarındaki parçalar bu yaraları kendilerinin yaptıklarını gösteriyordu. Araştırmacıların düşündüğü gibi dişlerle değil… Yaralar ve oyukların açıları, konumları hepsini kendilerinin yapmadığını gösteriyordu. Birbirlerine de saldırmışlardı.

Yiyeceklere pek dokunulmamış olmasının sebebi ortaya çıktı.

4 deneğin de karın bölgesindeki organlar ve kaburgaları hemen hemen yok gibiydi. Kalp, akciğerler ve diyafram yerine, deri ve kaburgaya bağlı kasların çoğu akciğerlerle beraber göğüs kafesinin dışına sarkmıştı. Kan damarları ve organlar sağlam kalsa da, diğerlerini çıkarıp yere atmışlardı. Fakat denekler hâlâ ”yaşıyorlardı”. Dördünün de sindirim sistemleri çalışıyordu. Günler sonra istifra ettiklerinde, aslında yediklerinin kendi etleri olduğu ortaya çıktı.

Denekler odadan çıkarılmamak için askerlerle mücadele ediyorlardı.

Bir Rus asker boğazına saldırılması sonucu öldü, bir diğeri ise testisleri koparıldığı ve deneklerden biri bacağını dişleriyle kemirdiği için yaralandı.

Sağ kalan 3 denekten biri ameliyat sırasında gülümseyerek birkaç kelime fısıldadı.

Ameliyat bittikten sonra hasta mırıldanmaya başladı. Doktorlardan biri, hastanın önemli birşey söylüyor olabileceğini var sayarak kalem ve not defterini alıp yanına gitti. Hastanın dudaklarından dökülen kelimeler sonucunda odadakilerin dehşeti katlandı: “Kesmeye devam et.”

“Bu kadar kolay mı unuttun? Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız."

Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Sonra sessiz olan deneğe silahı doğrultu ve beynini dağıttı. Silahı son kalan deneğe doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek zorundayım!” Denek gülümsedi: “Bu kadar kolay mı unuttun? Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız.”

Popüler İçerikler

Zeynep Sönmez'den İlk WTA Şampiyonluğu Geldi
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un Yaptığı Açıklamalar Gündem Oldu: ''Uyanın Fenerbahçeliler Uyanın!''
DEM Partili Batman, Mardin ve Halfeti Belediyelerine Kayyum Atandı
YORUMLAR
26.01.2016

deneyin amacının insanları uyanık tutmak olduğunu da yazsaydınız keşke.

28.01.2016

Son sözü söyleyen illâ ki felsefî bir şey söyleyecek.

26.01.2016

3 ayda bir paylaşılması gaye edinilmiş olan içerik..

TÜM YORUMLARI OKU (109)