Bilimkurgu tarihinin en popüler silahı nedir diye sorsak kimsenin hararetli bir tartışma içine gireceğini sanmıyoruz. Kabzasından yayılan saf enerji ile hemen her türlü maddeyi rahatlıkla kesebilen, üzerine gelen atışları ateş edene geri yansıtabilen, farklı renkleri ve sahibinin tarzına uygun tasarımıyla kişilik kazanan ışın kılıçları Jedi'lar ve Sith'ler arasındaki düellolarla ve bu esnada çıkardığı vızıltıyla hepimizin aklına kazınmıştır.
Işın kılıcı, isminde 'Star Wars' geçen çoğu oyunda bir şekilde boy gösterir. Doğrudan bir Jedi'ı yönetebildiğimiz Jedi Knight , Knights of the Old Republic ve The Force Unleashed gibi serilerde ön plandadır, hatta bu oyunlar yer yer ışın kılıçlarının geçmişine ve üretimine dair bilgiler de içerir. Popüler bir evrenin popüler bir silahı olması nedeniyle kimi zaman Soul Calibur IV gibi oyunlara da misafir olmuştur. Ayrıca benzer silahlar başka evrenlerde de (örn. No More Heroes serisindeki Beam Katana, Gundam oyunlarındaki Beam Saber) bir çeşit enerji kılıcı olarak yer alır.
Evimizin bir köşesinde duran, yoksa da almak istediğimiz oyuncakları saymazsak (bizim ofiste şu an ışın kılıcı saplı bir şemsiye bile var) bugüne dek gerçek bir ışın kılıcı görebilmiş değiliz. Ne dersiniz, günün birinde onu elimize alıp önümüze geleni doğrayabilecek miyiz?
Işın kılıçlarının nasıl çalıştığı çeşitli Star Wars kaynaklarında detaylı olarak ele alınmıştır. Young Jedi Knights serisinin Lightsabers kitabında Luke Skywalker öğrencilerine işin temelini şöyle anlatır:
'Her ışın kılıcında standart bir güç kaynağı bulunur ki bu kaynak, küçük blaster'lar ve hatta glowpanel'lardakinin aynısıdır. Uzun süre dayanır, zira bir Jedi ışın kılıcını nadiren kullanmalıdır. Temel parçalardan biri de odaklama kristalidir. En güçlü ve en çok rağbet gören cevher Kaiburr kristalidir. Ancak ışın kılıcının tasarımı o kadar esnektir ki neredeyse her çeşit kristal kullanılabilir.'
Eğer biz de her şeyi kesen bir ışın kılıcı üretmek istiyorsak bunun için çok güçlü bir enerji kaynağına ihtiyaç duyacağımız kesin. Böyle bir bataryayı bir kılıcın kabzasına sıkıştırmanın yoluysa nanoteknolojiden geçiyor. Saç telinizden yirmi bin kat daha ince olan karbon nanotüplerden trilyonlarcasını üretip kabzaya yerleştirmek ve taşıdıkları yükten faydalanmak mümkün olabilir. Diğer yandan Star Wars evreninde de ışın kılıçları ilk başta kullanıcının beline bağlı ek bir güç kaynağı gerektiriyordu ve buna rağmen aşırı ısınma nedeniyle çok kısa bir süre kullanılabiliyordu. Adı Protosaber olan bu cihazlar, yeni güç kaynaklarının üretilmesiyle tarihe karıştılar. Benzer bir teknolojik atlamayı biz de beklersek ayıp olmaz diye düşünüyoruz.
İşin 'kesme' kısmına gelecek olursak, halihazırda bu amaçla kullanılan iki teknolojiden, lazerden veya plazmadan faydalanabiliriz. Maddenin dördüncü hali olarak bilinen plazmayı kılıcımızda kullanmanın bir dezavantajı, üreteceği yüksek ısı. Önlem olarak günümüzde uzay araçlarını atmosfere girişte oluşan ısınmaya karşı koruyan seramik malzemeden faydalanabiliriz. Hayalimizdeki ışın kılıcı tanımına tam olarak uymuyor, ama başlangıç için neden olmasın?
Nereden bakarsanız bakın lazer hem daha havalı, hem de işin içine kristal sokma şansımız var. Fakat burada da karşımıza yine şöyle bir sorun çıkıyor: Işığı oluşturan fotonlar herhangi bir kütleye sahip olmadığı gibi birbiriyle etkileşime de girmiyor. Dolayısıyla, yaptığımız ışın kılıçlarını birbirine tokuşturmak mümkün değil. Işığı kılıç uzunluğu kadar mesafede durduramamak da cabası. Kimse elindeki kılıçtan çıkan ışın ta fezaya uzansın istemez.
Ancak bu konuda tamamen ümitsiz değiliz. Eylül ayında Nature dergisinde yayımlanan bir makaleye göre Harvard ve MIT'deki bilim insanları şimdiye dek yalnızca teoride mümkün kabul edilen, maddenin yeni bir halini gerçeğe dönüştürmeyi başarmış. Işığın doğasına dair bugüne dek bilinenlerin aksine, sanki kütlesi varmış gibi hareket etmeye, hatta birbirine bağlanıp moleküller oluşturmaya başlamış. Buradaki '-mış gibi' kısmı önemli, ama yine de bizim için yeterli. Ekipten Prof. Mikhail Lukin şöyle diyor:
'Bunu ışın kılıçlarıyla karşılaştırmak hiç de yersiz olmayacaktır. Fotonlar birbiriyle etkileşime girdiğinde, birbirini itip başka yöne doğrultabilir. Bu moleküllerde gerçekleşen fizik olayı, filmlerde gördüğümüze benziyor.'
Star Wars evrenindeki gibi bir ışın kılıcı üretmek en azından önümüzdeki on yıl içinde mümkün görünmese de, umut var.