Gerçek Hayvanların Dinleyerek Büyüdüğümüz Ezop Masallarındaki Karakterlere Hiç Benzemediğini Biliyor muydunuz?

2500 yıl önce bir kölenin antik Yunanistan halkına ahlaki mesajlar vermek için uydurduğu söylenen Ezop masalları, günümüzde tüm dünyaca biliniyor. Hatta günlük konuşmalarımızda hâlâ bu masallardaki hayvanların davranışlarına atıfta bulunuyoruz. Peki bu hayvanlar gerçekten onlara atfedilen özelliklere sahip mi? Cevabını merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Mesela kuzu postuna bürünmüş kurt vardır…

Kurtlar popüler kültürde düzenbazlıkla ilişkilendirilir. Oysa gerçek hayattaki kurtların böyle bir özelliği bulunmaz. Kurtlar sürüler hâlinde yaşar, birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar, iş birliği yaparlar, birlikte oyun oynarlar ve akrabalarına sadıktırlar.

Avlanmak için birlikte hareket etmekle beraber, düşünülenin aksine ölüm makinesi değillerdir.

Genellikle bir başına dolaşan geyikleri veya geyik sürüsünün en zayıf üyesini avlamaya çalışır ama çoğunlukla da başarısız olurlar. Köpeklerin hayattaki en yakın akrabaları olan kurtlar üzerinde yapılan deneylerde, sorun çözme yeteneklerinde bazı dikkate değer benzerlikler ve farklılıklar olduğu ortaya çıktı.

İki tür de üstlendikleri görevleri yerine getirmek için insanlarla iş birliği yapıyor.

Ayrıca kurtlar, diğer kurtlarla, köpeklerin diğer köpeklerle yaptığından daha iyi iş birliği yapıyor. Zorlandıkları bir sorunla karşılaştıklarında insanlardan yardım bekledikleri oluyor. Dolayısıyla masallarda bu türle ilişkilendirilen “aldatma” özelliği, bu aşırı işbirlikçi tür için pek de bir anlam ifade etmiyor.

Neyse ki, Ezop’un 'kandırıkçı' rolünün hakkını veren başka hayvanları var.

Ezop, masallarında maymunu ‘en taklitçi hayvan’ olarak gösterir. Hatta buradan yola çıkarak “maymun düşünmez, ne görürse taklit eder” diye bir atasözü de oluşmuştur. Başlangıçta bu taklitçiliğin zekâ eksikliğinden kaynaklandığı düşünüldüğünden maymunlar kendi başına düşünemeyen aptal, akılsız hayvanlar olarak biliniyordu.

Geçtiğimiz yüzyılda bilim dünyası bu konuda fikir değişikliğine gitti.

Taklit, kültürle olası ilişkisi ve kendi olağanüstü kültürel evrimimizin temeli oluşturması sebebiyle hayvanların sosyal öğreniminde olmazsa olmaz olarak görülmeye başlandı. Ancak onlarca yıllık araştırmanın ardından gerçek olarak kabul edilen şeyin aslında gerçek olmadığı ortaya çıktı.

Maymunlar birbirlerinden etkilense de birbirlerini taklit etmiyor.

Bunun yerine, etraflarındaki maymunların nelerle etkileşime geçtiğine dikkat ediyor, o nesneleri keşfediyor ve öğreniyorlar. Bu yaptıkları kategorik olarak taklitten farklı. Bu da maymunların bir şeyleri diğer maymunlardan değil, diğer maymunlarla birlikte öğrendiğini gösteriyor.

Bir başka ilginç özelliklere sahip karakter ise eşek…

Eşeklerin her zaman yük taşımada kullanılan bir hayvan olarak gösterilmesi, onları alay konusu yapmıyor. Atlar yaygınlaşıp daha bu küçük akrabalarına kıyasla önem kazandıkça eşeklere daha fazla olumsuz özellik atfedilir oldu.

Eşeklerin alay konusu olan bu özellikleri, atalarının ekolojik ve Afrika düzlüklerindeki evrimsel tarihleriyle açıklanabilir.

Başlarının büyük olması, sert, lignin açısından zengin bitkileri öğütmelerini sağlayan büyük çene kaslarına sahip oldukları anlamına geliyor. Büyük kulakları da ısıyı dağıtmalarını sağlıyor. Atların aksine sürüler hâlinde yaşamazlar ve kaçmaktan ziyade savaşmaya daha yatkınlardır. Yani eşekler bulundukları yerleri ve bölgelerini korur, ki bu da onları başarılı bekçi hayvanları yapar.

Eşeklerini zekâsını ölçen çok az çalışma yapılsa da öğrenme konusunda epey yetenekli oldukları biliniyor.

Ayrıca ‘inatçı’ oldukları iddia edilse de böyle baskın bir davranışları söz konusu değildir. Eşeklerle benzer dönemlerde evrim geçiren atların sosyal zekâsı üzerinde yapılan çalışmalar oldukça dikkat çekici özelliklerini ortaya koymuştu. Eşeklerin beyinleri üzerinde daha fazla araştırma yapılırsa çok ilginç şeylere ulaşmamız olası.

Ezop’un masallarında sunduğu tüm karakterler yanlış ifade edilmiş değil elbette.

Masallarından birinde susamış bir karga, testinin içerisindeki suyun seviyesini yükseltmek için testiye taş atıyor. Ekin kargaları üzerinde yapılan bir araştırmada kuşların bu tür davranışlar sergilediği görüldü. Ardından diğer karga türlerinde de benzer araştırmalar yapıldı ve onlarda da aynı sonuca ulaşıldı.

Asıl soru, bu durumun kargaların zekâları hakkında neyi ortaya çıkardığı.

Zira bir hayvanın belirli bir şey yaptığını görmek, bunu neden ve nasıl yaptığı hakkında pek bir şey ortaya koymaz. Kargalar taşlarla su seviyesi arasındaki nedensel ilişkinin bilincinde mi? Yoksa yalnızca taşları testiye attıklarında ödül kazanma olasılıklarının arttığını mı öğreniyorlar?

Bu iki seçenekten hangisinin gerçekleştiğini ayırt etmek kolay değil.

Bununla birlikte, sayıları giderek artan bilimsel çalışmalar, karga familyasındaki kuşların büyük beyinlere sahip olduğunu, öğrenme işlemini son derece hızlı bir şekilde gerçekleştirdiklerini ve davranışlarında çarpıcı bir esneklik gösterdiklerini ortaya koyuyor.

Bu içeriklere de göz atabilirsiniz 👇

Kedi Sahipleri Buraya! Biricik Can Dostlarınızın Evdeyken Sizi Görmese Bile İzlediğini Biliyor muydunuz?
Milyonlarca Yıl Önce Dinozorların Neslini Tüketen Gök Taşının Kuşlara Nasıl Zarar Vermediği Biliyor muydunuz?
Sadece Kanla Beslenen Vampir Yarasalarının Diğer Besinler Olmadan Nasıl Hayatta Kaldığını Biliyor musunuz?

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
13.12.2021

1 de iki tarafıda güzel göstermiş…

13.12.2021

1 de iki tarafıda güzel göstermiş

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ