Hemen her gün bambaşka konular için belgeseller yapılıyor. İzlediğiniz an genel kültür seviyenizin yeni bir boyuta geçeceği belgeselleri sizin için derledik. İşte ortamlarda entelektüel duruşunuzu korumanızı sağlayacak belgeseller...
Hemen her gün bambaşka konular için belgeseller yapılıyor. İzlediğiniz an genel kültür seviyenizin yeni bir boyuta geçeceği belgeselleri sizin için derledik. İşte ortamlarda entelektüel duruşunuzu korumanızı sağlayacak belgeseller...
60 ülkeden 2 bin kişinin gerçek hayat hikâyelerinin derlendiği Human, insanları birleştiren kişisel ve duygusal konulara değiniyor.
Addicted to Plastic, plastiğin tarihi ve şu anki hayatımızdaki önemini vurgulayan en iyi derleme.
Naomi Klein’ın çok satan kitabına dayanan belgesel, çok uluslu şirketlerin ekonomik ve kültürel alanlardaki artan bölgelerine değiniyor.
İnsanların petrole olan bağımlılığını konu alan belgeselde bu bağlılığın jeolojide nasıl bir kargaşa yarattığı inceleniyor.
Çevre ve su kirliliği ile beraber sağlığımızın bozulması ve yaşam kalitemizin gitgide bozulmasını nasıl durdurabiliriz? Cevaplar hazır olsa da bu önlemleri kimler alacak?
İngiliz Paul ve Kate Maple tarafından hazırlanan belgesel, geleceğimiz hakkındaki endişelerimize birer birer değiniyor.
Amerikan dışişleri politikasına değinen belgesel, özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi kavramların ABD'den çok uzak olduğunu gösteriyor.
Doğal afetler ve çevre kirliliği dünyamızı her geçen gün kirletiyor. Belgesel, sürdürülebilir tarımın dünyayı kurtaracak tek şey olduğunu gösteriyor.
İnsan düşünceleri kişinin başkalarından etkilenmesi üzerine doğuştan itibaren rahatlıkla şekillenebilir. Peki, düşüncelerimizi daha özgür kılabilirsek nasıl sonuçlarla karşılaşırız?
Artık her biri kooperatif haline gelen şirketlerde çalışan insanların ne gibi bir rutinle mücadele ettiklerini gösteren belgeselde iş hayatının insan hayatını nasıl değiştirdiğini gösteriyor.
Teknolojik işsizlik konusunda değinilen belgeselde devletin desteklediği bir kamu hizmeti olarak iş garantili programlar inceleniyor.
“Elitist demokrasi teorisi” üzerinde duran belgesel, savaş, propaganda ve sınıf ayrımı konularına da değiniyor.
1984 kitabı benzeri bir dünyayı izleyicilere sunan belgesel, ana akım medyada söylenmekten çekinilen konuları ortaya çıkarıyor.
Pasifik kıyılarında biyo-bölgeselciliği keşfeden kıyıda yaşayan insanların düşüncelerini ekrana yansıtan belgeselde yerli halk hikayeleri ile güzel bir harman yapılıyor.
John Pilger'in yapımı olan belgeselde Pilger, IMF'den borç alan üçüncü dünya ülkelerinin sonunu görebilmek için ufak bir seyahate çıkıyor.
Zengin insanların hayatıyla yoksul insanların hayatı arasındaki keskin çizgiyi gösteren belgesel, bu farkın ne raddede olduğunu gözler önüne seriyor.
Toplamda 3 farklı bölümden oluşan belgeselde plütokrasinin iki yüzlülüğü izleyiciye aktarılıyor.
Şöhret ve 'ünlülük' kavramına olan bağımlılığın üzerine giden belgesel, bu şöhretin yarattığı çıkar ilişkisini gösteriyor.
Irkçılık üzerine bir belgesel olan Cointerpro 101'de üstün zannedilen beyaz ırkı alt edebilecek bir takım gelişmelerin ABD tarafından nasıl örtbas edildiği anlatılıyor.
Dünyayla insanlar arasındaki doğal bağlantı çok öncelerden beri kesik. Çevre kirliliği ve dünyaya çok kötü davranıyor olmamız bunun en net göstergesi. Peki bu ne zamandan beri böyle?
Zenginlik ve yoksulluk arasındaki farkı gözler önüne seren belgesel, New York'un Park Avenue caddesi üzerinden bu değerlendirmeyi sunuyor.
Mekanikleşme ile beraber insanların doğası ve güdüleri dahi değişime uğradı. Bu belgesel, insanların modern hiyerarşik sistemlerce nasıl sömürülüyor onu gösteriyor.
1983 yapımı bu belgesel, insanların dünyada ne amaçla yer edindiği ve bu süreçte güzel gezegenimize ne gibi zararları olduğunu gösteriyor.
Belgesel, ünlü Zeigeist belgeselinin bir devam filmi niteliğinde ekranlara geliyor.
Medya propagandalarının ne kadar güçlü olduğundan haberdar mısınız? Aslında çoğu insan bunun farkında, fakat bu duruma ne zaman bir dur denecek?
İnsanlık her zaman en değerli ve üstün canlı olarak nitelendiriliyor. Bu belgesel, insanlığın diğer canlılardan üstün olduğu inancına bir balta vuruyor ve gerçekleri su yüzüne çıkarıyor.
Dünyanın pek çok yerinde ve farklı kültürlerde yapılan ritüeller, kutsal şeyler ve mitolojik varlıkları temel alan belgesel, her kültüre tek tek bakış atıyor.
Günümüzde eğitim sistemi yalnızca birkaç ülkede ideal seviyeye ulaşmış durumda. Bu belgesel, günümüz eğitim sisteminin sürdürülebilirliğini inceliyor.
Çevre kirliliği ve dünyanın sonra yaklaşması üzerine Singapur sürdürülebilir şehirleşme konusunda adım atan ilk ülkelerden biri. Yemyeşil evler ve şehrin tamamındaki yeni yaşam şekline başarılı bir şekilde adapte olan Singapur bunu nasıl başardı?
İklim değişikliği her geçen gün kendini daha da net gösteriyor ve nedense bunu durdurmak için somut bir hareketlenme hala mevcut değil. Peki çözüm aslında çok yakınımızdaysa ve biz bunu kullanmıyorsak?
Belgesel, dünyaca tanınan dil bilimci, entelektüel ve politik bir aktivist olan Noam Chomsksy'nin politik görüşlerini ekrana aktarıyor.
Uzun metrajlı bir belgesel olan Sir! No Sir! – The GI Movement to End the Vietnam War, Amerikan ordusunun Vietnam'daki durumunu anlatıyor.
Yarı belgesel yarı kurgu olan yapımda 2055 yılına gidiyoruz. Pete Postlethwaite, 2055 yılındaki terk edilmiş dünyada yaşlı bir insan rolüyle karşımıza çıkıyor. Bakalım 2055 yılında dünya nasıl bir yer haline gelmiş?
Kapitalist krizin dünyaya etkileri ve bu durumla mücadele edebilmek için yapılabileceklerin anlatıldığı belgesel izleyenleri gerçekten düşündürecek bir yapım.
Ortadoğu'ya sürekli olarak yapılan askeri saldırıların zararlarını ve çıkarların ne olduğunu gösteren belgesel, insanların sorumlu olduğu yaralara bir bir göz atıyor.
Günümüzdeki gıda sistemi üzerinde duran belgesel, bu düzende her gün milyonlarca ton yiyeceğin çöpe gitmesine rağmen nasıl yüz milyonlarca insanın aç kaldığını anlatıyor.
Uyuşturucu çeteleriyle yıllar boyunca mücadele eden polisler bu belgeselde tüm engellemelere rağmen röportaj veriyor.
İnsanlar arasındaki gözle görülür eşitsizlik ve her bir insanın nasıl canlı bir ekonomiye dönüştüğünü gösteren belgesel, gerçekleri izleyenlerin yüzüne vuruyor.
İzlediğimiz her haber bize tarafsız ve bağımsız yayıncılık olarak görünebilir. Peki aslında bu durumun bir perde arkası olduğunu biliyor muydunuz?
Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki üretim ve tüketimin artması ile beraber doğal kaynakların nasıl birer birer yok olduğunu gösteren belgesel, bütün kaynakların bir çöp alanına dönüştüğünü gösteriyor.
Hiyerarşinin ve gücün birey ile toplum üzerindeki etkilerini birer birer konu alan belgesel, daha iyi bir dünya için neler yapabileceğimize değiniyor.
Okullarda hem kendi tarihimiz hem de dünya tarihi için pek çok bilgi öğreniyoruz. Bu belgesel, bize öğretilenlerin gerçeklik payının ne kadar olduğunu düşündürüyor.
Belgesel, ekonomik sistemi düzelterek yeniden iş alanları açma yolundaki stratejileri inceliyor.
Sürdürülebilir iş dünyası için sıfır atık madde idealini gerçekleştiren bir model öne süren belgesel, atık maddelerden uzak bir dünya hala mümkün mü ona göz atıyor.
Kapitalist sisteme eleştirel bir gözle bakan belgesel, yerel yatırımcıların bu sistemle nasıl başa çıktığını gösteriyor.
Profesör Timothy Beatley'in sunumuyla gerçekleşen belgesel, sürdürülebilir bir yaşam için yeşil hareketi hedefleyen şehirlere göz atıyor.
Ödüllü bir belgesel olan DIVE!, gıda maddelerinin doğrudan katı atık sahalarına gitmesinin sonuçlarını gösteriyor.
Materyalist, kapitalist ve komünist yaklaşımların insanlık dışı olduğunu ve bunlara iyi bir alternatif olabileceğini gösteren belgesel iyi bir taşlama niteliğinde.
Ana akım medya ve politikada paranın değerini gösteren belgesel, dışarıdan görünenle içeride yaşananların tezatını gözler önüne seriyor.
2001 yılında Sundance Film Festivalinde Jüri Özel Ödülü alan belgesel, hidrolik kırılmaların Pennsylvania’daki bir sondaj çalışması sonucu bölge sakinlerinin içme sularının alev almasına kadar gidecek sorunları gösteriyor.
İki politik aktivistin yer aldığı belgeselde bu iki kişi önemli kurumların yöneticileriymiş gibi davranarak dünya çapındaki konferanslara katılarak şakalar yapıyor.
Amerikan anayasasını konu alan belgesel, anayasanın para ve şirketlerle olan bağlantısını gözler önüne seriyor.
Permakültür yalnızca meyve ve sebze yetiştirmek olarak nitelendirilse de çevre, enerji, kaynak, yaşam alanları, teknoloji, eğitim, sağlık, sanat, maneviyat, psikoloji ve tarım gibi alanlarda da yer edinebilir bir görüş. Belgesel tam da bunu konu ediniyor.
Arjantin'in 2001 yılındaki ekonomik krizini konu alan belgesel, Latin Amerika ülkelerinin çökmüş sistem ve terk edilmiş fabrikalarda yeniden bir iş kolu oluşturmaya çalışmasını gösteriyor.
Tüketim, ticari tutum ve artan materyalizmin çevremizi ve ailelerimizi nasıl etkilediğini gösteren belgesel, yaşam kalitemizin ne derece düştüğünü belirtiyor.
Bu belgesel iş dünyasında daha demokratik ve iş birliğine dayanan bir sistemin oluşturulması için çalışmalar yapılması gerektiğini gösteriyor.
Morgan Freeman tarafından seslendirilmesi yapılan belgesel, ABD'nin uyuşturucu ile mücadelesi ve uyuşturucu politikasını anlatıyor.
Edward Herman ve Noam Chomsky tarafından oluşturulan belgesel, politik kültürün merkezi haline gelmiş liberal medyayı inceliyor.
Amerikan ekonomisinin çöküşü ve halkın evsizlikle ve borçlarla mücadelesini konu alan belgesel, reformun nasıl bir değişikliğe sebep olabileceğini gösteriyor.
Belgesel, kadınların medyada bile isteye yanlış tanıtılmaları ve yetersiz gösterilmelerini konu alıyor.
Atık maddelerin ortak noktalarını konu alan belgeselde bu atıkların kullanılmasının önemi öne sürülüyor.
Amerika Birleşik Devletlerinin kuzeydoğusu ve orta batısını hedef alan belgesel, banliyö yaşamının inceliklerini anlatıyor.
Kızılderililer hakkındaki doğru bilinen yanlışları gösteren belgesel, bugün çok az sayıda kalan Kızılderililere de değiniyor.
Tarım kültürünün endüstriyel şekle dönüşümüne bakış atan belgesel, gıdada yozlaşma, çevre kirliliği ve doğal kaynakların tüketilmesi gibi sonuçları teker teker açığa çıkarıyor.
Franklin Lopez yönetimindeki belgesel, kültürlerin sistematik şiddeti ve istismarı nasıl benimsediğini inceliyor.
Afrika’nın batı kıyılarında çekilen belgesel, insanların eski köylerine ve eski tarz daha sağlıklı yöntemlerle inşa edilmiş bölgelerine geri dönmesini anlatıyor.
Prof. Robert Reich’ın sunduğu belgesel, gelir düzeyindeki açıklığın ve eşitsizliğin Amerikan ekonomisi üzerindeki etkisini gösteriyor.
Belgesel, önemli şirketlerin Amerikan halkı üzerindeki etkilerini gösteriyor.
Dünyanın her bir köşesinden on üç yerli büyükannenin gezegenimizin geleceği için birleşmesini konu alan belgesel, Amazon yağmur ormanlarında, Meksika’nın ve Kuzey Amerika’nın dağlarında, Hindistan’da Dalai Lama'ya kadar uzanıyor.
Belgesel, Sovyetlerin çökmesi ile birlikte ekonomisi kötüye giden Küba'nın bu durumla nasıl yaratıcı şekillerde mücadele ettiğini gösteriyor.
Uzun metrajlı belgesel Zeingeist tüm dünyayı yöneten sosyoekonomik paraya dayalı modelin değişmesi için neler yapılabileceğini anlatıyor.
Kalıcı tarım tasarımcısı Andrew Faust, bütün canlıların evrimini ve insanlığın dünya üzerindeki bilinçlerini anlatıyor.
Nafeez Mosaddeq Ahmet’in kitabına dayanan ve Dean Puckett’in yönetmeni olduğu belgesel, endüstri devriminin sonunu animasyona döküyor.
Belgesel, İsrail-Filistin çatışmasında yanlış algılara yol açtığı düşünülen Amerikan medyasını konu alıyor.
Belgesel, Birinci Dünya Savaşı’ndaki katliamlar, Hiroşima, Vietnam işgali ve Afganistan ve Irak arasındaki çatışmaların medyadaki yerini anlatıyor.
Belgesel, gelecekte neler olacağına dair sahip olduğumuz kasvete karşı daha iyimser alternatiflerin nasıl sunulacağını düşündürüyor.
Belgesel, birçok insanı borçlandıran küresel emlak spekülasyonuna karşı bir alternatif oluşturmayı hedefliyor.
Belgeselde insanların yüzleştiği korkunç çevresel değişimi anlamak için geçmişe doğru bir yolculuğa çıkmamız gerektiğini gösteriyor.
Belgeselde yerel yiyecek yetiştiriciliği yaparak iklim değişikliği ile piyasaların çöküşünü engellemeye çalışan insanlara değiniliyor.
ABD'de son derece önemli olan Demokrat Parti’nin tarihsel rolünü, kurumsal finansmanların seçimlerdeki göz ardı edilemeyecek etkilerini araştıran yapım, demokrasiyi sorguluyor.
Üç farklı bölümden oluşan belgesel, toplumdaki farklı bakış açılarını bir araya topluyor. Global birlik ve beraberlik görüşleri insanlığa nasıl fayda sağlayabilir?
İnsan olmayan canlılara yaptığımız saygısızlığı gözler önüne seren bu yapım, sırf para ve güç için insanların kendini savunamayan canlılara yaptığı acımasızlıkları gösteriyor.
Belgesel, bütün dünyada yaygınlaşmaya başlayan evrensel devrimin ne olduğu ve nasıl oluştuğunu gösteriyor.
İnsanlığın şu anki durumunu ve dünyayı etkileyen görüşlerimizi derinlemesine inceleyen belgesel, 21. yüzyıldaki durumu anlatıyor.
Belgesel iklim değişikliğinin etkilerini düzeltmek için yapılabilecekleri gösteriyor.
Belgesel, geleceği kurtarmanın tek yolunun silahlanmış merkezi otoriteyi bırakarak yerine barışçıl ve herhangi bir otoriteye bağlı olmayan bir düzen getirilmesini öneriyor.
Kuzey Kore ajanları tarafından yapıldığına inanılan belgesel, Avusturalya’yı ve Yeni Zelanda’da bulunan Güney Kore konsolosluğundaki uluslararası krizleri konu ediniyor.
Brezilya’dan Venezuela’ya pek çok toplumu ekranlara getiren belgeselde demokrasinin ne olduğuna dair bir yanıt arıyoruz.
Fast food ürünler ideal, ucuz, hızlı servis edilen ve lezzetli olarak nitelendirilse de özellikle ABD'deki hızlı tüketim, besin değeri ve çevresel faktörler açısından neler ifade ediyor?
Kendisi de bir aktivist olan Sean Penn tarafından seslendirilen belgeselde Amerikan Birleşik Devletleri’nin 1960’lardaki başkanı Lydon B. Johnson’dan George Bush dönemine kadar geçen süredeki Amerikan medyası irdeleniyor.
Belgeselde orta sınıf beyaz bir insanın Amerikan yaşam biçiminden vazgeçerek çevre kirliliğine ve petrol üretiminin zirve olmasına meydan okumasını izliyoruz.
Belgesel, modern eğitimin, sürdürülebilir yerel kültürler üzerindeki etkilerini aktarıyor.
Mandy ve Ryan adlı aktivist çiftin sunduğu belgeselde sürdürülebilir bir topluluk arayış için işlerini, arabalarını ve evlerini arkalarında bırakıp bisikletle10 bin 500 km gitmelerini anlatılıyor.
Belgesel, kendi paralarını basan, yiyeceklerini yetiştiren, ekonomilerini yerelleştiren ve kendileri için güç kaynakları kuran topluluklara odaklanıyor.
Tam 26 ödül kazanan belgesel, doğayı, evrimi, modern iş dünyası kurumlarının etkilerini ve bunun geleceğe yansımasını gösteriyor.
Dünyanın hiç de değer göremeyen kaynağı olan toprağa odaklanan belgesel, bu bereket sembolünün aslında doğru kullanıldığında nasıl faydalı olacağını gösteriyor.
Sağlıklı beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getiren Damon Gameau, bir deney yaparak her gün tam 40 gram şeker tüketerek değişimini gösteriyor.
Ekonomik krizler büyük bir felaket olarak nitelendirilse de bunu krizi fırsata çevirmek olarak nitelendiren belgesel gerçekten düşündürücü.
Belgesel hükûmetler ve büyük yatırımlar, küreselleşmeyi teşvik etmekle beraber kurumsal gücü elinde tutan bir dünya ile bu düzene direnen insanların yer aldığı dünyayı birbiriyle karşı karşıya getiriyor.