Eğer bir genç (aslında herkes) gerçekten ne yapmak, ne için, ne öğrenmek istediğini bilmiyorsa,
Ders çalışmaktan, proje bitirmekten, araştırma yapmaktan içten içe sıkılıyorsa,
Sadece “başkaları okuyor diye” ya da “puanı yetti diye” bir üniversiteye gidiyorsa...
Durmalı. Gitmemeli!
Çünkü artık bu lüks yok. Çünkü amaçsız ve zoraki gittiği o üniversiteden, okuldan, “işsizlik garantisi ve bir diploma ile” mezun olacak!
Yapay zekâ, dijital öğrenme ve deneyim bazlı sistemler sayesinde artık herkes her şeyi öğrenebiliyor. Ücretsiz, hızla, istediği kadar, istediği yerden. Yani üniversiteye veya herhangi bir okula o kadar da mahkum değiliz!
Bugün üniversite diploması, ne yapmak istediğini bilen biri için müthiş bir araç. Ama ne yapacağını bilmeyen biri için sadece zaman ve para kaybı.
Zaten sistem de değişti:
Artık “kaç yaşında, ne diploması ile mezun olduğun” değil, ne bildiğin, ne yaptığın, ne çözüm sunduğun önemli.
Yani hâlâ geçerli olan şey şu: 'Aynası iştir kişinin...'
Dolayısıyla; eğer bir genç hâlâ yönünü arıyorsa, bunu dört yıl daha havada asılı kalarak değil;
İşe girerek, bir ustaya çıraklık ederek, bir sosyal girişime katılarak, gerçek dünyada deneyim kazanarak yapmalı.
Hemen bir işe başlamalı. Olumsuz da olsa bir deneyim kazanmalı, hayatın gerçekleri ile yüzleşmeli.
Yeri zamanı gelince tekrar öğrenmeye döner. Bu artık mümkün! Çünkü bu çağda öğrenme bir kereye mahsus değil, hayat boyu süren bir döngü. İki yıllık bir teknik okul, hedefli ve odaklı bir eğitim; körlemesine girilen dört yıllık bir lisans programından çok daha faydalı olabilir.
Ya da beceri kazanmak istediği bir yerde çalışmaya başlamak.