Genç Yaşta Suikaste Kurban Gittiği Düşünülen Güzel Öğretmen, Küçük Kara Balık: Samed Behrengi

Henüz 29 yaşındadır hayatı bittiğinde, kim bilir yazacak daha ne çok şeyi vardı...

Samed Behrengi, 22 Haziran 1939'da Tebriz'de oldukça yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Toplam 6 kardeşlerdir.

Samed'in babası İzzet, mevsimlik işçidir. Kimi zaman koyun yünü eğirir kimi zaman da su tulumuyla istasyonda gerek Ruslara gerekse Osmanlılara su satar. Gün gelir işsizlik onu göçe zorlar, Bakü'ye gider ve bir daha geri dönmez. 6 çocuğun yükü kalır Samed'in annesi Sara Hanım'ın omuzlarına...

İşte böylesine bir yoksulluk eğitir küçük Samed'i, çok şey öğrenir hayattan. Ve 18 yaşında öğretmen olduğunda öğrendiği ne varsa öğretmek ister çocuklarına.

Ömrünün sonuna kadar köy köy dolaşan Behrengi gördükleri karşısında kuram ile hayatın uyuşmazlığını şöyle betimler: 

“Yüksek okuldan mezun olunca köye gittim ve orada anladım ki yüksek okulda hocaların bize anlattıkları baştan sona  zırvaydı ve tümünü unutmaya karar verdim. Anladım ki öğretmenliği kendi yanımda öğrenmeliyim, öyle de yaptım!”

Behrengi'nin en çok dert yandığı şeylerden biri o günlerde İran'da Farsça'dan başka bir dilde eğitim verilmemesidir. "Eğitim Sorunları Üzerine Bir İrdeleme" adlı kitabında bu soruna şöyle değinir yazar:

'Fars bir çocuk kitaptaki su resminin  altındaki 'ab' yazısını görünce 'ab'ın ne olduğunu hemen anlar, öğretmeni yardımıyla da hızlıca kavrayabilir. Ancak Türk çocuğu bu resmi gördüğünde 'su' der. Öğretmeni ona su değil ab demesi gerektiğini anlatır; ancak çocuk bugüne kadar ab dememiş su demiş yani suya ab demesi gerektiğini anlaması uzun sürer. Diyelim ki abın su olduğunu anladı ancak eve gidince su yine 'su' olur ve ertesi gün çocuk 'ab'ı unutmuş olarak okula gider...

O sıralar İran'ın lideri Şah Rıza Pehlevi'dir. Ve Pehlevi, İran Türklerini Farslılaştırmak ister. Bunun önemli bir adımı da anadilde eğitim ve Türkçe yayın yasağıdır.

'Yıldız ve Konuşan Bebek' adlı masalında Behrengi Farsça yazmak konusundaki sıkıntısını masal kahramanı Yıldız'ın ağzından okuyucusuna şöyle aktarır: 

'Ben Behreng Bey'in yazdıklarını başından sonuna kadar okudum, doğrusu güzel bir öykü olmuş ama o cümlelerden bazıları Farsça dilbilgisiyle uyuşmuyordu. Sonra elime kalem alıp ben düzelttim. Şimdi eğer cümlelerde, tamlamalarda ve söz dizimlerinde bazı yanlışlar görürseniz günahı bana aittir, artık o zavallıyı neden Farsça bilmiyor diye azarlamayın. Belki kendisi de bilmediği bir dille yazmaktan hoşlanmıyor. Ama elden ne gelir? Öyle değil mi?'

Burada yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta var: Behrengi İran'da Azerbaycanlı çocuklara yalnızca Türkçe eğitim verilsin demez, iki dilli bir eğitim önerir.

Hatta kendisi 'Azerbaycanlı Çocuklar İçin Fars Dili Elifbası' adlı bir kitap yayımlar 1968'de. Ve bu kitabı eğitim bakanlığına kabul ettirmek için 6 ay bekler Tahran'da ancak sonuç alamaz. 

Behrengi, Azerbaycanlı çocuklara Farsça öğretmek için kendi folklorundan öykü ve destanların yalın bir dille Farsça'ya çevrilmesi, çocukların bildiği sözcüklerin kullanılması gerektiğini düşünür. Ona göre 'Dil eğitiminde öykülerden yararlanmak bir yandan eğitici, öbür yandan eğlendiricidir.'

Aslında bu kitabını 63 yılında yazan yazar tam da o yıllarda yani henüz 24 yaşındayken çoktan Şah yönetiminin şimşeklerini üzerine çekmiş olur.

1962 yılında İngilizce bölümünden mezun olan ve çeviriler yapan yazar aynı yıl uygun olmayan konuşmaları nedeniyle lise öğretmenliğinden ilkokul öğretmenliğine verilir (sanki cezaymış gibi). 64 yılında ise Türkçe yazdığı Pare Pare adlı kitabı nedeniyle gözaltına alınır ve 6 ay süreyle devlet memurluğundan azledilir.

Behrengi'nin ölümü ise bir muamma... Kardeşi Esed Behrengi Aras Nehri'nin ortasında ufak bir adacıkta bulur cesedi. Ona göre "Samed yüzme bilmiyordur."

Bu nedenle de nehre girmez. Ayrıca Behrengi'nin cesedi sağlamdır, pek nehirde sürüklenmiş birinin cesedi değildir kardeşine göre. Ve Haşim Hüsrevşahi, Esed Behrengi ile son konuşmasında Behrengi'nin kardeşinin ölümüyle ilgili 'Ne olduğunu biz de anlamadık.' dediğini yazar.

Bunun yanında ise olaydan sorumlu tutulan Şah'ın gizli servisi SAVAK'ın önemli isimlerinden Parviz Sabeti VOA'ya 2011'de verdiği röportajda Behrengi'nin Aras'ı geçmek istediğini ancak yüzme bilmediği için boğularak öldüğünü söyler. Öldürüldüğü dedikodusunun yayılmasının sorumlusunu da yine bir yazar olan Seyyid Celal Bey olarak gösterir. Ona göre bunların hepsi yersiz ithamlardır ve sonraları Celal Bey de bunu kabul etmiştir.

Not: Fotoğraf Behrengi'nin ölümünün bir canlandırmasıdır.

"Maksat gitmektir varmak değil! Hayat karmaşık yumak gibidir. Bir yere varmaz. Durmamalı. Varamayacağımızı bildiğimiz halde durmamalıyız. Öldüğümüzde de ölürüz yani, canı cehenneme!"

Diyen Behrengi öldürüldü veya öldü... Ama şu doğru ki o halkçı bir aydındır ve düşüncelerini hayatına yansıtmak için bütün zorluklara göğüs gerer. 

Bugün bile Azerbaycan köylerinde adı anılıyorsa Behrengi'nin ve sadece Azerbaycan'da değil bütün dünyada kendi deyimiyle 'büyüklerin uyanması için küçüklere masalları' okunuyorsa ve o artık öyküsündeki gibi bir kara balıksa onu anmak ve yaşatmak bizim boynumuzun borcudur sanırım.

Şöyle hayata kısa bir ara verip Küçük Kara Balık'ın çizgi tiyatrosunu Eskişehir Şehir Tiyatroları'ndan izlemeye ne dersiniz?

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Ateistliğinin Yazarlığından Çok Gündeme Geldiği Aziz Nesin'in Şair de Olduğunu Biliyor muydunuz?
Bazılarının "Allahsız Şarapçı" Diye Yaftaladığı Bir Bilim İnsanı ve Filozof: Ömer Hayyam
Büyük İslam Filozofu Farabi'nin Bir Devlet Başkanında Aradığı 12 Özellik

Popüler İçerikler

Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kasımpaşa’nın 18 Yaşındaki Futbolcusu Yasin Özcan 8 Milyon Euro’ya Aston Villa’ya Transfer Oluyor
YORUMLAR
22.01.2021

Azeri değil GÜNEY AZERBAYCAN TÜRK’ü !

14.05.2021

Sadece küçük kara balık mı?? :’( 😪 “Aslında her şey her an değişmekteydi. Değişimler üst üste yığılıp, beklenen birikime ulaşınca madde kendiliğinden başkalaşıyor, bir önceki şeyden daha yeni, daha başka bir şey oluşuyordu.“ (bir insanı yargılamadan önce, onun yaşadıklarını da bilmek gerekir..) bir şeftali bin şeftali 😢

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ