Henüz 29 yaşındadır hayatı bittiğinde, kim bilir yazacak daha ne çok şeyi vardı...
Henüz 29 yaşındadır hayatı bittiğinde, kim bilir yazacak daha ne çok şeyi vardı...
Samed'in babası İzzet, mevsimlik işçidir. Kimi zaman koyun yünü eğirir kimi zaman da su tulumuyla istasyonda gerek Ruslara gerekse Osmanlılara su satar. Gün gelir işsizlik onu göçe zorlar, Bakü'ye gider ve bir daha geri dönmez. 6 çocuğun yükü kalır Samed'in annesi Sara Hanım'ın omuzlarına...
Ömrünün sonuna kadar köy köy dolaşan Behrengi gördükleri karşısında kuram ile hayatın uyuşmazlığını şöyle betimler:
“Yüksek okuldan mezun olunca köye gittim ve orada anladım ki yüksek okulda hocaların bize anlattıkları baştan sona zırvaydı ve tümünü unutmaya karar verdim. Anladım ki öğretmenliği kendi yanımda öğrenmeliyim, öyle de yaptım!”
'Fars bir çocuk kitaptaki su resminin altındaki 'ab' yazısını görünce 'ab'ın ne olduğunu hemen anlar, öğretmeni yardımıyla da hızlıca kavrayabilir. Ancak Türk çocuğu bu resmi gördüğünde 'su' der. Öğretmeni ona su değil ab demesi gerektiğini anlatır; ancak çocuk bugüne kadar ab dememiş su demiş yani suya ab demesi gerektiğini anlaması uzun sürer. Diyelim ki abın su olduğunu anladı ancak eve gidince su yine 'su' olur ve ertesi gün çocuk 'ab'ı unutmuş olarak okula gider...
'Yıldız ve Konuşan Bebek' adlı masalında Behrengi Farsça yazmak konusundaki sıkıntısını masal kahramanı Yıldız'ın ağzından okuyucusuna şöyle aktarır:
'Ben Behreng Bey'in yazdıklarını başından sonuna kadar okudum, doğrusu güzel bir öykü olmuş ama o cümlelerden bazıları Farsça dilbilgisiyle uyuşmuyordu. Sonra elime kalem alıp ben düzelttim. Şimdi eğer cümlelerde, tamlamalarda ve söz dizimlerinde bazı yanlışlar görürseniz günahı bana aittir, artık o zavallıyı neden Farsça bilmiyor diye azarlamayın. Belki kendisi de bilmediği bir dille yazmaktan hoşlanmıyor. Ama elden ne gelir? Öyle değil mi?'
Hatta kendisi 'Azerbaycanlı Çocuklar İçin Fars Dili Elifbası' adlı bir kitap yayımlar 1968'de. Ve bu kitabı eğitim bakanlığına kabul ettirmek için 6 ay bekler Tahran'da ancak sonuç alamaz.
Behrengi, Azerbaycanlı çocuklara Farsça öğretmek için kendi folklorundan öykü ve destanların yalın bir dille Farsça'ya çevrilmesi, çocukların bildiği sözcüklerin kullanılması gerektiğini düşünür. Ona göre 'Dil eğitiminde öykülerden yararlanmak bir yandan eğitici, öbür yandan eğlendiricidir.'
1962 yılında İngilizce bölümünden mezun olan ve çeviriler yapan yazar aynı yıl uygun olmayan konuşmaları nedeniyle lise öğretmenliğinden ilkokul öğretmenliğine verilir (sanki cezaymış gibi). 64 yılında ise Türkçe yazdığı Pare Pare adlı kitabı nedeniyle gözaltına alınır ve 6 ay süreyle devlet memurluğundan azledilir.
Bu nedenle de nehre girmez. Ayrıca Behrengi'nin cesedi sağlamdır, pek nehirde sürüklenmiş birinin cesedi değildir kardeşine göre. Ve Haşim Hüsrevşahi, Esed Behrengi ile son konuşmasında Behrengi'nin kardeşinin ölümüyle ilgili 'Ne olduğunu biz de anlamadık.' dediğini yazar.
Bunun yanında ise olaydan sorumlu tutulan Şah'ın gizli servisi SAVAK'ın önemli isimlerinden Parviz Sabeti VOA'ya 2011'de verdiği röportajda Behrengi'nin Aras'ı geçmek istediğini ancak yüzme bilmediği için boğularak öldüğünü söyler. Öldürüldüğü dedikodusunun yayılmasının sorumlusunu da yine bir yazar olan Seyyid Celal Bey olarak gösterir. Ona göre bunların hepsi yersiz ithamlardır ve sonraları Celal Bey de bunu kabul etmiştir.
Not: Fotoğraf Behrengi'nin ölümünün bir canlandırmasıdır.
Diyen Behrengi öldürüldü veya öldü... Ama şu doğru ki o halkçı bir aydındır ve düşüncelerini hayatına yansıtmak için bütün zorluklara göğüs gerer.
Bugün bile Azerbaycan köylerinde adı anılıyorsa Behrengi'nin ve sadece Azerbaycan'da değil bütün dünyada kendi deyimiyle 'büyüklerin uyanması için küçüklere masalları' okunuyorsa ve o artık öyküsündeki gibi bir kara balıksa onu anmak ve yaşatmak bizim boynumuzun borcudur sanırım.
Azeri değil GÜNEY AZERBAYCAN TÜRK’ü !
Sadece küçük kara balık mı?? :’( 😪 “Aslında her şey her an değişmekteydi. Değişimler üst üste yığılıp, beklenen birikime ulaşınca madde kendiliğinden başkalaşıyor, bir önceki şeyden daha yeni, daha başka bir şey oluşuyordu.“ (bir insanı yargılamadan önce, onun yaşadıklarını da bilmek gerekir..) bir şeftali bin şeftali 😢