'Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.' diyen Gazi döneminden 100 yıl sonra geldiğimiz nokta bir insanı ne kadar acıtabilirse o kadar acıyor içim. Tartışmayı biliyorsunuz, sinemayı lüks addetmiş herifin biri. Bakın ben dahil çoğumuzun yaşadığını yüksek sesle tekrarlayayım burada. Eğer sinemaya, tiyatroya gidiyorsak, kitap alıyorsak, akşam bir yerlere çıkıyorsak emin olun başka bir yerlerden kısmak zorunda olduğumuzu bile bile yapıyoruz bunu ve bu da yetmiyor bazen ek iş yapıyoruz, 7 gün çalışıyoruz. Hatta geçen gün gördüğüm tweet'te şöyle diyordu: 'Farkında mısınız artık hafta sonları dinlenme günü değil?' Klişe olacak ama insan sadece karnını doyurarak yaşayan bir canlı değil, olamaz. Yahu benim küçük köpeğim Freud bile sosyalleşmek ihtiyacı hissediyor, sokakta bir köpek gördüğünde deliriyor evde. Ama bu sosyalleşme sadece Ulus'a ekmek almaya gidip heykelin orada iki lak lak ederek olmaz ya da evde film izlemekle salonda film izlemek arasında çok fark vardır. Eğer bu kadarına mecbur hissediyorsanız, 'karnım tok, hayattayım' diyerek şükretmek yerine, sormalısınız: 'Neden ben buna mecburum?' diye.
Takvimdeki bilgiler çok güzel ama özellikle sonundaki sonundaki kısa yazılarınızı zevkle okuyorum. Bugünkü yazınız da yine çok acı ama gerçek. Ellerinize sağlık.