Kimimizin geleceğe geç kaldığı, kimimizinse tam olarak istediği o geleceği yaşadığımız 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmamıza sadece birkaç yıl kalmışken, pek çok tasarımcı, bilim insanı ve girişimci hayalleri gerçek yapmak için çabalamaya devam ediyor. Peki sizler gelecek yıllarda hayatımıza dâhil olacağını düşündüğümüz teknolojileri merak ediyor musunuz? Öyleyse içeriğimize buyurun. 👇
Dünya çapında pek çok biyoteknoloji şirketi laboratuvar ortamında süt, dondurma, peynir ve yumurta üretmenin yollarını arıyor. Hatta bazıları başardı bile. Sütü laboratuvarda üretmek ete kıyasla hiç de zor değil. Çoğu araştırmacı sütü kök hücrelerden üretmek yerine fermantasyon yöntemini uygulamayı seçiyor ve kesik süt suyu ile kazein proteinini elde etmeye çalışıyor. Laboratuvarda üretilmiş sütler bazı ülkelerde marketlerde çoktan satılmaya başlandı. Süte ek olarak, peynir ve dondurma da üretilmeye çalışılıyor.
Q Bio adlı Amerikan şirketi, hormon düzeylerinden karaciğerdeki yağ birikintisinin boyutuna, hatta iltihap ve kanser belirtilerine kadar yüzlerce belirteci bir saat içerisinde gösteren bir tarayıcı üretti. Elde edilen verileri kullanan tarayıcı, zamanla izlenebilen ve her yeni taramadan güncellenen bir üç boyutlu beden (buna dijital ikiz deniyor) ortaya çıkarıyor. Şirketin CEO'su ürettikleri tarayıcının, sadece veri toplayıp doktorlara hangi hastanın daha acil durumda olduğunu söyleyen bir cihaz olmakla kalmayıp, aynı zamanda teşhis koyma sürecini iyileştiren bir aygıt olarak kişiselleştirilmiş tıbbı yaygınlaştırmasını umuyor.
Öldükten sonra bedenleri yakma işleminin havaya kişi başı ortalama 400 kilogram karbondioksit saldığını biliyor muydunuz? Doğaya zarar vermeden ölmek isteyenler için farklı yöntemler geliştiriliyor. Örneğin bedeniniz kabuk, toprak, saman ve diğer ayrışmayı destekleyen bileşenlerin bulunduğu odalara bırakılabilir, 30 gün sonraysa geriye kalan kemikleriniz mezara gömülebilir. Bunu beğenmediyseniz Coeio şirketinin ortaya çıkardığı 'mantar giysisi' ile gömülebilirsiniz. Mantar ve çürümeyi kolaylaştırıp çürüme esnasında ortaya çıkan toksinleri parçalayan diğer mikroorganizmalarla kaplı bu giysi işleri epey kolaylaştırıyor. Başka bir yöntem arıyorsanız, isterseniz alkalin hidrolizi sayesinde vücudunuz basınçlı bir odada altı saat tutulup kimyasal bileşenler tarafından parçalanabilir.
Göz rahatsızlıkları konusunda son yıllarda yeni teknolojilerin sahaya indiğini gördük. Bu yılın başında İsrailli cerrahlar dünyanın ilk yapay korneasını görme engelli bir erkeğe taktı. Hasta, bandajları çıkarıldığı anda ailesini görüp tanıdı. Bu teknoloji, vücudun implantı reddetme olasılığı olmaksızın insan dokusuyla kaynaşmasını sağlıyor. Benzer şekilde 2020'de Belçikalı bilim insanları birtakım görmek bozukluklarını gideren yapay bir iris geliştirdi ve bunu akıllı kontak lense monte etti. Bir de şu sıralar Avustralya'da kullanıcıların kameralı gözlük taktığı bir düzenek deneniyor. Kamera, verileri doğrudan beynin yüzeyinde bulunan ve kullanıcıya görme duyusunu geri kazandıran bir implanta yolluyor.
Farklı ulaştırma seçenekleri konusunda yapılan planlar bir bir gerçek oluyor. Teslimat yapan ihalar ve elektrikli hava taksileri için ilk kentsel hava limanı şu sıralar Birleşik Krallık'ta inşa ediliyor. Pilot proje niteliğindeki liman, elektrik şebekesine bağlı olmayacak ve gerekli gücü bir hidrojen jeneratör sağlayacak. Sayısız panelvanı ve kişisel aracı trafikten çıkarıp yerlerine temiz alternatif bir kaynak sunmak, bunu Hyundai ve Airbus'un tasarladığı küçük hava araçlarıyla yapmak amaçlanıyor. Projenin en önemli unsuru olan altyapı için şehri merkezini yerel havalimanlarına veya dağıtım merkezlerine bağlayacak hava koridorlarının kurulması üzerinde çalışılıyor.
Dasia Taylor henüz 17 yaşındayken, derideki pH seviyesini tespit edip yaranın enfeksiyon kapması durumunda rengi parlak kırmızıdan koyu mora dönen dikiş ipi üretti. Yara enfeksiyon kaptığında pH seviyesi 5'ten 9'a çıkıyor. Taylor da pancar suyunun pH seviyesi 9'a çıktığında kendiliğinden renginin değiştiğini buldu ve dikiş ipinde boya niyetine kullandı. Bunun haricinde, elektrik direncinde oynama yaşanınca yaranın durumunda değişiklik olduğunu tespit eden ve akıllı telefona mesaj gönderen iletkenle kaplı dikiş ipleri de mevcut.
Bilim insanları ev yapımında kullanılan tuğlaların içinde enerji depolamanın yolunu buldu. Araştırma hâlâ daha kavram kanıtlama aşamasında olsa da pil görevi görecek bu 'akıllı tuğlalar' kullanılarak oluşturulan duvarlarda önemli miktarda enerji depolanabilecek ve bu tuğlalar bir saat içerisinde binlerce kez şarj edilebilecek. Tuğlanın üzerine dökülen Pedot adlı iletken kaplama, tuğlanın gözenekli yapısından sızınca gözenekleri 'enerji depolama elektrotlarına' dönüştürerek inşaat malzemesini bir çeşit süper kapasitöre çeviriyor.
Yapılan bir çalışmada araştırmacılar, pillerde bulunan elektrotları terle değiştirip bunu enerji depolamada kullanan yeni bir esnek süper kapasitör geliştirdi. Kapasitör, 20 mikrolitre kadar bir sıvıyla tamamen şarj olup kullanım esnasında 4.000 kez bükülme ve gerilmeye dayanacak kadar sağlam. İnce bir polimer tabakasına polyester selüloz kumaş kaplanıyor, kumaş teri emince terdeki pozitif ve negatif iyonlar polimerin yüzeyine temas ediyor ve bunun sonucunda enerji ortaya çıkan bir elektrokimyasal reaksiyon gerçekleşiyor.
Kum, jel ve bakteriler kullanılarak canlı beton denilen bir yapı malzemesi üretildi. Bu yapı malzemesinin yapısal yük taşıyabildiği, kendi kendini iyileştirebildiği ve betona kıyasla daha çevre dostu olduğu açıklandı. Bilim insanları ileride bu malzemeyle çatlaklarını onarabilen, havadaki zararlı toksinleri emebilen ve hatta istendiğinde parlayabilen yapılar inşa edilebileceğine inanıyor.
Kurbağa embriyolarından alınan kök hücrelerle üretilen minik melez robotların, günün birinde bedenlerimizin içinde yüzüp bizi içeriden tedavi edebileceği ya da okyanuslardaki mikroplastikleri toplayabileceği düşünülüyor. Üreticilerine göre bu robotlar ne bildiğimiz robotlara da ne de bildiğimiz hayvanlara benziyor, aksine daha önce benzerine rastlanmamış programlanabilir organizmalar olarak tanımlanıyorlar.
Minik titreşimli bileşenlerle donatılmış esnek bir materyalin cilde yapıştırılmasıyla sanal gerçeklik teknolojisine dokunma duyusunu da dâhil etmeyi amaçlayan bir çalışma yürütülüyor. Epidermal sanal gerçeklik olarak adlandırılan düzeneğin, ampütasyonlu kişilerin dokunma duyularını yenilemek gibi birden çok kullanım alanı olacak. Cihaz, cilde bant veya kayış kullanmadan yapıştırılabilen, büyük pil ya da tel içermeyen 15x15 cm'lik ince bir silikon polimer üzerinde 32 titreşimli uyarıcı bulunacak şekilde tasarlandı. Buna ek olarak, veri aktarımını sağlamak için günümüzde pek çok akıllı telefonda bulunan yakın alan iletişimi teknolojisinden faydalanıyor.
Dünyanın sadece yarısının internete erişimi olduğunu biliyor muydunuz? Kimi insanlar ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü erişim sahibi olmasa da bazı yerlerde bağlantı olmadığından internete erişmek mümkün değil. Google bağlantı olmayan bölgeler erişim sağlamak için helyum balonlarını kullanırken Facebook aynısını ihalarla yapma düşüncesinden vazgeçmişti. Hiber gibi şirketler ise farklı bir yöntem benimseyip yörüngeye ayakkabı kutusu büyüklüğünde uydular fırlatıyor. Bu uydular cihazınızla internete bağlandığınızda devreye girip verilerinizi iletiyor. Dünya'nın çevresini günde 16 kez dolaşan uydular gezegenimizin en ücra köşelerine internet erişimi sağlamak için Britanya Antarktika Araştırma Kurumu gibi şirketlerce kullanılıyor.
Kalp atış hızını ölçen bileklikler ve saatler yıllardır piyasada olsa da araştırmalar bu ürünlerin epey yanlış ölçümler yapabildiğini gösteriyor. KYMIRA adlı akıllı alet firması da sporcular için bir alternatif üretmeye karar vermiş ve kumaşına tek lead EKG basılmış tişörtlerle kalp atış hızını doğru şekilde ölçüp Bluetooth teknolojisi aracılığıyla verileri bulut sistemine yüklemeyi hedefliyor. Buluttaki algoritma da kalp atışındaki düzensizlikleri belirleyip bunu kullanıcılarla paylaşacak. Bu teknoloji, sporculara ek olarak kalp hastalarına da hitap ediyor.
Her yıl kahve endüstrisinden o kadar çok atık çıkıyor ki girişimci Arthur Kay bu atıkların %85'ini binaları ısıtmak ve toplu taşıma araçlarına yakıt olarak kullanmak üzere biyoyakıta dönüştürmeyi hedefliyor. Kurduğu şirket dünyanın en büyük kahve atığı geri dönüşüm firması olarak büyük zincirlerden küçük kafelere kadar piyasadaki tüm kahve işletmelerinden kahve telvelerini satın alıp İngiltere'deki tesislerine gönderiyor. Burada telveler kurutulup işleniyor, ardından da biyoyakıt kütüğü, biyoplastik topağı ya da tatlandırıcıya dönüştürülüyor.
Orman yangınlarına ihaların ağaçlara yönlendirdiği yüksek desibelli seslerle müdahale edilmesi konusunda çalışmalar yürütülüyor. Ses, basınç dalgalarından meydana geldiği için, yakıtın oksijene temas etmesini engelleyerek ateşin çevresindeki havanın kesilmesine yol açabiliyor. Geliştirilen makine doğru frekans aralığında kullanıldığında yangını doğrudan söndürebiliyor.
İnsanlar bağırsak solucanının kendini yenileyicinin özelliğinin kökenine inmek için epey uğraşırken bir yapay zekâ, solucanın gizemini sadece 42 saatte çözdü. Sayısız senaryoyu analiz ve simüle eden yapay zekâ bilgisayarı, sürecin sonunda bağırsak solucanının sahip olduğu genlerin nasıl yenileme özelliğine sahip olduğu konusunda bir model ortaya çıkardı. Bilgisayarın kullanılabilmesi için insanlar tarafından bilgilendirilmesi gerekse de bu deney, bilinçli bilgisayarlar üretme hedefinde büyük bir adım olarak nitelendiriliyor ve çalışmaların bu bilgisayar üzerinden sürdürülmesi planlanıyor.
Elektrikli araçlarda kullanılan lityum-iyon akülerin şarj ediliş şekli aküye zarar verebiliyor. Düşük sıcaklıklarda aküyü hızlıca şarj etmek isterken, iyonlar bir elektrottan diğerine rahat bir şekilde akış gerçekleştiremiyor ve bu ilerleyen dönemlerde aküde sorun yaşanmasına neden oluyor. Yeni bir araştırma ise, akülerin 10 dakika içerisinde 60 santigrat derece sıcaklığına ulaşabileceğini ve ardından hızla soğutularak sıcaklık hasarından korunabileceğini ortaya çıkardı. Tasarıma göre, nikel folyo kullanılarak 30 saniyeden kısa sürede ısınan bir elektrik devresi sayesinde akü hızla ısınıyor, şarj edildikten sonra ise aracın içindeki soğutma sistemiyle hızla soğutuluyor.
Sürücüsüz araç fikri, sürücülü araçlara göre daha ucuz olması, yapay zekânın daha düzgün araç kullanıp daha az yakıt harcaması, yorulmaması ve mola ihtiyacı olmaması nedenleriyle iyice ön plana çıkmış durumda. Mercedes ve Peloton gibi şirketler de bu konuda çalışmalar yürütüyor. Çalışmaların bir sonuca ulaşması durumunda tek bir gecede tüm tır filolarını bilgisayarların emrine vermeleri ve sürücüleri işsiz bırakmaları gayet mümkün. Yine de pek çok şirket, bu düşüncenin gerçek olması hâlinde sürücülerin işten çıkarılmayacağını, yapay zekânın kontrolündeki tırlarda 'ne olur ne olmaz' diye bulunacaklarını açıkladı.
Bilim insanları, sinir sistemimizdeki nöronları taklit edip elektriksel özelliklerini kopyalayabilen yapay nöronları silikon çiplere entegre etmenin yolunu buldu. Yapay nöronlar, mikroişlemcilerin gereksinim duyduğu gücün milyonda biri güçle çalışarak bu alanda bir ilke imza attı. Yapay nöronların kalp yetmezliği ya da Alzheimer gibi hastalıkları tedavi etmek amacıyla geliştirilecek implantlarda kullanılması bekleniyor.
2050 yılına kadar nüfusun 2 milyar daha atmasını bekleyen BM, bu durumun gıdaya duyulan talebi %70 oranında artıracağını düşünüyor. 2050'de nüfusun %80 kadarı şehirlerde yaşıyor olacağından deniz ya da şehirlere yakın iç göllerde kurulacak tarlalar insanların yiyeceğe daha kolay erişmesini sağlayacak. 24 metre uzunluğunda ve üç katmanlı yapının en üstünde güneş panelleri bulunacak. Orta kısımdaki 51.000 metre karelik alanda toprak yerine sudaki besinler kullanılarak çeşitli sebzeler yetiştirilecek. Bu besinler ve bitkisel maddeler bir alt katmana düşürülerek kapalı alanda yetiştirilen balıkları beslemede kullanılacak. 350x200 metre büyüklüğündeki tek bir tarla yılda yaklaşık 8.1 ton sebze ve 1.7 ton balık üretecek.
Rus bilim insanı Sergey Zimov, 12.000 yıl önce mevcut olan kuzey subarktik bozkır ekosistemini yenide oluşturmak amacıyla 16 kilometre karelik bir alanda bir doğal yaşam parkı oluşturmaya çalışıyor. Bu parkta vahşi atlar ve bizonların yanı sıra nesli tükenmiş mamut gibi hayvanların yerine modern türlerine de alan ayrılıyor. Zimov'un asıl amacı bölgeye getirilen hayvanların çevre ve iklime olan etkisini gözlemlemek, bir zamanla bu iklim tipinin yok olmasına hayvanların neden olup olmadığını öğrenmek ve eski ekosistemlerin yeniden ortaya çıkarılıp çıkarılmayacağını belirlemek.
Küçük deliklerle dolu olan aerojeller, buz dolabı ve cep telefonu gibi ürünlerin üretiminde devrimsel bir adımın atılmasını sağlayabilir. Jeldeki sıvıların çıkarılmasıyla elde edilen aerojelin yapısı, %95'e kadar gözenekli olabilir. 20 ila 50 nanometre boyutundaki bu gözenekler o kadar küçüktür ki gaz molekülleri bile aralarından geçemez. Sonuç olarak aerojeller ısıyı taşıyamadığından inanılmaz bir yalıtım özelliğine sahiptir. Aerojellerin olağandışı elektriksel özellikleri de mobil telefonların, uyduların ve uçakların antenlerinde kullanılabilmelerini sağlar.
Yapay göz örneğinize edeyim be! tripofobim coştu sabah sabah!
doğa dostu defin nedir lan olum girin toprağın altına börtü böcek bayram etsin hem döngüye faydanız olsun