Ege Bölgesi'nde dağların denize dik uzandığını, İç Anadolu'nun bitki örtüsünün bozkır olduğunu, arkadaşlarımıza şiddet uygulamamamız gerektiğini, büyüklerimize saygılı olmamız gerektiğini ve sahip olduğumuz diğer çoğu bilgiyi onlardan öğrendik. Bugün bulunduğumuz yerdeysek bunu onlara borçluyuz. Peki geleceğimiz için her şeyi yapan öğretmenlerimiz bu süreçte neler yaşıyor?
Türkiye'de yaşayıp da bu cümleyi duymayan tek bir öğretmen yoktur herhalde. Hastalıktan sürünürken, dersler aksamasın diye okula gittiğinizi, hemen hemen her gün eve iş getirdiğinizi, her çocuğun konuyu anlaması için farklı yöntemler denediğinizi bilmeyen her insan mutlaka bu cümleyi kurar. Tatillerde paranızın kesildiğinden bahsetmiyorum bile.
Çünkü siz busunuz onlar için. Kendinize zaman ayırmaya, mesleğinizde kendinizi geliştirmeye hakkınız yoktur. İşten erken çıkıyorsanız tek yapmanız gereken evinizin kadını olmaktır.
Evet teyzecim zaten biz de bunca yıl sırf evlenmek için okuduk. Tek amacımız o.
İşini iyi yapan herkesin işi garantidir. Devlet kadrosuna girince sınıfta uyuduğunuzu falan mı sanıyorlar acaba?
Bu cümleyi kuran birini gördüğünüz an, o insandan sadece bir ders saati için sınıfınıza girmesini ve 40 dakika boyunca o kadar çocuğun dikkatini çekecek bir şey anlatmasını isteyin. Muhtemelen onuncu dakikada sınıftan koşarak kaçacaktır.
Kadın veya erkek tüm öğretmenler bunu sürekli yaşıyor. Girilen her ortamda, tanıştığınız her insan sizi bir yakınıyla tanıştırıp evlendirmenin derdine düşer. Mesleğinizi öğrendikleri an herkes için potansiyel bir eş adayısınız.
Elbette herkesin çocuğu kendine kıymetlidir. Çocuğu hakkında negatif bir şey söylediğiniz an tüm anne babalar savunmaya geçip bu cümleyi kurar fakat kabul etmemiz gereken bir gerçek var: sizin çocuğunuz öyle şeyler yapıyor.
Duyduğunuz an koşarak uzaklaşmanız gereken saçma bir cümle daha. Bu insanlara direkt maaş bordronuzu gösterin ve gerçekten bir ayda bu kadar vergi veriyor olabilir misin diye sorun ya da boş verin. Ruh sağlığınızı korumak için duymamış gibi yapın.
Öğretmenlerin yaşadığı bu şikayet baskısı artık çözüm bulunamaz aşamalara geldi. Günaydın deseniz sizi bir yerlere şikayet etmek için bekleyen binlerce insan var.
Çünkü siz onlara göre hem hemşire hem öğretmen hem anne hem baba hem psikologsunuzdur. Aynı anda tüm çocukların tüm ihtiyaçlarına yetişip çözüm bulmalısınız.
Öğrencilere göre ders notu yüksekse kendisi başarmıştır. Ders notu düşükse o notu siz vermişsinizdir. Başarısızlıklarını belirleyip notlarını düzeltmek yerine sizden not isterler.
10. genellikle ilk okul öğretmenlerine söylenir. ne yapılsın çocuk geberirken öğretmen benim ilgi alanıma girmiyo diyip de ilgilenmesin mi? bu bir hoşgörüdür yardımdır. yolda yere düşen çocuğa ay canım iyi misin diye koşturmayın da o zaman.
Keşke bizim adımıza konuşup genellemeler yapmasaydın kardeşim. İşimiz çocuklarla olduğuna göre yerine göre dadı da oluruz, hemşire de oluruz, pansuman da yaparız, sümük de sileriz, kusmuk da temizleriz, çocuğu tuvalete de götürürüz. Bunlardan yüksünmeyiz, bunu görevimiz olduğu için de yapmayız o çocukları evlâdımız gibi gördüğümüz için yaparız. Yapmayan da çok evet...Karakter farklılığı diye bir şey var; fakültelerde öğretmen adaylarını tornadan geçirip aynı kalıba sokamazlar, insanlık öğretilemiyor ne yazık ki...Son olarak, çocuğun sağlık durumundaki ani değişiklikten velisini haberdar etmek gerekir elbette; boru değil bu çocuk... İnsanlar en kıymetli varlıklarını bize emanet ediyor. Toplumda yaygın bir öğretmen düşmanlığı var ve bazı arkadaşlarımız mesleğimizin adını kirletiyor diye işimizi kötü yapmak zorunda değiliz.
çoğu kişi öğretmen olayım kıyak iş diyerek atlıyor bu mesleğe onu söylemeyi unutmuşsun editör kardeş.