Bilim, evren ve insanların evrendeki konumları ile ilgili anlayışımızı değiştirdiği gibi, denetimimiz dışındaki değişimleri kavramamıza ve bu değişimlere ayak uydurmamıza da yardımcı olan bir daldır…
Görelilik, doğal seçilim, tohum kuramı, günmerkezlilik (helyosantrizm) ve doğal olgularla ilgili daha nice açıklamalar, insanların zekaya ilişkin ve kültürel anayışlarını yeniden biçimlendirmiştir. Aynı durum internet, biçimsel mantık, mimarlık ve tekerlek gibi farklı buluşlar için de geçerlidir…
Şöyle önümüzdeki yaşanacak olan 40 veya 50 yılı bir düşünelim… 2050 yılında yaşanması muhtemel olgulara ve bunların meydana gelme olasılıklarına bir göz atalım…
Bunlardan birkaçına neredeyse kesin, çoğuna olası, bir kısmına olası değil ve oldukça uzak bir olasılık gözüyle bakabiliriz…
Şimdi bunları gözden geçirelim isterseniz
Füzyona ve dünya dışı yaşama olası değil dedin ya ona güldüm ha
Ben klonlama ve genetik çalışmalar sonucu yeni canlı türlerini ortaya çıkarma uğraşlarını ne mantık, ne ahlaki, ne vicdani, ne de hukuki açıdan doğru bulmuyorum. Bence bu çalışmaların barındırdığı potansiyel zararlar, potansiyel faydalarından daha büyük. Çünkü doğada mükemmel bir ekosistem var. Ortaya çıkacak yeni canlı türlerinin bu ekosistemi bozmayacağının garantisini kim verebilir. Genetik çalışmalar sonucu ortaya yeni bir canlı türünün çıktığını ve besin zincirindeki herhangi bir canlıyı yok ettiğini düşünün. Bu zincirleme bir felakete neden olur. Örneğin doğadaki bitkilerin %80 inden fazlasını arılar döllüyor. Arılar yok olursa bitkiler olmaz, bitkiler olmazsa hayvanlar, hayvanlar olmazsa insan olmaz.
Böyle bilimsel fikirleri okuması bile zevkli bence gerçekleşsin veya gerçekleşmesin.